Kapitalizmin cicim yılları bitti. Bu sadece Marksistlerin değil tüm dünya ekonomistlerinin kabullendiği bir gerçek US Debt Clock sitesi yıllar önce ABD’nin borçluluk verilerini sürekli akan dijital bir saat şeklinde göstermek için yapılmıştı. O zamanlar sadece bir kaç veriden ibaret olan site zamanla yeni eklenen verilerle son derece kompleks bir hal aldı. Kendinizi kaptırırsanız saatlerce başından […]
Kapitalizmin cicim yılları bitti. Bu sadece Marksistlerin değil tüm dünya ekonomistlerinin kabullendiği bir gerçek
US Debt Clock sitesi yıllar önce ABD’nin borçluluk verilerini sürekli akan dijital bir saat şeklinde göstermek için yapılmıştı. O zamanlar sadece bir kaç veriden ibaret olan site zamanla yeni eklenen verilerle son derece kompleks bir hal aldı. Kendinizi kaptırırsanız saatlerce başından kalkamayabilirsiniz.
Yazıyı okurken bir yandan da siteye girip bakarsanız Amerika’nın, en sol üstte kırmızı büyük fontlarla, 18.7 trilyon dolarlık bir devlet borcu olduğunu göreceksiniz, ve bu figür çok hızlı bir şekilde artıyor, “saniyede” yaklaşık 15 bin dolar. Toplam kamu borcunu nüfusa böldüğümüz zaman, hemen sağında (debt per citizen) kelle başı kamu borcunu buluyoruz, 58 bin dolar, kişi başı milli gelirden fazla.
Borç Amerika’nın kamçısıdır..
Sitedeki detaylı gelir ve gider kalemlerinin hepsini burada incelemeye gerek yok. Fakat tablodaki en önemli figürlerden biri 4. satırın 4. hanesindeki “Gross Debt to GDP” yani kamu borcunun GSYH’ye oranı.
Borç (kredi) kendi içinde kötü ya da iyi bir şey değildir. Eğer çektiğiniz krediyle yüksek katma değer üreten yatırımlar yapıp yüksek hasılatlar elde ederseniz servetinizi arttırıp borcunuzu faiziyle öderseniz o borç ‘düzgün’ kullanılmış bir borç olur. Ama çektiğiniz krediyi salt tüketim yapmak için veya batak yatırımlarda kullanırsanız o zaman gelirleriniz borcunuzu karşılamayabileceğinden iflasın eşiğine gelirsiniz. Devletler için de bu, borcun yıllık gelirinizin (GSYİH) ne kadarıyla karşılandığıyla ölçülür.
Bu oran (kamu borcu bölü GSYH) Amerika için bugün yüzde 102.8 seviyesinde ve uzun vadede sürekli artıyor. Yani Amerika’nın toplam kamu borcu yıllık gelirini aşmış; daha kötüsü, borcu gelirinden daha hızlı artmakta. Zaten piyasa ekonomilerinin birer Ponzi tezgahı şeklinde borcu borçla çevirerek büyüdüklerini düşünecek olursak bu tablo çok da şaşırtıcı olmasa gerek. Şaşırtıcı olan belki figürlerin bu derece şişmiş olması. Amerika üreten değil ekseriyetle tüketen bir ülke, tasarruf oranları çok düşük, hane halkı tasarrufu ise negatif. Bu yüzden bu borcun ödenme potansiyeli çok düşük. Zaten ödenemediği için böyle exponansiyel bir şekilde artıyor.
Zaman makinesi…
Daha da ilginci kamu borcunun GSYH’ye oranının zaman içinde nasıl değiştiğini görmek olurdu. Sitenin sağ üstünde bir zaman makinesi (debt clock time machine) var. Buradan zaman içinde geriye giderek 1980, 1990, 200, 2004, 2008 ve 2012’deki verilere ulaşabilirsiniz.
Sağdaki grafikte ulaşılmışı var. Görüldüğü üzere bu oran ABD için 35 senede yüzde 35’lerden yüzde 100’lere gelerek üçe katlanmış. Yani ekonomi büyüyor; fakat ekonomideki borçluluk ekonomiden daha hızlı büyüdüğü için oran olarak borçluluk ekonominin %100’ünü geçmiş durumda.
Zaman makinesinde geleceğe (!) de gidebiliyoruz. Nasıl mı? Kongre Bütçe Ofisi, Parlamento Bütçe Komitesi gibi resmi kurumlar geleceğe dair gelir-gider beklentilerini kullanarak eğitimli tahminler yapıyorlar, bizim OVP misali. Bu resmi verilere göre borç bölü GSYİH oranı 2019 yılında yüzde 105’e çıkıyor, en iyimser tahminlerle. Olası bir krizde bu resmi beklentiler yukarı doğru güncellenecektir. Yani hem borçluluk almış başını gitmiş hem de yakın gelecekte azalması değil aksine artması bekleniyor.
Peki ya toplam borç?
Yukarıda bahsettiğimiz kamu borcu, yani devletin yükümlülükleri. İşin bir de özel sektör boyutu var ki aslında kamu borcundan daha tehlikelidir. 5. satır 3. veride “US Total Debt” altında Amerika’nın özel sektör ve kamu borcunu içeren toplam borcunu 66 trilyon dolar olarak görebilirsiniz, ve bu figür kamu borcundan daha hızlı bir şekilde artıyor. Notlarıma göre sadece birkaç ay evvel 61 trilyon idi. 2014 yılında toplam dünya hasılası 75 trilyon dolar olduğuna göre Amerika neredeyse tek başına bütün dünya kadar borçlanmış demek. Kelle başı toplam borç ise 190 bin dolar; yani kişi başı 54 bin dolar gelirin, ama onun 4 katı kadar da borcun var.
Toplam borcun GSYİH’ye oranı da zaman makinesinde geriye giderek yaptığım hesaplarda görüldüğü üzere benzer bir trend izliyor. Yüzde 170’lerden yüzde 360’lara gelinmiş durumda. Yani toplam borçluluk ekonominin 3.6 katı büyüklüğünde. Son birkaç yıldaki düşüşün bir sebebi yakın geleceğe dair beklentiler olumlu olmadığı için yatırımcının artık daha fazla yatırım yapmak istemeyip borçlanmıyor olması. Diğer bir sebebi ise iflasla ödenmeyip silinen borçlar.
Özel borç oranı azalır mı? Azalırsa nasıl?
Matematiksel olarak bu oran iki şekilde azalır: 1) Oranın payını küçülterek, yani borçluluğu azaltarak. 2) Oranın paydasını büyüterek, yani ekonomik büyümeyi hızlandırarak.
Kapitalizmin cicim yılları bitti. Bu sadece Marksistlerin değil tüm dünya ekonomistlerinin kabullendiği bir gerçek. Artık Amerika ve benzeri gelişmiş ülkelerin yakın gelecekte yüksek büyüme oranları yakalayamayacağı aşikar olduğuna göre 2. seçenek pek olası gözükmüyor. Ekonomik büyüme yavaş ise şirketlerin kazançları da yavaş artıyor demektir. Eğer geliriniz borcunuzu faiziyle ödemeye yetmiyorsa bu sefer açığı yeni borçla kapatırsınız bu da borç stokunu arttırır. Bundan ötürü 1. seçenek de pek makul gelmiyor. Bu iki çözüm birbiriyle bu şekilde ilişkili olduğu için zaten 35 senedir toplam borçluluk oranı trend olarak artıyor. 1. seçeneğe diğer bir çözüm ise borçların silinmesi, yani iflas ilan etmek. Bu da zaten ekonomik kriz ve çöküş demektir.
Kapitalizmde bakkallar, marketler, irili ufaklı şirketler eskiden beri batardı, çıkardı, iflas ederdi. İşler yolunda gitmez, kira fazla gelir, aynı sokağa büyük bir market açılır, dolar kuru yükselir, hesabın kitabına uymaz zarar edip batarsın; bu anlaşılabilir bir şey. Fakat iş öyle bir noktaya geldi ki artık şirketler değil ülkeler batar oldu. Arjantin, Yunanistan, İspanya, İzlanda… Birçok ülke ya iflas bayrağını çekti ya da çekme noktasına geldi. Köşe başındaki konfeksiyoncu değil ki bu kepengi indirip çekip gidesin.
Peki acaba her türlü borçluluğu kendi boyunu aşmış olan Amerika batar mı?!
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.