Amed ve Suruç katliamlarından sonra Ankara’da Türkiye tarihinin en büyük katliamı gerçekleşti. 10 Ekim Ankara Katliamı Maraş Katliamı’ndan daha büyük bir katliamdır. Aslında Dersim Katliamı‘ndan sonraki en büyük katliamdır. Bu, demokrasi güçlerine yönelik bir soykırım girişimidir. Bu katliam şu ya da bu örgütün işi değildir; doğrudan devletin istihbarat örgütleriyle örgütlendirilmiş bir katliamdır. Bu katliamı yapan […]
Amed ve Suruç katliamlarından sonra Ankara’da Türkiye tarihinin en büyük katliamı gerçekleşti. 10 Ekim Ankara Katliamı Maraş Katliamı’ndan daha büyük bir katliamdır. Aslında Dersim Katliamı‘ndan sonraki en büyük katliamdır. Bu, demokrasi güçlerine yönelik bir soykırım girişimidir. Bu katliam şu ya da bu örgütün işi değildir; doğrudan devletin istihbarat örgütleriyle örgütlendirilmiş bir katliamdır. Bu katliamı yapan da yaptıran da Türkiye’deki inkarcı ve imhacı sistemdir. Bu katliamlar, 30 Ekim 2014 Milli Güvenlik Kurulu’nda kararlaştırılan topyekün savaşın ortaya çıkardığı pratiklerdir. Şu anda Kürtler ve dostlarına karşı yürütülen bir kirli savaş söz konusudur. 1990’lı yıllarda sürdürülen kirli savaşın yeni bir türüyle karşı karşıyayız. Zihniyet ve amaç aynıdır, sadece dünya, bölge, Türkiye ve Kürdistan koşulları değiştiği için yol, yöntem ve araçlarda kimi değişiklikler yapılmış bulunmaktadır. Yoksa amaç aynıdır. Kürt Özgürlük Hareketi’ni ezmek ve Kürt’ün iradesini kırmak!
Türkiye’de MİT, Genelkurmay, Jandarma İstihbarat (JİTEM) ve Emniyet İstihbaratı vardır. Emniyet İstihbaratı önceden Fethullahçıların kontrolündeydi. Bu nedenle Emniyet İstihbaratı yeniden yapılandırılmaktadır. Bu istihbaratın yanında şu anda doğrudan Tayyip Erdoğan’a bağlı bir özel savaş ekibi vardır. Buna Saray Gladiosu da denilmektedir. Bu Gladio da 30 Ekim’de alınan topyekün savaş kararı çerçevesinde çalışmaktadır. Bu Gladio MİT’i de kullanmaktadır. Aldığı kararların bir kısmı MİT tarafından uygulanmaktadır. JİTEM de şu anda Kürdistan’da faaliyettedir. Nitekim işlenen cinayetleri üstlenmekte, çektiği görüntüleri sanal medya üzerinden vermektedir.
IŞİD maskesi altında MİT katliamı
Bilindiği gibi Türkiye birkaç yıldır istihbarat açısından konsept değiştirdi. MİT daha fazla operasyonel güç haline getirildi. Çeşitli örgütlere sızma, onlar üzerinden operasyonlar yapma biçiminde bir yapılanmaya kavuştu. MİT bu çerçevede IŞİD ile iç içe geçti. Nitekim birçok IŞİD elemanını MİT yönlendirmektedir. Hatta IŞİD’e militan kazandıran MİT birimi de vardır. Hem IŞİD’e eleman kazandırmakta, hem de IŞİD’in içine girerek kendi çıkarları doğrultusunda yönlendirmektedir. AKP’nin IŞİD’le siyasi ve örgütsel ilişkisi de buna fazlasıyla imkan vermektedir. MİT, IŞİD üyesi maskesi altında birçok kişiyi kullanmaktadır. Mevcut IŞİD üyesi bilinen birçok kişi doğrudan MİT elemanı durumundadır. Belki birey kendini IŞİD üyesi olarak bilmekte, ama doğrudan MİT’in denetimi ve yönlendirmesi altında bulunmaktadır. Şu anda MİT’in elinin altında böyle yüzlerce eleman vardır. Türk devlet güçlerinin, hatta istihbarat örgütlerinin bile yapamayacağı kirli işler bunlara yaptırılmaktadır.
Amed ve Suruç katliamını da MİT yönlendirip yaptırmıştır. 5 Haziran’daki Amed katliamını da MİT yaptırmış ve yönlendirmiştir. Şu anda MİT’in en fazla ilişkide olduğu ve iç içe geçtiği örgüt IŞİD ve El Nusra’dır. Bunu ABD, Avrupa, İsrail ve Rusya başta olmak üzere tüm dünya bilmektedir. Öyle ki, El Nusra bizzat MİT eliyle kurdurulmuştur. Özellikle Rusya bunu çok iyi bilmektedir. Çeçen kurucuları bizzat MİT tarafından İstanbul’da görevlendirilmiştir. Bu açıdan MİT bu tür örgütlerin özellikle Türkiye ayağını tam kontrol etmektedir. Bu örgütlerin MİT’in kontrolü dışında eylem yapma kapasiteleri yoktur. IŞİD üyesi maskesi altında bir eylem yapılmışsa bu kesinlikle MİT damgalıdır. Başka her türlü değerlendirme kafa bulandırma ve saptırmadır.
Bu saldırı sırasında MİT neredeydi? İçinde değilse nasıl dışındaydı? İçişleri Bakanı güvenlik açığı yok dedi. O zaman bu sözler katliam bilgimiz ve kontrolümüz altında yapılmış anlamına gelmiyor mu?
Aslında İçişleri Bakanı yiğitliğini anlatırken hırsızlığını ele vermiştir. Herhangi bir güvenlik açığı yoktur, kimse bizim kontrolümüz dışında bir şey yapamaz demiştir. Yapıldığına göre ne diyeceğiz?
Devlet, kontrolündeki güçleri
devreye koydu
Dünyada istihbarat örgütleri şimdi birçok şeyi kendileri doğrudan yapmıyor. Her zaman hedefleri için kullanacakları örgütlere sızıyorlar, onları yönlendiriyorlar. Bir eylem, provokasyon, komplo mu gerekli hale geldi, hemen kontrolündeki elemanları yönlendirip harekete geçiriyorlar. Amed, Suruç ve Ankara katliamları böyle gerçekleşmiştir. Bunun dışında başka bir arayışa girmek, bu gerçekliği görmezlikten gelmek olur.
Bundan sonra da bu tür olaylar olacaktır. Çünkü devlet Kürt Özgürlük Hareketi’ne karşı 1990’lı yıllardaki gibi kirli savaş kararı almıştır. Kürt Özgürlük Hareketi tasfiye edilmeli, halk sindirilmelidir! 1990’lı yıllarda mevcut anayasanın bile kabul etmediği eylemler hizbulkontra, itirafçılar ve JİTEM’e yaptırılıyordu. Çünkü 1990’lı yıllarda yapılanlara 12 Eylül faşist anayasası bile icazet vermiyordu. Şimdi de mevcut anayasa ve yasalarının izin vermediği suçlar kirli ekipler ya da başka örgüt maskesiyle yaptırılmaktadır. 30 Ekim 2014 tasfiye kararı ancak böyle yerine getirilebilir. Bir kısım saldırılar faşist anayasa ve yasalar çerçevesinde asker, polis ve jandarmaya yaptırılmakta; bunların yapamayacakları da Ankara katliamında olduğu gibi kontrgerilla ekiplerine yaptırılmaktadır.
Açığa çıkarılmayan ya da sadece bir faili bulunan ve arkasındaki güçleri tespit edilmeyen eylemleri bu tür güçler yapmaktadır. Geçmişte Uğur Mumcu vb. cinayetler de nasıl ki devlet içindeki bazı ekipler tarafından yapılıyor ve yaptırılıyorsa, şimdi Ankara Katliamı gibi katliamlar da böyle ekipler tarafından yaptırılmaktadır.
Saray’ın kirli savaşında her şey mübah
MİT ile Tayyip Erdoğan’ın Saray Gladiosu bugün iç içe geçmiştir. Zaten Erdoğan’ın “Sır küpüm” dediği Hakan Fidan bu nedenle MİT’ten ayrılamadı. O kadar kirli işleri birlikte yaptılar ki, Erdoğan ayrılamazsın dedi, Hakan Fidan da tıpış tıpış geri döndü; Tayyip Erdoğan’ın elini öptü, biat etti. Şu anda Hakan Fidan karanlıklar prensi durumundadır. Erdoğan ona böyle bir rol verdi. Hakan Fidan artık bu rolün esiridir. Saray Gladiosunun emri dışına çıkamaz.
Saray Gladiosu Erdoğan’la kader birliği yapmış olanlardan oluşuyor. Bunlar o kadar suç işlemişlerdir ki, yargılanmaktan korkuyorlar. Bu nedenle kendilerini iktidarda tutmak için her gün daha fazla kirli iş yapıyorlar, daha fazla cinayet işliyorlar. Öte yandan kendilerine ihale edilmiş Kürt Özgürlük Hareketi’ni ezme politikaları nedeniyle de her türlü zulüm ve katliamı yapıyorlar. 1990’lı yıllardaki kirli savaş tüm boyutlarıyla geri dönmüştür. Kürt Özgürlük Hareketi’ni ezmek için her yolu mübah görüyorlar ve bunun için her türlü katliamı yapacaklardır. 1990’lı yıllarda sadece Kürt Özgürlük Hareketi, şimdi ise Kürt Özgürlük Hareketi’nin dostları da, demokrasi güçleri de hedeftir.
Kürt Özgürlük Hareketi’ne karşı kirli savaş yürütüldüğünden hiçbir demokrasi gücüne tahammül edilemiyor. Sadece bu kirli savaşa destek verenlerin yaşam hakkı vardır. Diğerleri terörist, hain, yok edilmesi gerekenlerdir. İşte 10 Ekim Ankara Katliamı Kürt Özgürlük Hareketi’ne yönelik kirli savaşın gereği olarak yapılmıştır.
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.