“Zenci damgasını beyaz vurur.Ama siyah ırkın özelliklerini belirleyen kara adamdır” Franz Fanon 1 Kasımdan […]
“Zenci damgasını beyaz vurur.Ama siyah ırkın özelliklerini belirleyen kara adamdır”
Franz Fanon
1 Kasımdan önce birçok anket firması tahmin edilemeyen bir dip dalgasının var olabileceği ve bunun niceliğini ölçmenin zorluğu sonrasında sürprizler yaratabileceği üzerine açıklama yapmakta idiler.Bu dip dalgası AKP ‘yi tek başına iktidara götüren bir niteliğe de dönüştü. İktidar ile somutlaşan dalga için mücadelenin en üst aşaması temsil düzeyinde oy kullanmaktan öte değil.
Tartışacağımız alan alınan yüzdelik oy dilimleri ve bu değişken nicellikler üzerinden siyasal ve toplumsal alana gömlek biçmeye çalışmak değil. İktidar için toplum nezdinde meşruluk kriteri ve bu toplum içinse mücadelenin en üst aşamasının temsili demokrasi olması birbirini besleyen aynı düzlem. Bu bağlamda özel olarak bu temsilin ezilenler nezdinde ve daha özelinde Kürt özgürlük hareketinin içindeki yerinin/yersizliğinin izlekleri neler onları gözlemleyebilmek ve ezilenlerin dip dalgalarının neler olabileceğine kafa yormaktır.
HDP için bir çok noktada tartışılan, yerini şu an farklı dinamiklerin almaya başladığını gördüğümüz bir süreç devam etmekte. Yüzde 13’lerden Yüzde 10’lara inmenin sebepleri üzerine çokça yazılıp çizildi. Batıda ve Kürt bölgelerinde yaşanan oy kaybı bariz fakat nitel olarak birbirinden farklı saikler ile. Batıda liberal ve muhafazakar kürtlerden oy kaybının yaşandığı Kürt bölgelerinde ise daha çok orta sınıftan kaybedilen oyların olduğu görülmekte. Batı ve bölgeyi etkileyen temel meselelerin başında ise aslında özyönetim ve bununlar birlikte derinleşecek siyasal ve toplumsal hayat. İki seçim dönemi arasında yaşanan şiddetli çatışma dönemi şiddetin yeni boyutları ile toplumsallaşması ve kent merkezlerine geçici değil kalıcı olarak yerleşmeye başlaması. Devletin tüm organları ile muhalefetin sesini kısıp istikrarsızlığın sebebini ters yüz edip, topluma istikrar için tek şans sunmuş olması kendini iktidara taşıyan sürecin kısa başlıkları sadece. Fakat bu sığlığın derininde ise yeni çatışma alanları da kendiliğinden açılmış oldu.
7 Haziran ezilenler için bir zaferdi ve bununla birleşik bir rehaveti de kapsamaktaydı.Uzun yılların siyasal mücadele geleneğinde yeni bir umut, yaşamı muhalif tüm noktaları ile örgütleyebilmenin ilk temsili vücut bulması idi. Henüz kırılgan ortak mücadele zeminlerinin yaratılabilmesi için başlangıc noktalarından biri idi belki çünkü ezilenlerin ortak moral gücünün zirvesini ve yeni başlangıcı müjdelemekteydi. Özelinde ise devlet ile müzakere eden Kürt özgürlük hareketi için demokratik ve barışçıl çözüme olan inanç somutlaşırken bir devrin geride kalması istemine olan Kürt halkının özlemi 7 Haziran’dan sonra kolay kolay yeşermeyecek bir umutsuzluğa bıraktı kendini. Kürtlerin barışçıl çözüme olan arzu ve istekleri tarihsel belleklerindeki güvensizlikleri ile ilgili. Hak ve yönetim temelli taleplerin karşılık bulduğu mecra çoğunlukla şiddet sarmalı idi. Yaser Arafat’ın 67’de BM’de yaptığı konuşma gibi belki en çok güçsüz olan elin yani barış elinin havaya kaldırılmasını istemeleri bundandı. Dip dalgası diyebileceğimiz nokta ise burası. Kürtler için mücadele parçalı değil bir bütün ve bir çok alanı içermekte. Umutsuzluk, içinde tarihsel öfkeyi de barındırmakla beraber yılgınlığın tersine belleklerdeki geleceğe dair olacakları öngörme halini de temsil ediyor. 1 Kasım’da bazı bölgelerde sandığa gidişin engellenilmeye çalışılmasının ötesinde sandığa ilgilinin de azalmış olması durumu ölçülebilir bi düzeyde. Saldırı altında seçim bazlı çalışmanın yapılma zeminin olmayışının ötesinde 7 Haziran’da kazanılan zafere sistemin verdiği cevap halkında seçim odaklı mücadeleye olan inancını kırmıştır. Dolayısı ile kırılan bu inancın bir dip dalgası şeklinde nelere gebe olduğunu şimdiden bilmek zor fakat kurucu noktada siyasal hayata etkisinin olacağını tahmin etmek zor değil. Bu şiddet döngüsü içerisinde temsil düzeyinde yakalanan oy ise azami ölçeği de göstermektedir mevcut kitlenin her hali ile konsolide olduğunu ve kaybedilen oyların ötesinde kazanılan bu temsiliyetin kurucu olacağını gözlemlemek mümkün.
7 Haziran’dan sonra başlayan ve şehirleri merkez alarak devam eden çatışmalı süreç Kürt özgürlük hareketi içinde yeni bir aşamayı temsil etmekte. Karşılıklı olarak çatışmanın kapsamı şiddet veya yoğunluğu değil belirleyici olan yeni özneler ve bu özneler etrafında şekillenen bir siyaset mevcut. Bu yeni siyaset kendini inşaa temelli konumlandırmak ile politikayı kurucu bir evreyi teşkil ediyor.
İlk hendekler kazıldığında uzlaşmaz kuşak/90’lar kuşağı ve öfkeli gençler olarak tartışılan özneler yeni durumda abluka/halk özelinde tartışılmakta. Halbuki öfkeli gençler oldukça ihtiyarlar. 1957 Kasbah direnişinden Cizre’ye 60 yıllık bir tarihsel bellek var. Neydi Kasbah direnişi peki? Anımsatması açısından; Fransızlar tarafından ablukaya alınan bir şehir ve şehre giriş çıkış için arama noktaların olduğu halkın ekmek almaya giderken dahi kimlik kontrolünden geçtiği bir kent idi. Cezayirdeki “öfkeli gençler” Kasbah’da 8 gün süren grev ilan ettiklerinde şehrin hayatı tam bir felce uğramıştı. Paraşütçü birlikleri özel olarak şehre girmiş direnişi kıramamış, direnişi kırabilmek için tüm bir şehri işkenceden geçirmek durumunda kalmışlar idi. Direnişin 8 gün boyunca kırılamamış olmasının nedeni ise bir avuç gencin çabasından değil bu öznelerin Kasbah halkı tarafından sahiplenilmiş olmasındandı. 1957 Cezayir/Kasbah’da direnen öfkeli gençler bir kaç yıl sonradan itibaren öfkeli halklara yerini bırakmıştı. Cizre, Silvan, Nusaybin ve Sur’daki direnişleri bir avuç genç temelli tartışmak sığlıktan ötedir. Öz yönetim ilanları ve mahallelerin devlet kolluk güçlerine karşı savunulması yeni bir aşamayı temsil etmektedir. Mevcut mahali bir nevi devletsizleştirme iktidar alanından soyutlama ve politikayı bulunulan yerden itibaren yaşama geçirme. Gelecekten talep etmeyen bulunduğu zaman ve mekanda kurucu rol üstlenen bir özne. Kazılan çukur, birçok alana hendekler açılmış gibi de görünmekte makro anlatıların ve politikaların belirleyicisi ve kendine göre konum almaya zorlamakta mikro alanlar. Hendekler salt devlet güçleri ile araya açılmadı aynı zamanda batı ile demokrasi güçleri, entellektüeller ve liberaller ile olan açıklığı da artırarak set görevi görmeye yönelmiş durumda. Kürt sorununu dil/kimlik ve demokratik haklar üzerinden tartışan, yönetim-koloni gibi alanları görmeyen batı için de açılmış oldu hendekler. Kürt Özgürlük Hareketi’nin edilgen, talep eden, mağdur konumu batı için mücadele alanı temsili ve savunusu yapılabilen bir alanken Kürt Özgürlük Hareketi ve dinamiklerinin kurucu politik hamlelerine karşı kayıtsız sessiz kalınışı Kürt/Kürdistan sorunu tartışmasına alınan konumlanış ile ilgilidir. Keza 7 Haziran’dan beri ölen onlarca sivil için sessiz kalınması da aynı probleme dairdir.
Direnişlerin başladığı yerler, mahalleler genelde yoksul olan semtler. Keza yoksul mahalleler ile kentlerin kalanı arasında da kısmi bir gerilimin ana dair olduğu kesin. Sur abluka altında iken Diyarbakır’ın görece orta sınıfının yaşadığı alanlarda hayatın olduğu gibi devam ediyor olması abluka içindekilerde öfke, hayatın devam ettiği yerlerde mahçubiyet duygusunu pekiştirmekte. Bu mahcubiyet duygusunda bir konum alamama durumu da mevcut. Belli izleklerden gelen ortak bir dayanışma, direniş ve politik hafıza mevcut. Fakat yeni durum yıllardır tekrarlanan tarihsel döngüyü aşındırmakta.Tekrar değil çünkü. Örneği neredeyse yaşanmadı diyebileceğimiz bir nokta. Aynı zamanda geçen sürede geçici bir durum olmadığını da gösteriyor. Direnişlerin olduğu illerdeki halk bu yeni duruma göre kendini konumlandırma aşamasında görünmekte. Bahsedilen mahcubiyetin kayıtsızlığa dönme ihtimali dinamik mücadele yürüten Kürt Özgürlük Hareketi’nin varlığından kaynaklı olanak dışı kalıyor. Fakat özyönetimler ile yaşamın ve kentlerin bir bütün olarak birbirini nasıl dönüştüreceği de şimdilik kestirilebilir olmaktan uzak.
Mevcut durum bir çok tarafı ile geçmişten farklı düzlemlerde yürüyecek bir siyasal alanın inşaasını göstermekte. Bu yeni dinamiklerin başarı ve başarısızlıklarının aynı zamanda devlet, ezilenler ve Kürtler bağlamında neler getirip neler götüreceğini şimdiden söylemek zor. Fakat geleceğe dair emareler şimdiden belirmekte, Kürt Özgürlük Hareketi’nin özyönetimi temel alarak mücadeleye devam edeceği ve Cizre, Silopi, Gever, Silvan gibi yerlerde bunun halk tarafından da güçlü bir talep olarak sahiplendiği ve yaşamı da bu temelde dönüştürmeye başladığı görülmektedir.
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.