Müzmin lapsus (bilinç altının dışa vurumu) hali yaşayan Davutoğlu; tıpkı “IŞİD’le aramızda 360 derece fark var” cümlesinde ya da “IŞİD o kadar da ekmeğimizi yedi” diye de tercüme edebileceğimiz; “IŞİD nankör bir örgüt” cümlesinde olduğu gibi, yine gayet dışavurumcu bir cümle kurdu. Dedi ki: “Nerede bir zalim varsa onun yanındayız!” Doğru söze ne denir? Şu […]
Müzmin lapsus (bilinç altının dışa vurumu) hali yaşayan Davutoğlu; tıpkı “IŞİD’le aramızda 360 derece fark var” cümlesinde ya da “IŞİD o kadar da ekmeğimizi yedi” diye de tercüme edebileceğimiz; “IŞİD nankör bir örgüt” cümlesinde olduğu gibi, yine gayet dışavurumcu bir cümle kurdu.
Dedi ki: “Nerede bir zalim varsa onun yanındayız!”
Doğru söze ne denir? Şu denir: Doğru ama eksik!
Evet siz; dünyanın yoksul halklarına, yıllardır kan kusturan zalimlerin yanındasınız hep. Ortadoğu’da, yapay bölgesel-mezhepsel çatışmalar yaratıp, post modern sömürü mekanizmalarını rahatça uygulama zemini yaratan; yerel diktatörlerin zulüm ve katliamlarını destekleyip, sonra da sözüm ona demokrasi ihraç ederken daha büyük katliamlara imza atan, yeryüzünün en zalim emperyalist güçleriyle kolkolasınız. Hatta onlar gibi olabilmek için, ‘şartların elverdiği ölçüde’ provalar da yapıyorsunuz.
Ama bunun da ötesinde, siz, nerede bir zalim varsa sadece yanında değilsiniz! Siz, 13 yıllık iktidarınız döneminde, o büyük zalimlere daha çok benzeyebilmek, hatta onlardan daha fazlasını yapmak, Ortadoğu’nun hanedanı olmak uğruna, içeride de zalim otoritenizi kurmak için, devlet için tüm zalimleri, bazen küllerinden olmak suretiyle, bizzat kendiniz yarattınız!
Zulmünüzün, bu yazı yazıldığı sırda son kurbanı olan Dilek, daha o doğmadan işkencenin kitabını yazmış olan bir caninin, sizin ‘küllerinden yeniden’ yarattığınız canavarlardan birinin kurbanı oldu! Öğrendik ki, onun katili, emniyetin steril odalarında, devrimcilere her türlü işkenceyi yapan ‘karadayı’ lakaplı bir alçakmış! “İşkenceye sıfır tolerans” dediğiniz iktidarınızda, genellikle ‘ufak tefek’ işkence yöntemlerinin kullanıldığı, doğrudur. Siz daha ziyade ‘etkisiz hale getirme’ yönteminde uzmanlaştınız! Kah emrinizdeki yargıyı kullanmak suretiyle hapsederek, kah katlederek!
Devletin JİTEM laboratuarlarında, test edilip onaylanan kıdemli işkencecileri, ‘paslanmasın’ diye ara sıra pratik yaptırarak, lazım olduğunda kullanmak üzere, itinayla koruyup kolladığınızı da; çatışmasız dönemlerde boş durmayıp, uzmanlık isteyen ‘hassas’ görevlerde kullanılacak yeni kadroları en ‘barışçıl’ sandığımız dönemlerde ‘göreve’ hazırladığınızı da, Gezi’de ve 7 Haziran sonrasında özellikle Kürdistan’da uygulamalı olarak öğrendik!
Dilek’in katili de işte o, ‘paslanmasın’ diye pratik yaptırdıklarınızdandı. Cinayete bahanesi bol katillerden. Ki bu kez, insanların mahremini, evini, kirli ruhunun değil belki ama, hiç olmazsa kirli ayaklarının pisliğinden korumak için, galoş giymesi istendi diye, çekti vurdu! Şimdi, toprağın almaya kıymayacağı o gencecik kadın, hep 25 yaşında ve o basına yansıyan fotoğraf karesindeki gibi, bir camın arkasından bakacak ebediyen bize, bu kez sitemle.
Kürdistan’da zaten zulmünüz her daim. Çünkü diktatörlüğünüzü, iç yüzünüzü açığa çıkaran Kürt Özgürlük Hareketi’ne ve radikal demokratik sistemiyle, bizlere ‘kötü örnek’ olan Rojava’ya yetmeyen gücünüzü, sivil halk üzerinde göstermeye kalkıyorsunuz! Devletin ‘büyük gücü’nü; şehir içinde sivil kurumlara bomba atarak, oyun oynayan çocukları, güvercinleri besleyen gencecik insanları, yaşlı dedeleri kurşun yağmuruna tutarak gösteren polislerinizin de bir kısmı o kıdemlilerden, bir kısmı tarafınızdan sürekli kirli suçlar için yeni yetiştirilen cellatlarınızdan belli ki.
Kısaca, Davutoğlu doğru dedi, eksik dedi. Hem zalimin yanındasınız, hem zulmü yaratansınız!
Bunun sonunu kimin getirebileceğini çok iyi gördünüz. Ülkenin, tüm ezilenlerini ve demokrasi isteyenleri bir araya getiren HDP’ye düşmanlığınız da bu yüzden.
Ama işte, korkunun olacağa faydası yok ki! 1 Kasım, halkların demokratik iktidarının miladı, zulüm iktidarının sonu olacak!
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.