HDP MYK üyesi ve İstanbul Milletvekili Sezai Temelli seçime beş kala Çapul TV’ye konuştu. Basın ambargosu ile HDP’nin ‘barışı inşa edeceğiz’ sözünün kitlelere ulaşmasının engellenmeye çalışıldığını belirten Temelli, emekçileri önceleyen bir ekonomik program belirlediklerini ve bu programın diğer partiler üzerinde de etkili olduğunu söyledi HDP MYK üyesi ve İstanbul Milletvekili Sezai Temelli seçime 5 kala Çapul TV’ye konuştu. Basın ambargosu ile HDP’nin […]
HDP MYK üyesi ve İstanbul Milletvekili Sezai Temelli seçime beş kala Çapul TV’ye konuştu. Basın ambargosu ile HDP’nin ‘barışı inşa edeceğiz’ sözünün kitlelere ulaşmasının engellenmeye çalışıldığını belirten Temelli, emekçileri önceleyen bir ekonomik program belirlediklerini ve bu programın diğer partiler üzerinde de etkili olduğunu söyledi
HDP MYK üyesi ve İstanbul Milletvekili Sezai Temelli seçime 5 kala Çapul TV’ye konuştu. Basın ambargosu ile HDP’nin “barışı inşa edeceğiz” sözünün kitlelere ulaşmasının engellenmeye çalışıldığını belirten Temelli, seçimdeki hedeflerinin 110 milletvekili çıkarmak olduğunu söyledi.
HDP’nin ekonomik programı ve emeğe yönelik vaatlerine ilişkin soruları da yanıtlayan Temelli, 7 Haziran’da asgari ücreti 1800 TL’ye çıkarmayı vadederken iki seçim arası yaşanan yoksullaşma nedeniyle 1 Kasım’a yönelik programlarında asgari ücreti 2000 TL olarak belirlediklerini söyledi.
HDP’nin emeği önceleyen program maddeleriyle diğer siyasi partilerin programlarını da etkilediğini belirten Temelli; elektrik, su ve doğalgazda belirli miktarda tüketimi parasız sunacaklarını da aktardı.
Temelli “Seçime 5 gün var, temel beklentiniz ne? 1 Kasım’dan sonra yine krizli bir durum bekleniyor. Meclis çalışacak mı? Neleri tartışacak? Ne sonuç çıkacak?” sorularını şöyle yanıtladı:
“Biz her şeyden önce 110 vekil istiyoruz başlangıç için, meclis çalışsın diye. Meclisin çalışması için 110 milletvekili gerekiyor. Biz 30 imza bulamadık, meclis çalışmadı, halkın yararına bir tane bile yasa geçmedi. Bu 5 ay bu anlamıyla kayıp dönemi.
“Meclisin çalışması için 110 milletvekilline ihtiyaç var. Meclisin etkin çalışabilmesi için önümüzdeki dönem nasıl olur? Koalisyon seçeneği fazla olan meclis etkin ve disiplinli çalışır. Şu an gördüğümüz kadarıyla tek başına iktidar olmayacak. Ne kadar çok koalisyon seçeneği olursa o mecliste koalisyon yapan partiler koalisyon yapma ihtimaline karşı kendi iç disiplinini sağlarlar. Biz bu anlamıyla baktığımızda ana muhalefetin de en az iktidar partileri kadar sorumlu olacağını biliyoruz. Ana muhalefetten gelen taleplere kulaklarını açarlar, o görüşleri dikkate alırlar. Bizim programımızda yer alan söylediğimiz şeylerin hayata geçme olasılığı o zaman yükselir.
“Bu şu anlama gelir koalisyon toplumsal oydaşmayı en iyi yansıtacak formüldür. Aksi halde bakın 4 partinin programı ayrı ayrı başka şeyler söylüyor hangisi iktidar olursa diğer 3 partinin söyledikleri görünmez kılınacaktır. Ama koalisyon durumu en kötü ihtimalle iki partinin en iyi olasılıkla da üç partinin taleplerinin aslında parlamentoda yangı bulacağını belki de yasalaşacağını gösterir.
“O yüzden istikrar huzur gibi kavramları tek partiye indirgeyerek değil parlamento içi çalışmaya, parlamento içindeki ahenge indirgemek, oradan referansla konuşmak lazım. Tabi her şeyi burada şunuda belirtmekte yarar var her şey parlamento değil. Her şeyi parlamentoya havale ettiğiniz yerde ülkede parlamento içi ne kadar demokrasi olursa olsun ülkede demokrasi var diyemezsiniz. Ülkede demokrasinin olabilmesinin yolu mahallenizden başlıyor. Mahallede siyaset yapabilmekten mahallenin kendi inisiyatifini alabilmesinden başlıyor. Mahallemiz, sokağımız, ilçemiz, ilimiz, bölgemiz…
“Bu yüzden biz özerklikten bahsediyoruz, yerel demokrasinin güçlenmesinden bahsediyoruz. Diyoruz ki katılımcı demokrasi buradan başlıyor. Parlamento bu olanağı da sağlamalı. Yani orada 3 parti bütün Türkiye’yi görmezden gelerek siyaseti tekeline alıp bütün siyaset buradan üretilecek dediğinde de yine sağlıksız sonuçlar üretebilir.
“Kendimizi de kentimizi de biz yöneteceğiz demiştik yerel seçimlerde bu hala çok önemli bir şeydir. Bunu söylediğimizde sadece bölgeye dair konuştuğumuz dile getirilip bölücülükle suçlanıyoruz. Eğer bugün Trakya’da insanlar kendi bölgelerini kendileri yönetebilseydi İğne Ada projesi Ankara’dan üretilmezdi. Ege’ya baktığımızda tarım arazilerinin kötü kullanımını bütün Ege halkı ödüyor. Trakya’da ki kirliliğe baktığınızda aynı şeyi görmek mümkün. Karadeniz’in yoksulluğuna, Yeşil yol projesine Artvin’de ki maden meselesine baktığınızda aynı şeyi görmeniz mümkün. Bütün o bölgelerde yaşayan insanlar isyandalar. Karadeniz halkı isyandadır. Karadeniz bu isyanı örgütlemesi için bizzat kentini de kendisini de yönetebilmektedir.”
Sendika.Org
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.