“Her kadının özgürleşme hikâyesi vardır, Hayatını direniş olarak yaşan kadınların özgürleşme destanını yaratacağız!”
“Her kadının bir özgürleşme hikâyesi vardır, Hayatını direniş olarak yaşayan kadınların özgürleşme destanını yaratacağız!”
2013 Mayısı’nın son günü bitmiş ve saat gece 3’ü gösteriyorken telefonum çaldı. Ben de zaten uyumuyordum, uyumak ne mümkündü ki! Memleketin her yerinde insanlar sokağa çıkıyordu. Aklımın, bilgimin ve yaşımın yetmediği bir şeyler oluyordu ve ben sosyal medyaya düşen haberlerden başımı kaldırıp uyuyamamıştım.
Telefonun karşısındaki ses “Tuzluçayır sokağa çıktı, yürüyoruz. Sen de gel” dedi. Ben yıllarca ailesinin isteklerini yerine getirmiş, sözlerinden çıkmamış, “aklı başında bir kız” olarak gecenin yarısı nasıl çıkabilirdim sokağa?
Evden dışarı çıkabileceğime inanmadan hazırlanıp kapıya yürüdüm. Kilidin dönmesiyle babamın seslenmesi bir oldu: “Nereye?”
Dilimin döndüğünce insanların her yerde sokağa çıktığını ve benim de gitmem gerektiğini anlatmaya başladım. Annem ve babam şaşkın gözlerle bakarken dalga geçtiğimi düşünüyorlardı muhtemelen. Birkaç itirazdan ve bunun üzerine benim daha büyük bir heyecanla ısrarlarımın ardından karşımdakiler sessiz kalmıştı.
Arkamı dönüp kapıya yöneldim ve “Gidiyorum” dedim.
Kendime inanamıyordum, kapının dışındaydım, hem de gecenin yarısı. Dışarısı soğuk muydu bilmiyorum ama ben özgürlüğün heyecanını iliklerime kadar hissetmenin verdiği titremeyi yaşıyordum.
…
Haziran İsyanı bütün memleketin olsa da, en çok kadınların özgürleşme anıydı. Hani meşhur sözümüz var ya, “Babayı, kocayı evde bıraktık” diye; kadınlar tencere-tavalarıyla çıkmış hem hayatlarına müdahale eden devlete hem de evdeki iktidara kafa tutuyordu. “Bir kez çıktık Gezi’ye, dönmeyiz evimize” diyen kadınlar, özgürleşmenin tarihini yazıyordu.
Haziran İsyanı’nın üzerinden bir yıl geçmişti ki, güneyimizde kadınların ayaklanmış, hayatlarını savunuyor olduğunu gördük. Katil, cihatçı, kadın düşmanı IŞİD’e karşı özgürlük mücadelesi veren YPJ’li kadınlar tüm dünyaya yol gösteriyordu. Özgür topraklar için savaşan kadınların erkek egemenliğini kırarak cepheye gittiğine, önce kendilerini özgürleştirdiklerine şahit olduk.
Kadın düşmanı AKP iktidarı döneminde kadına yönelik şiddet her geçen yıl artarken, Özgecan’ın katledilmesiyle isyan ettik. Belki de bir kez olsun bir eylemin yanından geçmemiş, bir karşı koyuşun içinde yer almamış kadınlar, “Artık yeter” deyip sokaklara döküldü.
Erkek şiddetine karşı Çilem’in ve Nevin’in direnişinin hayatını savunmaya nasıl döndüğüne de şahit olduk. Öz savunmanın önemini devlet şiddetine karşı sokak sokak barikatlarla özgürlüğünü savunan Cizreli, Silvanlı kadınlardan öğrendik.
Hayatlarını bir direniş olarak yaşayan kadınlarız aslında biz. Devletin kadını düşman gören aklına karşı ayakta durmaya çalışan, evde gördüğü şiddete karşı yaşamaya çalışan, bir evladı daha devlet tarafından öldürülmesin diye onurlu bir barışı isteyen…
Kadınlar yaşamlarının her anında direniyor ve kimileri özgürleşme hikâyesini yaratıyor. Ama bizim derdimiz bu tek tek hikâyeleri bütün kadınların destanı haline getirmek. Bir araya gelip, güçlerimizi birleştirip, sadece kendi hikâyemizin kahramanı değil, koca bir destanın yaratıcısı olmak.
Erkek-devlet şiddetine, her türlü eşitsizliğe ve ezilmeye, hayatlarımızın kadın düşmanlığı ve savaşlarla çalınmasına karşı “Yaşamı, barışı ve özgürlüğü” savunacak, bütün kadınların destanını yaratacağız.
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.