Günlerdir YPG’nin Cerablus’a operasyon düzenleyeceği yazılıp çizildikten sonra son birkaç gündür de operasyonun Rakka’ya yapılacağı yazılıyor. Vahşet örgütü DAİŞ, burayı 2014 yılının başlarında ele geçirdikten sonra “İslam Devleti”ni kurduğunu ilan etmiş ve burayı da başkent ilan etmişti. Rusya’nın son günlerde Suriye’de fiili olarak müdahil olmasından sonra dengeler iyice karıştı. “Ne olur, nasıl bir yol izlenir?” […]
Günlerdir YPG’nin Cerablus’a operasyon düzenleyeceği yazılıp çizildikten sonra son birkaç gündür de operasyonun Rakka’ya yapılacağı yazılıyor.
Vahşet örgütü DAİŞ, burayı 2014 yılının başlarında ele geçirdikten sonra “İslam Devleti”ni kurduğunu ilan etmiş ve burayı da başkent ilan etmişti.
Rusya’nın son günlerde Suriye’de fiili olarak müdahil olmasından sonra dengeler iyice karıştı. “Ne olur, nasıl bir yol izlenir?” soruları havada uçuşuyor.
Bu karışıklıkta “YPG Rakka’ya ya da Cerablus’a bir operasyon düzenleyecek mi?” sorusunun tahminini sona saklayarak birkaç söz söylemek; bütünsellik açısından daha yararlı olacaktır.
Geçtiğimiz günlerde yapılan Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda Rus lider Putin, “dünyanın artık tek kutuptan yönetilemeyeceğini” dünya liderlerinin gözlerinin içine bakarak haykırdıktan sonraki gece Rus uçakları Suriye’de DAİŞ, El Nusra, Fetih Ordusu ve yer yer ÖSO gruplarını vurdu.
Rusya’nın özellikle Türkiye, Suudi Arabistan ve Katar’ın büyük umutlar bağladığı ve desteklediği El Nusra önderlikli Fetih Ordusu’nu İdlib ile Halep’in kuzeyinde vurması bu ülkelerin hayallerini suya düşürse de Rus uçaklarının Türkiye hava sahasını ihlali, Türkiye tarafından “bizim üzerimizden NATO’ya mesaj” olarak sunulup bir sonuç alınmak istenmesi herhangi bir sonuç doğurmadı.
Ardından dünya basınında ABD Dışişleri Bakanı Kerry ile Rusya Dışişleri Bakanı Lavrov’un yaptığı görüşmede; Suriye konusunda 3 başlıkta fikir birliğinde olduğu yazıldı.
Şu ana kadar yalanlanmamış bu haberlere göre; ABD ile Rusya “DAİŞ düşman, Kürtler müttefik ve Esad’lı geçiş hükümeti” konularında anlaştı. Tüm bunların “konjonktürel olmasının yüksek olasılığını” göz önünde bulundurmakla beraber, bugün ABD ile Rus heyetlerin Suriye’deki uçakların koordinasyonu için bir araya geleceği ve belli bir oranda bir konsesüsün sağlanacağı ajanslara düştü.
Tükiye’nin mültecileri Avrupa kapılarına dayandırarak gündeme getirdiği “Cerablus’ta tampon bölge” resti de batıdan herhangi bir teveccüh görmedi.
Türkiye’nin DAİŞ’e yaptığı birkaç sembolik hava saldırısının 24 Temmuz’da PKK kamplarına başlatılan yoğun hava saldırılarının üçüncü sınıf bir perdelemesi olduğunun anlaşılması da fazla zaman almadı.
PKK ile PYD’nin bir tutulmasıyla yapılan propaganda ise bırakalım dış kamuoyunu iç kamuoyunu tatmin etmekten çok uzak kaldı.
Şimdi başta Saray’ın pek de sakin olmayan sakini Erdoğan, “Suriye ile 911 kilometre sınırımız var” diyerek yeni bir oyun kurmaya çalışıyor.
Bu ise aslında Türk devlet geleneğinin çok sevdiği “bir taşla iki ya da daha fazla kuş” oyunu.
Peki neydi o oyun?
Onlara göre; mademki DAİŞ ile “stratejik derinlik” ittifakının sonucu hüsran oldu, o halde bu DAİŞ’i kullanışlı bir aparat olarak manevra için kullanılabilir ve pek de “değerli” olmadığı anlaşılan “yalnızlık”tan kurtulabilirdi.
Mersin ile Adana bombalamaları, Amed, Suruç ve son olarak Ankara katliamlarını bu eksende düşünmekte yarar var.
Taşın bir şarapneliyle Kürtler sindirilecek, bir şarapneliyle HDP’nin oluşturduğu halkların birlikteliği vurulacak, diğer şarapnellerle de DAİŞ karşıtlığı üzerinde kurulan ittifaklara bileşen olunacak ve Kürtlerin kan döke döke elde ettiği kazanımlar tuzla buz edilecekti.
Ama gel gör ki; Ortadoğu’da işler pek de öyle yürümüyor.
Bu hususu burada bırakıp da Cerablus ile Rakka’daki gelişmelere gelelim.
Evet, resmi olarak Türkiye’nin Suriye ile 911 kilometre sınırı olabilir ancak resmi olmayan hesaplara göre de o sınırın her iki tarafı da Kürtlerin ve beraber yaşadıkları halkların toprağı.
AKP rejimi oranın sınır altındaki kısmını DAİŞ’e peşkeş çekmeye çok çalıştı ama olmadı. Şimdi Rojava’da Kürt’ün kanına susamış bu vahşi yapılanmanın, Kürtlerle sınırı 911 kilometredan daha fazla.
Her gün bir yerde Kürtlerin ve dostlarının içinde bombalar patlatan bu çete yapılanmasına karşı Kürtler ve beraber yaşadıkları halklar da önlemini almak zorunda değil mi?
Edindiğim izlenim Rakka ve Cerablus’taki durumu böyle gitmeyeceği yönünde. Ama Rakka ve Cerablus’u birbirinden ayırmak gerek.
Aldığım bilgiler, Rojava’nın demokratik güçlerle demokratik bir Suriye için Rakka’ya yapılacak bir operasyona destek verebileceği yönünde. Ama o desteğin nasıl olacağını şimdiden söylemek zor.
Ancak Rojava, Cerablus hamlesinde “destekleyen müttefik” konumunda kalmayacak, bilfiil operasyonun öncüsü olacak.
“Önce Rakka mı, Cerablus mu?” sorusunun cevabı da taraflar için şöyle özetlenebilir:
Rojava’nın tavrı: Cerablus’tan başlanmalı çünkü o zaman Girê Spî’den (Til Ebyad) sonra Rakka’ya giden en önemli ikinci nefes borusu da kesilmiş olacak.
Müttefiklerin tavrı: Rakka’dan başlanmalı çünkü Rakka düşerse Cerablus askıda kalır ve alınması kolay.
Ancak her iki operasyonun birlikte başlama olasılığı da masadaki çok güçlü bir ihtimal olarak duruyor.
Ama başta da belirttiğimiz gibi “burası Ortadoğu, denge çok önemli.”
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.