hocam Osman Turan Bozacı ve Ankara’da yitirdiğimiz tüm canların anısına… Ankara 10 Ekim Katliamı’nda şu saate dek 128 insanımızı yitirdik. Hâlen ağır yaralıların olmasıysa tabloyu daha da ağırlaştırabilir, bu bizi korkutuyor. İçinde bulunduğumuz dönemde, hasta ruhlu düşmanın gözü dönmüşlüğünü de hesaba katarak her eylemde bu tip saldırıların olabileceğini hepimiz göz önünde tutuyorduk, tutuyoruz. Fakat sanırım […]
hocam Osman Turan Bozacı ve Ankara’da yitirdiğimiz tüm canların anısına…
Ankara 10 Ekim Katliamı’nda şu saate dek 128 insanımızı yitirdik. Hâlen ağır yaralıların olmasıysa tabloyu daha da ağırlaştırabilir, bu bizi korkutuyor.
İçinde bulunduğumuz dönemde, hasta ruhlu düşmanın gözü dönmüşlüğünü de hesaba katarak her eylemde bu tip saldırıların olabileceğini hepimiz göz önünde tutuyorduk, tutuyoruz. Fakat sanırım bu denli büyük bir kaybı hiçbirimiz düşünmemiştik, konduramamıştık.
Yaşadığımız Maraş Katliamı’na eşdeğer büyüklükte bir toplu cinayettir. Büyük bir siyasî soykırım operasyonunun son durağı bu.
Devamı da gelecektir, çünkü düşman net, tereddütsüz, hepimizi yok etmek, yok edemediğini de sindirmek istiyor.
Bu kadar çok insanın, seçimlerden bugüne süren kâbus ortamında, demokratlara, devrimcilere, Kürtlere yönelik nefret dili, eylemleri bu kadar yükselmişken, halkların dayanışması için bir araya korkusuzca gelebilmesi onları çıldırttı. Gözlerini kırpmadan onca cana kıydılar.
Gencecik devrimci insanlar, 12 Eylül’ün işkence tezgâhlarından geçip bugüne gelen eski tüfekler, küçücük çocuklar, anneler, babalar, yeni evli çiftler, Kürtler, Türkler, Lazlar, Araplar katledildi. Cenazeler dört bir yana dağıldı, ateşin düşmediği bir yer kalmadı. Faşizm kendince bir mesaj verdi muhalefete:
“Baş eğmezsen ölürsün.”
“’77’de yaptım, Maraş’ta yaptım, Sivas’ta, Gazi’de, Roboski’de, Suruç’ta yaptım yine yaparım” dedi. Yaptı.
Düşmanının başına böyle bir vahşetin gelmesini istemeyecek 128 insan katledildi. Bu katliam “barış” şiarıyla örgütlenmiş bir eylemde gerçekleşti. En çarpıcı nokta da bu. Amed’de de böyle olmuştu. Artık herkes, ’80’ öncesinde ya da ’90’larda sık sık yapılan korsan eylemlerin bile bugünkünden daha güvenli bir ortamda yapıldığının farkında.
Zira faşizmin “barış” talebine dahi tahammülü yok. Faşizmin tabanı olan yığınların ağulu dillerinden de ölenlerimizin arkasından neşeli ve iğrenç sözler döküldü. Cehalet ve kölelik bizi bir kez daha çıldırttı.
’77’de panzerleriyle ölülerimizin üzerinden geçenler, dün postallarıyla geçti. Acımıza güldüler, hüznümüzle dalga geçtiler. Kuruldukları masada “istifa edecek misiniz?” sorusunu sırıtarak karşıladılar. Niye istifa etsinler ki? Her şey yolunda!
Katmerlenmiş öfkemizin muhatabı onlardır.
Hastane önlerinde yaralılara ve yakınlarına saldıranlar, ölümden kurtulanların otobüslerini taşlayan mankurtlar, dört bir yandaki anmalara gazıyla, coplarıyla saldıranlar… Fâilin, fâilin değilse de fâilin dostunun kim olduğunu açıkça gösteriyor.
Bunların hepsi bize karşı örgütlenmiş düşmanlığın koalisyonudur.
Ölenlerimiz de bu düşman birliğine karşı bir mesaj veriyorlar gidiyorken.
EMEP’li, HDP’li, CHP’li, Halkevci, BHH’li, Halk Cepheli bu insanlar, düşenler, faşizme karşı kimlerin birleşmesi gerektiğini işaretliyor Ankara’nın taşına, kanları birbirine karışıyorken. Özsavunma için, faşizme karşı savaş için mümkün olan en geniş anti-faşist birlik gerekiyor bize.
Aramızdaki tartışmaları yine sürdürüp ama talileştirerek.
Düşman bizi öldürürken ayırmıyor çünkü. Kendimizi savunurken ve hesap sorarken de yan yana olabilmeliyiz barbarlara karşı. Aksi takdirde sadece cenazelerde ve taziyelerde bir araya gelebileceğiz. Ancak omuz başlarımız sadece acılarımızda yaslanıp ağlamak için yok. Zulme karşı adalet için kuşanıp, düşmanın üzerine yürürken de omuzlarımızı birbirmize yaslayabilmeliyiz.
Bunun için doğrulmalıyız.
Başımız sağ olsun.
“Hüznünüz isyan olsun”.
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.