İyice bukalemun oldu hayat. Bilgisayardan sonra çok yavaşladık. Hiçbir şey yapamayan sadece hızla ve çabuk tuşlara basma yeteneğine sahip ama ekmek kesmeyi bile beceremeyen, hele yapmayı aklından bile geçiremeyen bir insanlık. Sanki bu fani dünyada her şeyin hayal olduğu bir başka, harbiden fani bir sanal dünya yaratıp, orada yaşıyoruz. Daha doğrusu yaşadığımızı zannediyoruz. Eh tabii […]
İyice bukalemun oldu hayat. Bilgisayardan sonra çok yavaşladık. Hiçbir şey yapamayan sadece hızla ve çabuk tuşlara basma yeteneğine sahip ama ekmek kesmeyi bile beceremeyen, hele yapmayı aklından bile geçiremeyen bir insanlık. Sanki bu fani dünyada her şeyin hayal olduğu bir başka, harbiden fani bir sanal dünya yaratıp, orada yaşıyoruz. Daha doğrusu yaşadığımızı zannediyoruz. Eh tabii ki aslında bu hayal dünyası insanları daha azınlık ama dünya onlar için döndüğünden, hakimiyet onların olduğundan, bu şekilde bir görüntü tezahür ediyor. Her şeyi yapmakta çok yavaş ve bilgisayar başında her renge kolayca girebilen bir bukalemun dünyası bu.
Bu yüzden karşı çıktıklarımız, başımıza gelecekler mesela barajlar, HES’ler ve otobanlar yüzünden sel olacağını yıllardır söylememiz ardından, Hopa’da sel olduğunda, garip ama gerçekte buna inanmamız gibi. Bir yandan iklim değişikliği derken, öte yandan bunun içinde yaşadığımıza inanmamız ya da bir yandan cunta cunta derken, aslında oldukça uzun bir zamandır zaten cuntada yaşadığımızın farkında olmamamız, yine ‘hayaller-sanallar’ dünyasında yaşadığımızdan. Tabii ki birileri ekmek yapıyor, yapı işçileri bukalemun insanlık için yeni faşizmin kiralı ya da kira öder gibi ödenen cezaevleri inşaasını yapıyor ve sıkça ölüyor, maden çıkartanlar, altında kalanlar, ihtiyaç olduğunda linç için batıya taşınan mevsimlik işçiler, özellikle kadınlar, bugün için henüz becerikli ama her geçen gün, tek iş dışında hadımlaştırılan koca bir insanlık var ama dünya yine de bukalemun insanlığın bilgisayar fırçalarıyla şekilleniyor dünya.
Sosyal medyanın, mümkün olduğunca katılmamaya çalıştığım kampanyalarının ama herkes kabul ettiği için bazen etkili hale gelen bu kampanyaların, ‘sanal’ olmasına rağmen gerçeği belirler gibi gösteren, buna şaşırdığım, bukalemun dünya aklıma geldiğinde normalleştirdiğim, ama şaşkınlığımın devam ettiği, saçma sapan bir mücadele ve yaşama durumunun ortaya çıktığı ve ama benim de attığım ‘tweet’in kaç kişi tarafından favori ve retweet edildiğine bakarak bir yere ulaşmaya çalıştığım bir ‘fani’ dünya.
‘Savaşa dur’ derken de yine bu sanal dünyadan bağırıyoruz biz galiba. Askerlerin, polislerin yeni doğmuş ya da doğacak çocukluklarını, her nasılsa bulunmuş evlilik fotoğraflarını, anne ve baba acılarını sergileyenler ve tabii ki aile ve devleti kutsayan sanal dünya için bütün bunlara bir de mertebe eklediğinde her şey hazır oluyor. Bukalemun çığlıkları kaplıyor etrafı ve gözyaşları. Bir evlek toprağı bile bize çok gördükleri bir vatan için ölenlerin hüzünlü hikayelerinde bile her şey sanal.
Bir hatırlatayım dedim savaş bu ve sadece kapıdan içeri giren ölüm anlatabiliyor her şeyi.