Rus operasyonları Türkiye’yi zorluyor. Bombardımandan kaçan militanlar Türkiye’ye sızarken Rus uçaklarının hava sahası ihlalleri de devletler arası krizi tetikliyor. Rusya’nın Suriye’ye müdahalesinin yansımaları beklendiği gibi Türkiye’ye çok boyutlu olarak yansımaya başladı. Ankara’yı alarm durumuna sokan sadece hükümetin Suriye politikasının duvara toslaması, mülteciler bahanesiyle ‘kurtarılmış’ alanda sınırları içinde güvenli bölge oluşturma planının imkansız hale gelmesi ya […]
Rus operasyonları Türkiye’yi zorluyor. Bombardımandan kaçan militanlar Türkiye’ye sızarken Rus uçaklarının hava sahası ihlalleri de devletler arası krizi tetikliyor.
Rusya’nın Suriye’ye müdahalesinin yansımaları beklendiği gibi Türkiye’ye çok boyutlu olarak yansımaya başladı. Ankara’yı alarm durumuna sokan sadece hükümetin Suriye politikasının duvara toslaması, mülteciler bahanesiyle ‘kurtarılmış’ alanda sınırları içinde güvenli bölge oluşturma planının imkansız hale gelmesi ya da angajman kurallarıyla muhaliflere sunulan koruma keyfiyetinin çökmesi değil. Rusya’nın ağır bombardımanlarından kaçan silahlı militanların Türkiye’ye sığınmasının yarattığı gerilimlere ilaveten Rus uçaklarının Türk hava sahasını üst üste ihlal etmesi devletler arası krizi de tetikledi.
NATO’yu da içine çeken Rus ihlallerine geçmeden, Türkiye kamuoyunda yeterince gündem oluşturamayan ama uzun vadede yakıcı etkiler barındıran sınır hatlarındaki duruma bir parantez açalım:
Malum Suriye sahnesinde kuzey cephesi çatışmaların başından beri lojistik ve savaşçı akışını Türkiye üzerinden sağlıyor. Gidiş yolları zor zamanlarda kaçış yollarına dönüşüyor. Geçen yıllarca Suriye ordusundan kaçan militanların sınır boylarına kurulan mülteci kamplarına çekilişleri zaman zaman ölümcül sonuçlara yol açmıştı. Şimdi sahnede Rus hava kuvvetleri var ve kaçış hatları yeniden hareketlendi.
Al-Monitor’un Hatay’daki yerel kaynaklardan edindiği bilgilere göre Rus bombardımanının başlamasının ardından 1 Ekim’de 15 militan sırt çantalarıyla birlikte Suriye-Türkiye sınırında Turfanda köyünden Han Yolu’nu takip ederek Antakya istikametine geçiş yaptı. Bölge sakinleri jandarmaya haber verdi, bu kişiler daha sonra askerler eşliğinde kayıplara karıştı.
3 Ekim’de Yayladağı tarafından Türkiye’ye geçiş yapan bir otobüs saat 23.00 civarında Hatay’ın Defne ilçesine bağlı Harbiye semtinde bir otomobile çarparak durdu. Ön ve arka plakaları farklı olan otobüs ve içindekiler şüphe çekti. Otobüsten inen kişiler çantalarını alıp sokaklara dağılmaya başlayınca halktan müdahale geldi. ‘Cihatçılar Harbiye’de’ dedikodusuyla olay yerindeki kalabalık arttı. Olay yerine gelen polis yolcuları bir okula götürerek koruma altına aldı. Daha sonra takviye güçler gelip kimliği belirsiz bu kişileri bölgeden uzaklaştırdı.
Rusya, Halep, İdlib ve Rakka taraflarına baskıyı artırdıkça bu türden militan hareketliliğinin yaşanması kaçınılmaz gözüküyor. Hatay Ankara’nın cihatçı grupları destekleyen Suriye politikasına karşı en tepkili kentlerin başında geliyor.
Mesele sadece Türkiye’nin sınır kentlerinin militan kaçışına sahne olmasıyla sınırlı da değil. Rusya’ya verilecek yanıtı konuşmak üzere silahlı grupların temsilcileri geçen hafta soluğu İstanbul’da aldı. İki gün süren toplantıya Ahrar El Şam, Ceyş El İslam, Sukur El Şam, Ceyş El Mücahidin ve Sultan Murat Tugayı gibi gruplar katıldı. Bu toplantının ardından Esad yönetimine karşı savaşan 41 örgüt bölge ülkelerini Suriye’yi işgal etmekle suçladıkları Rus-İran ittifakına karşı iş birliği yapmaya çağırdı.
Rusya Türk sınırlarını test etti
Rusya’nın Türkiye hava sahasını ihlal eden eylemlerine gelince, Türkiye’nin 2012’de düşürülen Türk jetine misilleme olarak Suriye ordusunun sınır bölgelerinde operasyon yapmasını engelleyecek şekilde ilan ettiği angajman kurallarıyla oluşturulan koruma düzeni Rus jetlerinin sınır aşan uçuşlarıyla delinmiş oldu.
3 Ekim’de SU-30 tipi ‘bomba yüklü’ Rus savaş uçağı Hatay-Yayladağı bölgesinin güneyinde Türkiye hava sahasını 2 dakika boyunca ihlal etti. Türk savaş uçakları önleme uçuşu yaptı. Ertesi gün ihlal tekrarlandı. Rus uçağı ihlal etmekle kalmayıp önleme görevi yapan Türk uçaklarını taciz etti.
Genelkurmay Başkanlığı’na göre 4 Ekim’deki olay sırasında bir MIG-29 savaş uçağı sınır hattında devriye görevi yapan iki Türk F-16 savaş uçağını 4 dakika 30 saniye boyunca radar kilitleyerek taciz etti. Rusya’nın Ankara Büyükelçisi Andrey Karlov, Dışişleri Bakanlığı’na çağrıldı ve Moskova’ya nota verildi. Dışişleri Bakanı Feridun Sinirlioğlu da Rus mevkidaşı Sergey Lavrov’u arayarak Türkiye’nin tepkisini iletti. Türkiye NATO’daki müttefiklerini de harekete geçirdi ve Moskova’ya ardı ardına uyarılar geldi.
Kamuoyu ise tüm bu gelişmelerden 5 Ekim’de bir TV kanalının yayını üzerine haberdar oldu. Yani hükümet olay patlak verinceye kadar gelişmeleri kamuoyundan saklamayı tercih etti.
“Kasıt yok” dese de Suriye’de oyunun kurallarını değiştiren Rusya bu eylemleriyle şunu yapmış oldu:
Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun olayın ifşa olmasının ardından “Türkiye’nin angajman kuralları ister Suriye ister Rusya ister başka bir ülke uçakları için olsun, geçerlidir. Türk Silahlı Kuvvetleri, net olarak talimatlandırılmıştır. Uçan kuş bile olsa, kim Türkiye Cumhuriyeti sınırlarını ihlal ederse, gereken müdahalede bulunulur” diye çıkışmasının yankı bulduğu söylenemez. Kamuoyu Davutoğlu’nun son 5 yılda “Kimse gücümüzü test etmeye kalkmasın” türünden yaptırıma dönüşmeyen çıkışlarına alıştı. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ise daha ileride bir uyarıda bulundu: “Türkiye’ye yapılmış olan NATO’ya da yapılmıştır. Rusya’yla ilişkilerimiz ortadadır. Ama bizi kaybederler.” Ancak Türkiye’nin kaybedeceklerinin daha fazla olduğu dikkate alındığında böylesi bir restleşmenin arkasını getirmek kolay değil.
Türkiye iç kamuoyunda seçim öncesi milliyetçi damarı da körükleyen bu çıkışlarıyla meseleyi bir NATO krizine dönüştürmek istese de ittifakın tepkileri Ankara’nın beklentilerini karşılamaktan uzak. Özetle, Rusya Türkiye’nin angajman kurallarındaki sınırlarını test etti ve tepkileri ölçtü. Bu test NATO için de geçerli. Daha önce Türk jetinin düşürülmesi karşısında beşinci yerine dördüncü maddeyi işletmekle yani istişare ile yetinen, Kırım’ın iltihakını içine sindiren ve ardından Doğu Ukrayna’daki gelişmeler karşısında caydırıcı pozisyon almayan NATO’nun Türkiye için vereceği tepkilerin uyarı eşiğini aşması zor. Nitekim, uyarılara rağmen 5 Ekim’de Rusya üçüncü tacizi gerçekleştirdi.
Genelkurmay Başkanlığı’nın açıklamasına göre Türkiye-Suriye sınır hattında devriye uçuşu icra eden sekiz adet F-16, bir MIG-29 uçağı tarafından radar kilidi ile taciz edildi. Taciz 4 dakika 30 saniye sürdü. Ayrıca Suriye’de karada konuşlu SA füze sistemleri tarafından toplam 4 dakika 15 saniye süre ile tacizde bulunuldu. Yani kilitlenme hem kara hem havadan gerçekleşiyor. Bu, Rusya’nın sınır bölgesinde fiilen uçuşa yasak bölge kurduğuna işaret ediyor. Hâlbuki Türkiye bu bölgede Suriye yönetimine karşı uçuşa yasak bölge ilan edilmesi için çok uğraştı. Rusya’nın oyunun kurallarını nasıl değiştirdiği 3 Ekim itibariyle çok daha netlik kazandı. Rusya’nın fiilen uçuşa yasak bölge oluşturacak şekilde eylemlerde bulunması aynı zamanda birçok şeyi göze aldığını ve her seçeneğe hazırlıklı olduğunu da gösteriyor.
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.