Kadına yönelik şiddete karşı mücadele etkinlikleri yapılıyor. Bu konunun Kürt kadın hareketi tarafından Türkiye’nin gündemine konulduğu açıktır. Hatta bugün dünyada kadın özgürlüğü ve eşitliği konusu da Kürt kadın hareketinin öncülüğünde dünyada daha fazla gündemleşmektedir. Kürt Özgürlük Hareketi Türkiye’nin demokratikleşmesine en fazla da kadın özgürlük çizgisiyle büyük bir destek sunmaktadır. Dolayısıyla Türkiye’de demokratikleşme mücadelesine ivme kazandırmada […]
Kadına yönelik şiddete karşı mücadele etkinlikleri yapılıyor. Bu konunun Kürt kadın hareketi tarafından Türkiye’nin gündemine konulduğu açıktır. Hatta bugün dünyada kadın özgürlüğü ve eşitliği konusu da Kürt kadın hareketinin öncülüğünde dünyada daha fazla gündemleşmektedir. Kürt Özgürlük Hareketi Türkiye’nin demokratikleşmesine en fazla da kadın özgürlük çizgisiyle büyük bir destek sunmaktadır. Dolayısıyla Türkiye’de demokratikleşme mücadelesine ivme kazandırmada Kürt kadın hareketinin rolü çok önemli olmaktadır.
Kürt kadın hareketi Türkiye’nin gündemine kadına şiddeti koymuştur. Nitekim birkaç yıldır Türkiye basını ve siyaseti de kadına uygulanan şiddet üzerinde durmaktadır. Ancak bu, zihniyet gelişiminden çok, Kürt kadın hareketinin dayatması sonucu gündemleşmiştir. Böylece Kürt kadın hareketinin Türkiye toplumundaki etkisinin artmasının önüne geçmek istemektedirler. Böyle de olsa bu gelişme hayırlı olmuştur.
Kadına şiddeti yaratan zihniyet dünden bugüne insanlık için kötü olan her şeyin kaynağıdır. Dünyada çıkan tüm sorunların kaynağı ve bugün Ortadoğu’da yaşanan kaosu yaratan tüm politikaların temelinde de kadına şiddet zihniyeti vardır. Kadına şiddet deyip geçmemek lazım; insanlığın en temel sorunu budur. Bu zihniyet ortadan kaldırıldığında, dünyada tüm sorunların köküne de kibrit suyu dökülmüş olacaktır.
İnsanlık tarihinde ilk toplumsal sorun kadın üzerinde erkeğin egemenlik kurmasıyla başlamıştır. Daha sonra gelişen şiddet, savaş ve baskı zihniyeti, kültürü ve geleneği de bu temelde kadın üzerindeki şiddetle başlamıştır. Bu açıdan kadın üzerindeki baskı ve sömürüye de üzerinde uygulanan şiddete de en temel sorun olarak bakmak gerekir. Sorunların anası da temeli de budur. Bu açıdan kadın üzerindeki baskı ve şiddete karşı çıkmak en devrimci ve en demokratik eylemdir. Sadece kadın için değil, tüm insanlık açısından en devrimci ve demokratik eylemdir.
Kadın üzerinde şiddetin başladığı an, insanlığın intihar ettiği andır. İnsanlığa karşı en büyük suçun ve günahın işlendiği andır. Bu eylemi başlatan insan tarihte gelmiş geçmiş en günahkar kişi olmuştur. Kuşkusuz buna başvuran, bu eylemin sonuçlarının bu kadar ağır olacağını düşünmemiştir. Biz ne kadar ağır bir suç işlendiğini, bu eylemin insanlığın kaderini değiştirdiğini şimdi bilince çıkarıyoruz. Kuşkusuz ilk önce bir birey başlatmıştır, ancak onu o günkü oluşmuş erkekliğin tezahürü olarak görmek gerekir. O günkü erkeklik ve bugünkü erkeklik inşa edilmiş bir toplumsal gerçeklik olarak görülmelidir. Bu açıdan bu oluşmuş toplumsal erkeklik ortadan kaldırılmadan yarattığı kötülüklerden kurtulmak mümkün değildir. Önder Apo 20 yıl önce bu gerçekliği yalın biçimde hissettiğinden “erkeği öldürmekten” söz etmiştir. Bu bir zihniyet ölümüdür. Her erkekte bu “erkeklik” genleri vardır. Bu açıdan hem toplumsal olarak hem de birey olarak bu erkekliği öldürmek tarihin en büyük devrimci duruşunu ifade etmektedir.
Şu açıktır, kadına şiddet toplumsal olarak ortadan kaldırılmadan başta erkekler olmak üzere toplum günahlarından arınamaz. Kadına yönelik şiddet ortadan kaldırılmadığı müddetçe insanlaşma ve toplum haline gelme gerçeğimiz, bunun ahlakı ve vicdanı toplumları cezalandırmaya devam edecektir. Nasıl ki Kürt sorununun çözümsüzlüğü, kötülük tanrılarının Ortadoğu halklarına vermiş olduğu bir cezaysa; kadın üzerindeki şiddet ise tüm insanlığa verilmiş bir ceza gibidir. Dolayısıyla kadın üzerindeki şiddet ortadan kaldırılmadan insanlık üzerindeki cezalar da son bulmayacaktır.
İnsanlıktaki yozlaşma, çürüme, her türlü kötülük kadın üzerindeki şiddetin kurumsallaşması ve zihniyetiyle ortaya çıkmıştır. İnsanlık bu bilince varmadan sorunları çözme girişimleri geçici ve palyatif olmaktan öteye gitmeyecektir. Kuşkusuz sorunlar için dönemsel ve günlük çözümler ve tedbirler de gereklidir. Ancak esas çözümün kadın üzerindeki şiddetin ortadan kaldırılmasıyla son bulacağı bilinmelidir.
Kadına şiddet derken sadece öldürmek, işkence yapmak, dayak atmak, yani fiziki zor uygulamak değildir. Kadına şiddet şimdi çok teşhir olunca, kadına şiddeti sadece fiziki olarak anlama ya da böyle ele alma yaklaşımları gelişmektedir. Böylelikle erkek egemenlikli sistemin kadın üzerindeki baskı ve şiddet zihniyeti ve bunun kurumlaşma biçimi örtülmek istenmektedir.
Kuşkusuz öldürme ve fiziki şiddet ortadan kaldırılmalıdır. Ancak kadına şiddet çok yönlüdür ve yaşamın her anında vardır. Kendini kadın karşısında üstün görmekten kadına sesini yükseltmeye kadar şiddet kültünün çok çeşidi vardır. Fiziki şiddet sadece yansımalardan biridir. Diğer biçimlerine karşı köklü biçimde mücadele verilmeden, sadece fiziki şiddete karşı mücadeleden de sonuç alınamaz.
Bir kere her erkek toplumsal cinsiyet işbölümü oluşumu çerçevesinde kendinde kadına şiddet eğilimi olduğunu, bunun yaşamın her alanında kendisini ortaya koyduğunu kabul etmelidir. Sadece şu erkek şu kadını dövüyormuş demekle bu sorun çözülemez; kimse kendini bu suçtan, bu günahtan arındıramaz. Bugün insanlığın kadına ve topluma karşı bir suçlular topluluğu haline geldiği kabul edilmek durumundadır. En başta da erkekler! Bu açıdan mevcut toplumsal cinsiyet rolleri, yani mevcut erkeklik ve buna göre şekillendirilmiş kadınlık ortadan kaldırılmak durumundadır.
Kuşkusuz somut olarak da her erkek kendinde var olan şiddet eğilimini itiraf etmeli, tarihi toplumsallık ve kadınlar karşısındaki suçlu ve günahkar olma konumundan kurtulmak için insanlık ve toplumsallığı yaratan bu coğrafyada başını toprağa değdirip tövbe ederek yaşayan ve artık yaşamayan tüm kadınlardan af dilemelidir.
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.