Öncelikle Emek, Barış ve Demokrasi mitinginde kaybettiklerimizin anısı önünde saygıyla eğiliyorum. Yasımız tazeyken böyle ‘serinkanlı’ yazmak zor olsa da ‘vaktimiz yok onların matemini tutmaya…” diyerek sesli düşünmeye başlayınca kendime sorduğum soruları herkese sormak istedim. Hepimizin başı sağ olsun, yaralılara acil şifalar diliyorum. AKP’li analistler yılların istihbarat ezberi “Kimin işine yarıyorsa o yap(tır)mıştır” dan HDP’nin kendisinin […]
Öncelikle Emek, Barış ve Demokrasi mitinginde kaybettiklerimizin anısı önünde saygıyla eğiliyorum. Yasımız tazeyken böyle ‘serinkanlı’ yazmak zor olsa da ‘vaktimiz yok onların matemini tutmaya…” diyerek sesli düşünmeye başlayınca kendime sorduğum soruları herkese sormak istedim. Hepimizin başı sağ olsun, yaralılara acil şifalar diliyorum.
AKP’li analistler yılların istihbarat ezberi “Kimin işine yarıyorsa o yap(tır)mıştır” dan HDP’nin kendisinin de bulunduğu mitingi bombaladığı sonucuna ulaşıyorlar. Diyarbakır mitinginde patlayan bombanın HDP oylarını arttırdığından yola çıkarak böyle bir tespit yapıyorlar.
Tek başına “Kimin işine yarıyorsa o yap(tır)mıştır” formülü yeterli ve tatmin edici değil;
Bir kere yakalanan bombacıların IŞİD’le bağlantıları kesinleşti.
AKP’nin dış politikası ve cihatçı ihracının IŞİD’e Türkiye’de taban sağladığı sır değil.
Polis teşkilatının yaralıların bir kısmının ölümüne neden olacak şekilde saldırması saldırıyı kimin yaptığının ötesinde devletin “katil” olduğunu kanıtlamak için yeterli.
Yas tutan insanlara izin verilmemesi, yayın yasağı gibi uygulamalar gerçeklerin AKP aleyhine olduğunun kanıtı.
Biz bunların hepsini boş verelim ve bir AKP’li “analizci” gibi sadece tek bir soru soralım: Bombalı saldırı kimin işine yarıyor?
Olaya kısa vadeli oy artışından, yani 2 hafta sonra gerçekleşecek seçimlerden doğru bakınca toplumsal muhalefetin HDP etrafında daha fazla kenetleneceği sonucunu çıkartırız. Aynı şekilde yükselen nefret boyutundaki milliyetçilik ve bunun sözcüsü AKP de MHP’den bir miktar oy koparacak gibi duruyor. Öyleyse bu formülle elimizde iki şüpheli birden var: AKP ve HDP.
Peki 1 Kasım sonrası? Yani orta vadede bizi ne bekliyor olacak?
Anketlere göre birkaç puan oynama dışında 7 Haziran’a yakın bir tablo ile karşılaşacağız. Yani bombalı saldırı seçim sonuçlarında nicel bir değişiklik sağlasa da nitel bir değişim sağlamayacak. Eğer Erdoğan Saray’ı boşaltmamak ve haliyle yargılanmamak ya da ülkeden kaçmamak niyetindeyse siyasetin tansiyonu düşmeyecek. Sandık sonucu ne olursa olsun Erdoğan cumhurun %40’ının başkanı olarak fiili yönetimini sürdürecek.
7 Haziran öncesinde AKP iktidarını sallayan iki büyük olay oldu: Haziran İsyanı ve Kobane ayaklanması. Haziran İsyanı sırasında Diyarbakır sokakları yeterince ses vermediği gibi, Kobane ayaklanmasında da Geziciler seferber olmadı. Ancak 7 Haziran sonrası bu iki yıkıcı güç, AKP iktidarına karşı sandıkta bir araya geldi, oylarını beraber korudu, birbiriyle uğraşmayı bırakıp Erdoğan’ı başkan yaptırmama hedefini önüne koydu. Başarılı da oldu. “Ortak sevincini paylaştı”
10 Ekim Emek, Barış ve Demokrasi Mitingi bu iki gücün, sandığın ardından sokakta bir araya geldiği ilk büyük kitlesel etkinlik olacaktı. Seçimleri etkilemeyecekti ama sokaktaki bölünmeyi ortadan büyük ölçüde kaldıracaktı. Türkiyeli sosyalistler ve Kürt yurtseverler Saray’a karşı sandıktan sonra sokakta da birlik olacaktı. Bunun seçim için büyük bir anlamı olmayabilir ama seçimden sonrası için büyük anlamı vardır. Bu iki güç, biri Haziran barikatlarını, diğeri Cizre barikatlarını kurmuş iki güç, Saray’ı iki koldan kuşatacak iki güçtür. Eğer Saray yıkılacaksa, bir tarafından Geziciler, bir tarafından Kürt halkı vurmadan yıkılmayacak.
Şimdi yeniden soralım: Sarayı yıkacak iki büyük gücün tek meydanda buluştuğu bir mitinge atılan bomba ve bu bombanın yarattığı tedirginlik seçimden sonra kimin işine yarar? Kimin işine yararsa bu saldırının arkasında da o vardır….
Elbette, AKP yıkılmaz, Erdoğan yenilmez değil. Çünkü 7 Haziran’da “Ortak sevinci paylaşan” on milyonlar 10 Ekim’de “Ortak acıyı paylaştı”. Sevinci ve acısı ortak olanların mücadelesi planları alt-üst edebilir, ölülerimizin vasiyetini (emek, demokrasi ve barışın hakim olduğu bir Türkiye) yerine getirebilir.
Bunun için önümüzde 3 önemli görev var:
1) AKP’lilere durumu anlatacağız. Seçimlere kadar az bir vaktimiz kaldı, bizim saflarımız sıklaştı, AKP’nin safları çözülüyor. Enerjimizi AKP seçmenini yeniden AKP’ye oy vermemeye ikna etmeye harcamalıyız.
2) Saray dururken, CHP ile uğraşan Kürtleri de, HDP ile uğraşan Türkleri de engelleyip o alandaki “kan kardeşliğinin hakkını” vermeye çağırmalıyız. Bu aynı zamanda Saray karşısında kurulacak anti-faşist bir demokrasi cephesinin aşağıdan-yukarı inşası anlamına gelir ki buna her şeyden çok ihtiyacımız olacak.
3) Terörün yarattığı tedirginliği giderecek güvenlik/öz savunma (11 Ekim’de Sıhhiye’deki anmada olduğu gibi) önlemleri konusunda kafa yormalı ve kitle pasifikasyonunu boşa düşürmeliyiz.
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.