Anket firmalarının hemen hepsinin tahminlerinde çuvallaması da, aslında AKP’ye olan desteğin sağlam temellere dayanmadığının bir göstergesi Seçim sonrasında AKP iktidarı tam bir zafer havasına girdi: “Gezi parantezi kapandı” diyenler, katliam çağrısı yapanlar, meslektaşlarını hedef gösterip “şunları kovun, biz de size merhamet edelim” diyen gazeteci müsveddeleri… Üstelik, meydanın boş olduğunu düşünen AKP iktidarı, Kürtlerin yaşadığı bölgelerdeki […]
Anket firmalarının hemen hepsinin tahminlerinde çuvallaması da, aslında AKP’ye olan desteğin sağlam temellere dayanmadığının bir göstergesi
Seçim sonrasında AKP iktidarı tam bir zafer havasına girdi: “Gezi parantezi kapandı” diyenler, katliam çağrısı yapanlar, meslektaşlarını hedef gösterip “şunları kovun, biz de size merhamet edelim” diyen gazeteci müsveddeleri… Üstelik, meydanın boş olduğunu düşünen AKP iktidarı, Kürtlerin yaşadığı bölgelerdeki devlet şiddetini de iyice arttırdı. Silvan bir haftayı aşkındır şiddetli bir kuşatma altında; bu hafta içinde de çeşitli haber sitelerinde Silvan’ın hava bombardımanına tutulduğu bilgileri dolaşmaya başladı.
Bütün bu gelişmeler gösteriyor ki AKP, üzerindeki baskıdan sıyrılıp 2011’deki desteğine yeniden ulaştığını düşünüyor. Düz mantıkla bakıldığında da durum böyle! AKP, 2011’de aldığı %49.8’lik oy oranına son seçimlerde gerçekten yaklaştı. Fakat Türkiye genelinde yapılan çeşitli çalışmalar, AKP’ye olan memnuniyetin son seçim öncesinde, 2011’e göre çok daha düşük olduğunu gösteriyor. Üstelik bu göstergeler öyle anket firmalarının kötü örneklem kullanmasıyla açıklanır gibi değil. Zira, mesela Metropoll’ün verilerine göre ülkenin iyiye gittiğini düşünenlerin oranı 2011’den bu yana yarı yarıya azalmış (1). Üstelik birazdan tartışacağımız gibi, anket firmalarının hemen hepsinin tahminlerinde çuvallaması da, aslında AKP’ye olan desteğin sağlam temellere dayanmadığının bir göstergesi. Zira anket şirketlerinin, ankete cevap verenler kişilerin kendilerine yalan söylemesi nedeniyle yanılmış olmaları önemli bir ihtimal. Yani MHP, SP, CHP veya HDP’yi destekleyen ve anket şirketlerine bu partilere oy vereceklerini söyleyen kitleler; yaratılan korku ortamı ve siyasi veya ekonomik istikrar arayışı içinde kendilerini iktidar partisine oy vermek zorunda hissetmiş olabilirler.
Anket şirketleri neden yanıldı?
Tartışmaya öncelikle anket şirketlerinin başarısızlığı ile başlayalım. Tablo 1’de seçimden 20 gün öncesine kadar tahmin yapan bütün şirketlerin tahminleri yer alıyor. Tablo 1 açıkça gösteriyor ki, Adil Gür haricindeki anket şirketlerinin hemen hepsi fena şekilde yanılmış. Özellikle, en prestijli anket şirketlerinden Konda’nın AKP’nin oy oranını 8 puana yakın bir farkla ıskalaması bir büyük sürpriz. Ayrıca ORC ve MAK gibi “yandaş” olarak bilinen firmalar dahi AKP’nin oy oranını gerçeğin altında tahmin etmişler. Genel resimde ise, AKP için yapılan tahminlerin ortalaması ile seçim sonuçları arasında 3.7 standart sapma kadar fark var ki, bu hayli anlamlı bir fark.
Peki anket şirketleri neden yanıldı? Olası nedenleri şöyle sıralayabiliriz:
1) Seçimlerde hile yapıldı.
2) Anket şirketlerinin kullandığı örneklemler kötüydü.
3) Kararsız seçmen son dakikada AKP’ye kaydı.
4) Anketleri yanıtlayan bireyler, anket şirketlerine yalan söyledi.
Seçimlerde hile yapılmış olması ihtimali özellikle seçimin hemen sonrasında çok konuşuldu. Açıkçası seçim sonuçları açıklanmaya başladıktan sonra, hile iddiaları olacak mı diye ben de sabırla bekledim. Lakin seçimle ilgili, AKP’nin oyundaki artışı açıklayabilecek düzeyde usulsüzlükler ortaya çıkmadı. Mesela seçimleri takip eden Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı’nın raporu “(oy) sayım işlemlerinin şeffaf olduğu ve iyi organize edilmiş olduğuna” dikkat çekip, büyük ölçüde seçim öncesindeki baskı ve şiddete odaklanıyordu (2). Seçimleri 60 bine yakın gönüllüyle takip eden Oy ve Ötesi de, seçim sonuçlarını büyük oranda etkileyecek bir usulsüzlüğe rastlamadıklarını açıkladı. Tabii Oy ve Ötesi’nin ulaşmadığı yerlerde hile yapılmış olması bir ihtimal. Lakin AKP’nin, Oy ve Ötesi’nin görece iyi örgütlendiğini tahmin ettiğimiz İstanbul’da da oyunu %40.9’dan %48.7’ye çıkarttığını hatırlayalım. (3).
Anket şirketlerinin başarısız olmasının ardındaki bir başka olasılık, bu şirketlerin kötü örneklemler oluşturmuş olmaları, yani anketleri yanlış bir grup insan ile yapmış olmaları. Lakin 15 anket şirketinden 14’ünün kötü bir örneklem oluşturmuş olması için sistematik bir neden olması gerekiyor. Mesela Konda’dan Bekir Ağırdır, seçim sonrasında T24’e verdiği röportajda katılım oranlarındaki değişimi işaret etti(4). Zira hem Çilek Ağacı’nın analitik analizi(5), hem de IPSOS’un seçim sonrası anketi sonuçları(6), AKP’deki oy oranlarındaki artışın %40’ına yakınının katılım oranlarındaki değişikliklerden kaynaklandığını işaret ediyor.
Katılım oranlarındaki değişim bazı anket şirketlerinin, bu seçimde yanılmış olmalarını kısmen açıklayabilir. Zira eğer AKP’ye meyilli olan ve anketlerde AKP’ye oy vereceğini söyleyen bazı seçmenler, bir seçimde sandığa gidip diğerinde gitmemişse; bu durum Haziran 2015 seçimi sonrasında da aynı örneklemi kullanan anketör firmaların başarı oranını etkileyecektir. Eğer anketör firma, seçim sonucuna bakarak örneklemini değiştirmişse, tahminindeki hata payı daha da çok olacaktır. Nitekim HDP’nin oy oranını Haziran ayında %10 civarında tahmin eden bazı anket firmaları, muhtemelen seçim sonrasında örneklemlerini değiştirerek, HDP için tahmin ettikleri oyu %12-13’lere çıkarttılar. Lakin bu firmalar, bu sefer de HDP’nin oyunu aşırı yüksek tahmin ederek yanıldılar.
Tabii anket şirketlerinin içinde ne döndüğünü, firmaların seçim sonrasında nasıl bir strateji izlediklerini bilemeyiz. Lakin dediğimiz gibi, katılım oranlarındaki değişim AKP’nin oy oranındaki artışın ancak %40’ını, yani 3.5 puanına yakınını açıklıyor. Fakat anket firmaları katılım oranlarındaki değişimi hiç tespit edememiş olsa bile, bu durum firmaların seçim tahminlerindeki sapmalarının 2.5 ila 6 puan arası kadarını hala açıklamıyor. Ayrıca Haziran 2015 veya Kasım 2015 seçimlerine katılmayan seçmenlerin en azından bir bölümünün, seçime katılmayacaklarını anket firmalarına söylemiş olmaları ve bu nedenle katılım oranlarındaki oynamaların anket sonuçlarına en azından bir miktar yansımış olması gerekir.
Üstelik anketör firmaların örneklemlerini, Haziran 2015 seçimi sonrasında AKP’nin oyunu anlamlı bir oranda düşük gösterecek şekilde değiştirildiğine dair elimizde bir kanıt yok. Zira Haziran 2015 seçimleri ile siyasi koşulları değiştiren Suruç Katliamı arasındaki dönemde yapılan 5 anketin 4’ünde (Metropoll, Andy-Ar, Perspektif, Gezici), anketi yapan firmalar bir önceki tahminlerine göre AKP’nin oyunu yükseltmiş. Ayrıca Konda’nın seçim sonrasında yaptığı ilk ankette de AKP’nin oyunda artış, HDP’nin oyunda ise düşüş tespit ediliyor (7). Bütün bu saydıklarımız, 14 anket şirketinin birden yanılmasının ardında, “kötü örneklem”den başka nedenler aramamız gerektiğini işaret ediyor (8).
O zaman geriye iki ihtimal daha kalıyor: Kararsız seçmenin seçim yaklaştıkça AKP’ye kayması ve anketler yanıtlayan bireylerin anket şirketlerine yalan söylemesi…
Kararsız seçmenin AKP’ye yöneldiğini, Metropoll, Konda, Gezici, Andy-Ar gibi firmaların seçimlere 10 gün kala yaptıkları anketlerde AKP’nin oylarını arttırdığını göstermelerinden anlıyoruz. Fakat bu firmalar da, AKP’nin oyunu en az 5 puan eksik tahmin ettiler. Kararsız seçmenin son birkaç gün içinde AKP’ye kaymış olması da bir ihtimal. Lakin IPSOS’a göre kararsız seçmen, CHP ve HDP’ye kıyasla AKP’ye asıl “son bir hafta ile iki ay” arasında kaymış (9). Yani son 10 günde yapılan anketlerin bu kaymayı tahmin etmesi gerekir ki, zaten anketler AKP’nin oyundaki artışı kısmen tahmin etmişler. Son hafta içinde 4 partiye kayan seçmenlerin oranı ise birbirine yakın. Yine IPSOS’un rakamlarını kullanarak, AKP’nin 4.4 puanının ve diğer üç partinin (CHP, MHP, HDP) toplamdaki 4.3 puanının son haftada karar veren seçmenlerden geldiğini çıkartabiliriz. Belki, daha önce SP/BBP’ye oy vermiş olan kararsız seçmenden, AKP’ye son haftada kaymalar olmuş olabilir. Ama genel resme baktığımızda kararsız seçmen faktörü, seçim tahminleri ile gerçek sonuçlar arasındaki büyük uçurumu açıklamıyor.
Kararsız seçmenleri de eleyince, elimizde son alternatif olarak anketlere cevap veren insanların, anket şirketlerine yalan söylemesi kalıyor. Hatırlayacaksınız, Türkiye’ye benzer bir şekilde, Mayıs ayında İngiltere’de yapılan genel seçimler öncesinde de anket şirketleri İşçi Partisi ve Muhafazakar Parti’yi kafa kafaya gösterirken, Muhafazakar Parti seçimi 6 puanın üzerinde bir farkla kazanmış ve tek başına iktidar olmuştu.
Seçim tahminlerinde çuvallayan ünlü İngiliz anket şirketi YouGov, kendini “utangaç Muhafazakar”lara işaret ederek savunmuştu(10). YouGov’a göre bazı seçmenler, Muhafazakar Parti’nin toplumdaki kötü imajı (zengin yanlısı vs.) nedeniyle, Muhafazakar Parti’ye oy verdiklerini söylemek istememişti; ama gene de muhafazakarların ekonomiyi İşçi Partisi’ne göre daha iyi yöneteceğine inandıkları için Muhafazakar Parti’ye yönelmişlerdi.
Anket şirketlerinin İngiltere’deki başarısızlığı üzerine Nature dergisine röportaj veren LSE öğretim üyesi seçim psikolojisi uzmanı Michael Bruter da benzer bir yorum yapıyordu (11):
“Bulgularımıza göre, insanlara kime oy vereceğini sorduğunuzda genellikle en beğendikleri partiyi söylüyorlar. Lakin seçimden sonra aynı insanlara tekrar dönüp, kime oy verdiklerini sorduğunuzda; o insanların ülkeleri için en iyi olduğunu düşündükleri tercihe yöneldiklerini görüyoruz.”
İngiltere özelinde bakıldığında, ülkedeki önemli kaygılardan biri seçimden sonra hükümet kurulamama ihtimaliydi. Bruter’e göre bu ihtimal nedeniyle, bir kısım seçmen daha önce oy vereceğini beyan ettiği partilerden ziyade, tek parti iktidarını temin edecek olan Muhafazakar Parti’ye yönelmişti.
Yani insanların gönüllerindeki parti ile siyasi havayı değerlendirip tercih edecekleri parti farklı olabiliyor. Lakin anket yapılan kişiler gerçekten oy verecekleri partiden ziyade, gönüllerindeki partiye oy vereceklerini söylüyorlar, yani anket firmalarını yanıltabiliyorlar. Tabii burada anket şirketlerinin hatasından kaynaklanmayan bir durum söz konusu.
Türkiye’deki durumun İngiltere’ye benzeyen bir tarafı var. Türkiye’de de hükümetin (yeniden) kurulamaması ihtimali; siyasal ve ekonomik istikrarsızlık söylemleri kitleleri endişelendirdi. Türkiye özelinde bakarsak, hükümet kurulamayan dönemde başlayan savaşın yarattığı belirsizlikler, ekonomik çalkantılar, bunun yanında AKP içindeki isimlerin açıkça “ikinci erken seçim” tehdidini dile getirmesi ülkede tam bir kaos ortamı yarattı. Döviz borcu veya kredi kartı borcu olan veya sadece işini kaybetmekten korkan MHP’li, SP’li, HDP’li hatta CHP’li bir kısım seçmenin, kısa dönemli çıkarlarını gözeterek AKP’ye oy vermiş olması, “ne pahasına olursa olsun” ekonomik istikrar istemesi hayli muhtemel. Bunun yanında, savaş nedeniyle işleri bozulan bir kısım seçmenin de kaos ortamından ziyade, AKP’nin kontrolü eline alması ile oluşabilecek “siyasi istikrarı” tercih etmesi de ihtimaller arasında. Tabii artan çatışmaların, patlayan bombaların yarattığı güvenlik korkusu da, seçmenlerin önemli bir kısmında siyasi istikrar isteği uyandırdı.
IPSOS’un son açıkladığı anketin sonuçları savaşın seçim üzerindeki etkisini ortaya çıkarıyor. Zira çalışma, oy verenlerin %13’ünün “terör ve çatışmaların başlaması” ile oy vereceği partiyi değiştirdiğini, kararsız olan %5’in ise bu olaylar sonrasında kararını kesinleştirdiğini gösteriyor(12). Anketin daha da can sıkıcı kısımları var: Ankete göre AKP’ye oy veren kitlenin %14’ü, yani yaklaşık 7 puanlık kesimi Ankara Katliamı nedeniyle AKP’ye yönelmiş.
Peki bundan sonrası…
Tabii bütün bu saydığımız ihtimaller, AKP’ye olan sempatinin artmasından çok, bir kısım seçmenin AKP’nin tehdit, baskı ve zorbalık içeren taktiklerine şimdilik boyun eğdiğine işaret ediyor. Bu iddiamızı Metropoll’ün Tablo 2’deki araştırması da destekliyor(13). Zira araştırmaya göre Türkiye’nin iyiye gittiğini düşünenlerin oranı, 2011’den bu yana sistematik bir düşüş gösteriyor. Üstelik bu düşüş Haziran 2015 seçimlerinden sonra da devam etmiş. AKP’nin, son seçimde 2011 seçimlerine yakın bir oy oranına ulaşmasına karşın, iki dönem arasında çok büyük farklılıklar söz konusu. 2015 Ekim’inde, 2011 Aralık’ına kıyasla ülkenin iyiye gittiğini düşünenlerin oranı yarıya inmiş. Bunun yanında, aynı araştırmanın bulgularına göre “son zamanlarda ekonominin kötü yönetildiğini” düşünenlerin oranı 2015 Ekim’inde %63.9’a çıkmış. Üstelik bu oran da Nisan 2014’ten bu yana 19.5 puan artmış.
Benzer sonuçları Ali Çarkoğlu ve Erdem Aytaç’ın Mayıs 2015’te tekrarladıkları anket de gösteriyordu(14). Ankete göre halk özellikle işsizlik, Kuzey Irak/Suriye politikası, rüşvet ve yolsuzluğun azaltılması, yoksulluğun azaltılması, ekonomik büyüme, Kürt açılımı/çözüm süreci ve hukukun üstünlüğünü sağlamak gibi kritik konularda; AKP’yi 2011’ye kıyasla çok daha başarısız buluyor. Tabii Kürt açılımı/çözüm sürecinde, halkın düşüncesini değiştirecek değişimler oldu. Fakat Mayıs’tan bu yana diğer konulardaki memnuniyeti artıracak belirgin bir dönüşüm olmadı.
Üstelik siyasi ve ekonomik istikrar kaygılarıyla AKP’ye yönelen seçmenin, tercihinden yakın zamanda pişman olması hayli muhtemel. Zira Türkiye’nin ekonomik kırılganlıkları olduğu yerde duruyor. Son aylarda cari açık düşüş gösterdi, lakin Cari Açık/GSYH oranı hala %5’in üzerinde bulunuyor (15). Yani geçmiş yıllarda olduğu gibi bugün de, ürettiğimizden çok daha fazlasını harcıyor, kalanını sermaye akımlarıyla finanse ediyoruz. Üstelik Brüt Borç Stoku/GSYH oranı özel sektör borçlarının tetiklemesi ile 2011’deki %39.3 seviyesinden %52.5’e çıktı (16).
Ayrıca bu dönemde tüketime yönelik borçlar, özellikle kredi kartı borçları ve konut kredileri daha önce hiç olmadığı kadar önemli bir borç kalemi haline geldi (17). Üstelik sermaye akımlarına bu kadar bağlı olduğumuz bir dönemdeyken; yakın gelecekte FED’in faiz artırması, yani para musluğunu kısması bekleniyor. FED’in faiz artırma ihtimali, ülkedeki kırılganlıkları gören reel sektörün yatırım iştahını kaçırmaya ve büyüme oranlarını düşük seviyelerde tutmaya devam ediyor.
Bunun yanında, “AKP’nin tek başına iktidar olması ile siyasi istikrarı tesis edeceği” algısı da tamamen bir illüzyon. Bütün siyasi stratejisini, toplumu kutuplaştırıp çoğunlukta olan muhafazakar seçmeni kendi etrafında toplamak üzerine kuran AKP iktidarı, en iyi bildiği şey uygulamaya gelecekte de devam edecektir. Lakin artan baskıyı hisseden kitleler, Türkiye’nin totaliter bir rejime doğru evrilmesini kabul etmeyecek, devam eden toplumsal mücadelenin bir neticesi olarak yeni siyasi çalkantılar yaşanacaktır.
Bunun yanında, Kürtlerin yoğun olduğu illerdeki savaş hala devam ediyor. Savaş yoluyla çözülemeyeceği artık malum olan bu meseleyi çözmek, ancak radikal siyasi adımlarla mümkün olacak. Ne var ki, “PKK terör örgütü değildir” demenin dahi tutuklanma sebebi olduğu bir ortamda sağlam temelli siyasi adımların atılması da uzak bir ihtimal. Üstelik AKP iktidarı, seçimin hemen sonrasında bölgedeki devlet şiddetini de arttırdı. Bütün bunların üzerine IŞİD militanlarının ülke içinde cirit atması ve Suriye’de devam eden iç savaş uzun vadeli yatırımlara uygun ortam yaratacak bir siyasi istikrarın tesis edilmesini imkansız hale getiriyor.
Özetle, iktidar çevreleri “Gezi parantezi kapandı” naraları söyleyedursun, AKP iktidarı 2011 seçimlerine göre çok daha kaygan bir zeminde duruyor. Anket ve seçim sonuçları arasındaki farklar, aslında halkın istikrarsızlık tehdidine şimdilik boyun eğdiğini gösteriyor. Lakin ekonomideki olumsuz gelişmeler, ve AKP iktidarı üzerindeki artan memnuniyetsizlik, AKP’ye verilen “emanet desteği” her an tersine çevirebilir. Fakat bu noktada finansal sermayeye bel bağlamak, doların yükselişine bakıp “rahatlamak” da hastalıklı bir tavır. Çünkü olası bir ekonomik krizin AKP’yi alaşağı etme ihtimali olsa bile, AKP sonrasında ne olacağını da düşünmek gerekiyor. Zira yakın gelecekte AKP’nin yerine geçecek olan askeri bir cunta rejimi veya AKP içinden çıkan “ılımlı görünümlü” yeni bir AKP de olabilir. Geleceği belirleyen taraf olmanın yolu ise siyasi mücadeleye devam etmekten geçiyor…
Başka da şansımız yok zaten!
Notlar:
(1) Metropoll(2015), Türkiye’nin Nabzı Ekim 2015, Seçimlere Doğru Terör, Suriye Krizi ve Medya
http://www.metropoll.com.tr/upload/content/files/1788-turkiyenin-nabzi-ekim-2015.pdf
(2) OSCE-PA(2015), 1 Kasım 2015 Seçimleri Basın Bildirisi
http://www.oscepa.org/documents/all-documents/election-observation/election-observation-statements/turkey/press-releases-24/3109-2015-early-parliamentary-tur/file
(3) Türkiye üzerine yaptığı kantitatif analizlerinden tanıdığımız Eric Meyersson da, seçimlerde hile olma olasılığını araştıran bir analiz yayımladı. Meyersson’ın analizi daha önceki analizleri gibi çok ilginç, ama bu sefer beni ikna etmedi. Özetlersek, Meyersson her sandıkta çıkan oyların son rakamlarının dağılımına bakıyor ve iki seçim arasındaki son rakam dağılımlarında anlamlı farklılıklar buluyor. Buradaki varsayım, hile olan sandıklarda partilerin oylarının belli, özellikle sıfırlı rakamlara yuvarlanacağı(mesela AKP için 28 oy çıktığında 30’a); dolayısıyla belli rakamlardaki sistematik toplaşmalardaki değişimlerin hile anlamına gelebileceği şeklinde.
Lakin Meyersson’ın kaçırdığı bir nokta var. Özellikle, Türkiye gibi polarizasyonun yüksek olduğu ülkelerde, belli partiler belli sandıklardan sıfır oy alıyor. Yani sıfır rakamı sandıklardaki alt limit. Dolayısıyla, HDP’nin 2-3 oy aldığı sandıklarda oy kaybetmesi, oyunun sıfıra inmesi anlamına geliyor. Yani HDP’nin hiç oy alamadığı sandık sayısının artması, aslında son rakamı sıfır olan sandık sayısını artması anlamına geliyor ki, bu illa HDP’nin oylarının çalındığı anlamına gelmiyor. Benzer şekilde, AKP’nin hiç oy alamadığı bir sandıktan oy alması da, son rakamın dağılımını değiştirecek bir faktör.
Meyersson, E.(2015), Digit Tests and the Peculiar Election Dynamics of Turkey’s November Elections
Digit Tests and the Peculiar Election Dynamics of Turkey’s November Elections
(4) T24(8 Kasım 2015), “Otoriterlik eğilimi yüksek eğitimlilerde daha fazla; ülkeden gitmek isteyenlerin oranı yüzde 25”
http://t24.com.tr/haber/otoriterlik-egilimi-yuksek-egitimlilerde-daha-fazla-ulkeden-gitmek-isteyenlerin-orani-yuzde-25,315805
(5) Çilek Ağacı(2015), Kasım 2015 Seçim Analizi ve Oy Geçişleri
(6) Ipsos(2015), 1 Kasım 2015 Genel Seçim Sandık Sonrası Araştırması
http://www.arastirmakutuphanesi.com/wp-content/uploads/2015/11/Ipsos_Sand%C4%B1kSonras%C4%B1_Bulgular_Gorseller_04112015_CNN_FinalDosya.pdf
(7) Konda(2015), Kamuoyu Açıklaması
http://konda.com.tr/tr/raporlar/Ekim29_Kamuoyu_Aciklama.pdf
(8) Tabii burada argümanımızı zayıflatacak bir iddia olarak, Andy-Ar’ın sahibi Faruk Acar’ın “(AKP için) yüzde 49.69’u gördük. Açıklamadık” beyanı dikkat çekiyor. Tabii Acar’ın iddiasının doğru olup olmadığını bilemeyiz. Fakat iddia doğru olabilir. Ayrıca Andy-Ar haricindeki başka firmalar da aynı akıbete uğraşmış olabilirler.
Mesela kafamı kurcalayan sorulardan biri, en büyük anket şirketlerinden biri olan Sonar’ın neden seçimin son haftasında anket sonucu yayımlamamış olduğu. Hakan Bayrakçı’nın başında olduğu Sonar’ın daha önceki bazı seçimlerde çok başarılı seçim tahminleri yaptığını, lakin kimi zaman Anadolu Partisi ve Vatan Partisi’nin oylarını %2-3 civarında gösteren ve manipülasyon hissi uyandırdığını anket sonuçları yayımladığını biliyoruz. Sonar’ın bu seçimin hemen öncesinde de bir anket yapmış olması, bu ankette seçim sonuçlarını doğru yakın bir oranda tahmin etmiş olması; lakin bu sonuçları bir nedenle açıklamamış olması da ihtimaller arasında.
Tabii bu söylediğim bir bilgiye değil, tamamen spekülasyona dayalı bir iddia. Ayrıca, 14 anket şirketinin birden yalan söylediğini düşünmek için fazla kötü niyetli olmak gerekiyor. En azından bazı anket şirketlerinin başarısızlığını açıklamak için başka nedenler aramamız gerekiyor.
(9) Ipsos(2015)
(10) YouGov(2015), We got it wrong. Why?
https://yougov.co.uk/news/2015/05/11/we-got-it-wrong-why/
(11) Castelvecchi, D.(2015), Why the polls got the UK election wrong, Nature, News Q&A
http://www.nature.com/news/why-the-polls-got-the-uk-election-wrong-1.17511
(12) Ipsos(2015)
(13) Metropoll(2015), Türkiye’nin Nabzı Ekim 2015, Seçimlere Doğru Terör, Suriye Krizi ve Medya
http://www.metropoll.com.tr/upload/content/files/1788-turkiyenin-nabzi-ekim-2015.pdf
(14) Çarkoğlu, A.,ve Aytaç, E.(2015), Haziran 2015 Seçimlerine Giderken Kamuoyu Dinamikleri, Açık Toplum Vakfı
http://t24.com.tr/files/20150506015156_20150505232435_ali-carkoglu-2015-secim-arastirmasi-sunum-4.pdf
(15) TCMB(2015), Interaktif Grafikler
http://www.tcmb.gov.tr/wps/wcm/connect/TCMB+TR/TCMB+TR/Main+Menu/Para+Politikasi/Interaktif+Grafikler/Cari+islemler+dengesi
(16) Hazine Müsteşarlığı(2015), Borç Göstergeleri
https://hazine.gov.tr/File/?path=ROOT%2F1%2FDocuments%2FSayfalar%2FBOR%C3%87+GOSTERGELER%C4%B0+TR.pdf
(17) Artan kredi kartı ve diğer hanehalkı borçları ile ilgili Elif Karaçimen’in çalışmaları oldukça aydınlatıcı.
Karaçimen, E. (2014), Financialization in Turkey: The Case of
Consumer Debt, Journal of Balkan and Near Eastern Studies, 16:2, 161-180
* Cem Oyvat
Greenwich Üniversitesi Uluslararası İşletmecilik ve İktisat Bölümü Öğretim Üyesi
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.