Kışkırtılmaya çalışılan kesimleri “savaşın sorumlusu Saray” diye uyarmanın etkili olduğunu söyleyen Karabulut, “En küçük direnişin bile etkisi var toplumda” dedi
Halkevleri Genel Başkan Yardımcısı Samut Karabulut faşist saldırılara karşı küçük çaplı direnişlerin dahi etkili sonuç aldığını, kışkırtılmaya çalışılan kesimleri “savaşın asıl sorumlusunun Saray olduğu” konusunda uyarmanın etkili olduğunu, dökülen kan karşısında sokağa çıkanlara “Saray’a yürüyün, AKP’ye yürüyün” diye seslenmek gerektiğini belirtti. “En küçük direnişin düşündüğümüzden daha fazla etkisi var toplumda. Çünkü toplum AKP’nin savaşına, Saray’ın savaşına kurban vermek istemiyor” diyen Karabulut 12 Eylül günü de tüm Türkiye’de Halkevcilerin AKP’ye karşı eylemler gerçekleştireceğini ifade etti
AKP’lilerle MHP’lilerin birlikte hareket ettiği faşist saldırılarda HDP’nin yanı sıra Halkevleri şubeleri de hedef alındı. Ankara’da saldırılar karşısında gece boyu mahallelerini savunan, faşistleri püskürten Halkevciler, HDP Genel Merkezi önündeki nöbete de katıldı.
Halkevleri Genel Başkan Yardımcısı Samut Karabulut’la Ankara’da yaşananları konuştuk. Karabulut faşist saldırganların direnişle karşılaşınca sayılarının azaldığını, katılımların daraldığını, provoke edilen kesimleri “savaşın asıl sorumlusunun Saray olduğu” konusunda ikna etmek için propaganda faaliyetinde bulunmanın etkili olduğunu, dökülen kan karşısında sokağa çıkanlara “Saray’a yürüyün, AKP’ye yürüyün” diye seslenmek gerektiğini belirtti.
Sendika.Org: HDP’nin yanı sıra Halkevleri şubelerinin de hedef alındığını gördük. Tuzluçayır’da barikatlar kuruldu, Çanakkale, Keçiören ve Dikmen’de gerilim yaşandı. Gece nöbetler başladı. Yaşananları özetler misiniz?
Faşist saldırılar başlayınca Halkevciler mahallelerinde gerekli önlemleri alarak mahallelerini savunmaya başladılar.
7 Eylül’de 100-200 kişilik faşist grup polis eşliğinde Misket Mahallesi’nden Tuzluçayır istikametine doğru yöneldi. Faşistlerin mahallelerine gelmeleri üzerine Tuzluçayır halkı da sokağa indi. Mahalleli faşistlerin mahalleye girmesini engelleyince polis mahalleliye saldırdı. Halk, Mamak Halkevi’nin bulunduğu Abidin Aktaş Sokak’a çekilip barikat kurunca polisler geri çekilmek zorunda kaldı.
Gece yine Mamak’ta bulunan Şirintepe Halkevi saldırıya uğradı. Camları kıran grup arabalarla kaçtı. 8 Eylül’de tekrar Misket Mahallesi’nde toplanma çağrısı yapan faşist grup mahallelinin kendilerini engellemesi sayesinde Şirintepe’ye giriş yapamadılar. Bu esnada bir araç, toplanan mahallelinin arasına girip bir kişinin yaralanmasına neden oldu. Daha sonra tekrar Tuzluçayır’a yönelen grup Tuzluçayır’a yaklaştırılmadı. Mamak üç gün boyunca böyle devam etti. Ahmet Atakan yoldaşımızı da hayatını kaybettiği barikatlarda andık.
Provokasyonlar boşa çıkarıldı
Dikmen’de toplanan 200 kişilik grup Ahmed Arif Parkı’nda halkın beklediğini görünce saldırıya cesaret edemedi. Bireysel provokasyon çabaları ise boşa çıkartıldı.
8 Eylül’de Gazi’de toplanıp Güvenpark’a yürüyen faşist grup saat 21.00’dan sonra 300 kişilik bir grupla Konur Sokak’a saldırdı. İlk saldırıda püskürtülen faşistler saat 23.00 sıralarında ikinci girişlerinde çevredeki esnaf ve Konur Sokak sakinleri tarafından tekrar püskürtüldü. Sokağını koruyan insanlara gaz atan ve onların önüne geçen polis faşist gruba bölgeyi terk etmek için birçok güzergah gösterebilecekken Konur-2 tarafından kitleyi uzaklaştırdı.
Saldırı sonrası HDP önünde nöbet
Bu olayın yaklaşık yarım saat sonrasında HDP Genel Merkezi’nde meydana gelen olayda binanın ikinci katı kullanılamaz hale geldi. Polis gözetiminde HDP Genel Merkezi’nin camlarını kıran ve ikinci katta evrak ve bilgi işlemin bulunduğu kattaki dosyaları ateşe veren grup ardından olay yerinde beklemeye koyuldular. Çevik kuvvetin araya girmesi ile polise karşı sloganlar atarak oradan uzaklaştılar.
9 Eylül’de HDP Genel Merkezi ziyaret ettik, ardından 30 kadar Halkevci saldırılara karşı nöbete katıldı. Gece mahallelere dönülse de 10 kişilik bir grup sabaha kadar nöbette kaldı.
Gece boyu mahallelerde nöbetler
Keçiören’de 9 Eylül akşamı Keçiören Halkevi kapandıktan sonra gelen faşist grup Halkevi’nin camlarını kırarak olay yerinden kaçtı, Halkevciler geldikten sonra tekrar toplanıp gelen faşist grup püskürtüldü. İki kere daha 50-60 kişilik farklı gruplar halinde saldırı denemeleri püskürtüldü, polisin iki kişiyi gözaltına alması üzerine geri çekildi ve bir daha gelmediler. Olayın ardında Halkevi’nde ve çevresinde gece boyunca nöbet tutuldu.
Batıkent’te, Seyran’da saldırı yaşanmasa da Halkevciler önemli noktalarda ve Halkevi çevresinde faşist saldırılara karşı nöbet tutmaya devam ediyor.
Faşist saldırılarda nasıl bir kitle bileşimi var, bunlara karşı direnişler ne ölçüde etkili oluyor?
Faşistlerin toparladığı kalabalıklar genellikle bir noktadaki milliyetçi gösteriye katılıp dağılıyor. Bir iki kalabalık yürüyüş ve konvoy Tuzluçayır’da olduğu gibi devrimciler tarafından püskürtülünce daralmaya başladı. Osmanlı Ocakları başta olmak üzere Ülkücüler, Alperenciler yanlarına aldıkları lümpen gençlerle birlikte araba konvoyları oluşturup saldırı düzenliyorlar. Arabalı konvoylar olması aynı grubun çok yerde görünmesi ve saldırı yapması anlamına geliyor.
AKP iç savaş için milis hazırlıyor
AKP, bir iç savaş için milisler hazırlıyor. Ancak hiçbir davası, ideolojisi olmayan devşirme, besleme kalabalıkları saldırgan çete haline getirmek kolay olmuyor, direnişle karşılaşınca dağılıyorlar. Polis AKP’nin milis adaylarını koruyup kollayarak staj yaptırıyor. En ufak bir tepkide dağılan güruhu yeniden toplayan, bazen polis bazen de öne çıkmayan akiller oluyor. AKP ilk stajını yaptırdı, devamını bekleyelim.
Saldırganlar zayıfsa polis destek oluyor
Çanakkale’de Halkevi’ne yapılan saldırı da buna bir örnektir. Polis saldırgan grubu dağıtmayıp kalabalıklaşmasını bekliyor, hatta teşvik ediyor. Bu tavır karşısında uzaklaştırılan kalabalık her seferinde daha da büyüyerek geri geliyor ve fiziki saldırıya kalkışıyorlar. Halkevi’nde arkadaşlarımız olmasa, HDP’ye yaptıkları gibi binayı yakacaklardı.
Sivas Halkevi başkanımızın dükkanının camları polisin gözleri önünde küçük bir faşist grup tarafından kırılıyor ancak polis hiçbir müdahalede bulunmuyor. Samsun’da sosyal medya üzerinden bir saldırı organizasyonu yapılmaya çalışılıyor. Bugün İzmir’den gelen bir telefon HDP Karabağlar’a saldıran gruptan yakınları olduğunu söyleyen biri, bu akşam ya da yarın akşam aynı grubun Konak Halkevi’ne saldırmayı konuştuklarını söylüyor.
‘Hapçı’ gençleri kullanıyorlar
Keçiören’de gördüğümüz “hapçı” gençlerin kullanılması özellikle geç saatlerdeki saldırılarda sıkça rastlanan bir durum, HDP’yi yakanın sicili de düşünüldüğünde tablo daha açık hale geliyor.
Keçiörenliler lümpen çocuklara “Savaşın sorumlusu da şehitlerin katili de AKP” diye gündüz saatlerinde parkta, konvoya katılanlara dönük bir çalışma yapıyorlar ve faşistlerden koparıyorlar. Bu tür örnekler önemli. Gece Halkevi’ne saldıranlara da gündüz konvoylara da “Saray’a yürüyün, AKP’ye yürüyün” diye sesleniyorlar ve arkadaşlarımız bunun etkili olduğunu söylüyorlar.
Kısaca, direniş ve bilinçsiz yığınların faşist provokasyona karşı uyarılması çalışmaları hızla hayata geçirilerek AKP’nin planı bozulabilir.
Selahattin Demirtaş “Batı’nın ses vermesi lazım” diyor. Buna yanıtınız nedir. Ne yapacaksınız, ne yapmalı?
Batı’nın ses vermesi önemli. AKP iki cephede savaş yürütüyor: Kürtlere dönük askeri yönü merkezde olan, ‘Batı’lılara dönük politik yönü baskın olan bir savaş bu. Batıda ırkçı, mezhepçi bir faşizmle bu savaşı sürdürüyor. Böylece kitleleri hem kendi arkasında seferber etmeyi -en azından seyirci konumuna düşürmeyi- hem de batıdan AKP karşıtı başka bir cephenin oluşumunu bastırmayı amaçlıyor. Polis terörü ile batıdaki kitlesel eylemlere katılımı zayıflatmayı bir ölçüde başardılar (Tabii bunda IŞİD ve Suruç Katliamı etkisini de hesaba katmak gerek).
En küçük itirazın bile düşündüğümüzden fazla etkisi var
Ancak çok sayıda irili ufaklı, geniş kesimlere ulaşan ya da dar çevrede kalan eylemlilikler yapılıyor. Bunlar yetersiz de olsa etkisiz değiller. En küçük itirazın en küçük direnişin düşündüğümüzden daha fazla etkisi var toplumda. Çünkü toplum AKP’nin savaşına, Saray’ın savaşına kurban vermek istemiyor, bu nedenle irili ufaklı itirazlar önemli. Özellikle bunun AKP ile Kürtlerin savaşı değil, AKP’nin tüm topluma ve toplumun tüm ilerici, demokratik değerlerine yönelik bir savaşı olduğunu gösterebilecek çalışmalar da önemlidir. Bu nedenle yetersiz olan tepkileri küçümsemeden devam ettirmeli, bunun yanında daha etkili yol ve yöntemleri üretmeliyiz.
Biz, dayatılan insanlık dışı rejime karşı direnişi sürdürmek gerektiğini ve solun, sosyalistlerin, sosyal demokratların, laiklerin, Alevilerin ses vermeleri gerektiğini düşünüyoruz. Bunun için çabalıyoruz. Kimsenin sırasını bekleme gafletine düşmemesi gerekiyor. Faşizm yenilmedikçe bu topluma rahat yok. O nedenle “Saray’a can AKP’ye meydan verme” diyerek çalışmalarımız devam edecek. 12 Eylül günü de tüm Türkiye’de Halkevciler AKP’ye karşı eylemler gerçekleştirecekler.
Sendika.Org
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.