CHP 7 Haziran genel seçimlerinde %24,94 oy almıştı. 1 Kasım’da bu oran ufak bir artışla %25,3’e çıktı. 2011 seçimlerindeki sonuç da pek farklı değildi: %26. İşte bu oranlar, bugünlerde CHP’de yaşanan tartışmalardan birinin ipuçlarını da barındırıyor: CHP Türkiye’nin diğer yüzde 75’ine nasıl ulaşacak? Bu konu önümüzdeki dönem partide önemli strateji tartışmalarına neden olacak gibi görünüyor. […]
CHP 7 Haziran genel seçimlerinde %24,94 oy almıştı. 1 Kasım’da bu oran ufak bir artışla %25,3’e çıktı.
2011 seçimlerindeki sonuç da pek farklı değildi: %26.
İşte bu oranlar, bugünlerde CHP’de yaşanan tartışmalardan birinin ipuçlarını da barındırıyor: CHP Türkiye’nin diğer yüzde 75’ine nasıl ulaşacak?
Bu konu önümüzdeki dönem partide önemli strateji tartışmalarına neden olacak gibi görünüyor.
CHP’deki strateji tartışmalarını aktarmaya dün başlamış ve “CHP bir Türkiye partisi mi? Örgütsel sorunları neler?” gibi sorulara verilen yanıtları ele almıştık.
“Diğer %75’e ulaşma” konusunda da farklı yaklaşımlar bulunsa da, CHP’nin farklı yol ve yöntemlerle tabana çok daha fazla temas etmesi gerektiği, CHP tabanını ve partiyi takip eden uzmanlarda yaygın bir kanı.
ODTÜ Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Bölümü Öğretim Üyesi Tarık Şengül, “Bugün sorun muhafazakar kesimlere seslenmek kadar, bu kesimleri CHP’nin temsil ettiği değerler ve toplum kesimleriyle barıştırmaktan geçiyor” dedikten sonra, bu tür bir dönüşümün “dışarıdan seslenerek” gerçekleştirilmesinin mümkün olmadığını söylüyor:
Bu kesimlere dokunan, onlarla konuşan, sorunlarını dert edip, çözen bir yaklaşıma ihtiyaç var; esasen bu, sol değerlerin 1960’ların ikinci yarısı ve 1970’li yıllardakine benzer biçimde harekete geçirilmesi demektir.
“Güven kazanmak bir süreç”
Bu arada CHP’nin aslında, henüz bu oya yansımamış olsa da geleneksel tabanın dışına çıktığı ve bunun sürdürülmesi gerektiği görüşü de var:
Bir dönem Parti Meclisi üyeliği de yapan, CHP gençlik örgütünden Gökçe Pişkin, “Aslında CHP geleneksel tabanının dışına çıkmış durumda. Bunu da yenilikçi söylemleriyle yapabilmiş ancak bu söylemleri daha da yayabilecek örgütlenme kanallarını henüz oturtamamıştır. Parti okulları, sivil toplumla yan yana gelmek, daha fazla ev ziyaretleri ciddi anlamda meyvelerini verdi ve vermeye devam edecektir. Güven kazanmak ve tabanı büyütmek bir süreçtir.” diyor.
SODEV (Sosyal Demokrasi Vakfı) Yürütme Kurulu üyesi Alper Çelikel ise yüzde 25’in dışına çıkmanın en geniş şekilde üyelerin katılımını mümkün kılan bir örgütlenme ve bir iletişim politikasına bağlı olduğunu söylüyor.
Yerel yönetimler üzerinden sağ tabanla uzlaşma
CHP’nin yerel yönetimler üzerinden sağ partilere oy veren tabana ulaşması, iyi yönetim rüştünü ispat etmesi ve iktidara yürümesi yöntemini savunanlar da var.
ODTÜ Öğretim Üyesi Tarık Şengül, CHP’nin elindeki belediyeleri bu şekilde kullanabileceği kanısında:
Önümüzdeki dönemde eğer CHP iktidara aday olacaksa ve bunun için daha geniş bir toplumsal tabana seslenecekse, bu projenin en önemli ayağı belediyeler olacaktır. CHP belediyelerinin bu çerçevede önceliklerini, projelerini bu hedefe odaklanarak yeniden tanımlaması gerekiyor. AKP’nin iktidara belediyeler üzerinden geldiğini de hatırlatmakta yarar var.
Marmara Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü’nden Yüksel Taşkın da bu yöntemin işlediği, bunu sistemli bir şekilde gerçekleştirilmesinin CHP’nin önünü açacağı kanısında:
Örneğin İstanbul’da 2009’dan sonra belediyeleri aldığı yerlerde partinin oyu ciddi yükseliyor. Buralarda demek ki yoksul kesimden oy alınıyor.
Maltepe, Ataşehir, Kartal, Beylikdüzü, Sarıyere örneğine bakın. Belediye alındıktan sonra oylar artıyor, yoksul kesimden de oy alınıyor. CHP bunu çok sistemli bi şekilde yapmalı. İnsanlar orada şunu görmeli: ‘Bunlarda güç var ve bu gücü benim için kullanıyorlar’ demeli.
Örgüt yapısında reform mu gerekli?
Kongre sürecinde örgütün reforme edilmesi talebi de gündeme gelebilir.
Bunun, “parti içi huzursuzlukların ve motivasyonsuzluğun” giderilmesi açısından önemli olduğu düşünülüyor.
Marmara Üniversitesi’nden Yüksel Taşkın, CHP’nin örgüt yapısının yenilenmesini savunuyor ve Kemal Kılıçdaroğlu’nun bazı riskler alması gerektiğini söylüyor:
Mevcut yapılar çok modası geçmiş yapılar. Bunlar dinamik kesimleri, beyaz yakalıları, Gezi eylemlerine katılanları, yoksul insanları vs. katamıyor. Belirli bir yaş üstü olup boş zamanı olan erkekler siyaset yapabiliyor. Bence örgüt aksıyor, çok negatif bir kültür üretilmiş durumda, sadece içeriye bakıyor. Parti örgütü eski klasik tarza sıkışmış durumda.
Mevcut klasik il – ilçe yapılanması dışında, konu temelli yapılanma da gerekiyor. Örneğin bir bölgede kentsel dönüşümle ilgili bir mesele varsa orada onunla ilgili özel çalışma gerekiyor.
SODEV’den Alper Çelikel de üyelerin daha fazla söz sahibi olduğu bir CHP’ye ihtiyaç olduğunu belirtiyor:
Bana göre CHP’nin çözmesi gereken en önemli sorunu tartışma ve karar alma mekanizmalarının çok dar ölçekli tutulmasıdır.
Üyeler, kongrelerde oy kullanma, seçim çalışmalarına katılma gibi sınırlı bir alanda faaliyet gösterebiliyor. Üyeler, partinin politikalarının oluşumunda etkisiz eleman konumundadır. Oluşturucu, yaratıcı değil takip eden pozisyonundadır.
7 haziran ve 1 kasım sürecinde en önemli eleştirilerden bir tanesi olan ‘örgütün seçim çalışmalarındaki eksikliğini’ bu bağlamda okumak gerekiyor. Siz üyeleri politika yapım sürecine katmazsanız sahiplenme oranı o ölçüde düşer.
CHP’deki ön seçim sistemi partide büyük bir demokratikleşme hamlesi olarak görülmüş, olumlu bulunmuştu.
Ancak “önseçimlerde örgütlü bir azınlığın oransızca etkin olduğuna” dair eleştiriler mevcut.
Yüksel Taşkın bunu aşma yolunun örgütün niceliksel olarak, özellikle de gençlerle genişlemesi olduğunu söylüyor.
Kürt sorununda netleşme
CHP’yi bekleyen en önemli başka bir tartışmaysa Türkiye’nin yaşamsal sorunları karşısındaki politikalarında netlik.
Bunun başında da Kürt sorunu geliyor.
Kılıçdaroğlu’nun Baykal sonrası Kürt sorununa yeni bir bakış açısı getirdiği görülüyor, ancak somut bir çözüm programı olmadığı görüşleri dillendiriliyor.
Parti içinde bu konuda güvenlik politikalarını savunan bir eğilim bulunsa da demokratik yollardan çözümü önceleyen “SHP çizgisinin” daha güçlü olduğu düşünülüyor.
Yüksel Taşkın, bu konuda CHP’nin daha cesur olması, hatta 2019’daki genel seçimlerde CHP’nin HDP ile ortaklık kurması, CHP yönetiminin tabanını şimdiden buna ikna etmesi gerektiği görüşünde.
CHP’nin ideolojik-siyasal çizgisi ne olacak?
CHP’nin ideolojik-siyasal çizgisini netleştirme tartışması da gündeme gelebilir.
Genel kanıya göre CHP, ulusalcılık anlayışının güçlü olduğu Deniz Baykal döneminden farklı olarak çok daha sosyal demokrat bir çizgiye yöneldi.
Ancak cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Ekmeleddin İhsanoğlu’nun adaylığı, yerel seçimlerde bazı kentlerde AKP ve MHP kökenli bazı adayların gösterilmesi parti içinde büyük tartışmalara, “Sağa kayılıyor” eleştirilerine neden oldu.
Tabanda partinin ideolojik-siyasal çizgisini netleştirmesi yönündeki talep önemli bir tartışmaya neden olabilir.
Kısacası CHP’yi önümüzdeki günlerde birçok ideolojik, politik ve örgütsel tartışmalar bekliyor gibi görünüyor.
Bu tartışmaların sonuçları ise gelecek dönemde CHP’nin Türkiye siyasetindeki yerini belirleyecek.
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.