İnsan onurunu hiçe sayan, kimlik düşmanlıkları üreten, adına türlü şiddetin ve ahlaksızlığın kutsandığı “milli birlik” dönemi kapanmıştır. Emperyalist rekabet ve savaş kışkırtıcılığına halklar demokratik barış ve birlikler oluşturarak cevap verebilir
Erdoğan’ın önemli motiflerinden birisi, “Dünya Türkiye’yi bölmek istiyor”, kastedilen ise halk ve tüm dünya AKP’yi, Osmanlıcı derin savaşçılığı istemiyor. Bölünmek fobisi, egemen güçlerin her dönem Türkiye’ye aşıladıkları derin bir korku, kökeni Osmanlı’nın parçalanmasına kadar geri gider. Bölünmek fobisi paranoid bir siyaset üslubunu destekliyor: Dünya alem Türkiye’ye düşman, sabah akşam parçalama planı yapıyorlar.
Türkiye’yi asıl bölecek olan ise bölünme fobisinin kendisidir. Ülkeyi yaşanmaz hale getirerek jeopolitik hesaplara kurban ediyorlar.
Yurtdaşlarının seve seve yaşadıkları ülkeler bölünmezler, kendilerini kolay yutulacak pasta haline getirmezler. Eşit yurtdaşlık ve demokratik katılımı engelleyen bölünme fobisi, her tarafa korku ve tedirginlik ekiyor, aidiyet yerine kin besliyor. Bölünme fobisi, sadece AKP ve MHP tarafından beslenmiyor, kısmen bir ucu solun bazı kesimlerine kadar ulaşan bir korku imparatorluğu kuruyor. Bölünme fobisi, paranoid bir konspirasyonculuk besliyor, analizin yerini düşman tesbiti ve tezgah arayışı alıyor, çözüm üretmenin şiddet çağrıları kaplıyor.
Ne Türkiye’de gerçek bölünme sebepleri tartışılabiliyor ne de gönüllü birliklerin sağlam temelleri: Bölünme fobisi faşizme hizmet ediyor.
Faşizm, diktatörlük, antidemokratizm ise ülkeleri gerçekten bölüyor, yurtdaşların önemli bir bölümünü düşmanlaştırarak halkı bölüyor. Emek ve doğa merkezli demokratik ve güvenceli bir yaşamı tesis eden ülkelerin bölünme fobisine ihtiyacı yoktur. Kapitalist devletlerin tamamında ise bölünme fobisi şu veya bu orantıda mevcuttur. Türkiye’de ise bir cinnet halinde çörekleniyor bölünme fobisi. Terörize edilen, bölücü ilan edilen, kökü dışarıda denilen Kürt hareketine kimse “Nasıl bir yaşam, nasıl bir birlik istiyorsunuz” diye sormuyor.
Bölünme fobisinin tüccarlarına, “millet, vatan” diye devlette ve sokakta kükreyenlere bakın: Yaşanılacak bir ülke kurma dertleri var mı? “Vatan-millet-Sakarya” çığlıklarıyla cinnet geçirenlerin güzel, doğru, barışçıl, adaletli, haklı bir yanları var mı? Yok, bölüyorlar çünkü. Hangi aklıbaşında insan Osmanlı Ocakları’nın, Ülkü Ocakları’nın, AKP liderliğinin falan filan milletinden olmak ister?
Ama emeğin sömürüsünü, doğanın tahribini, ülkede ve dünyada barışı, her alanda demokratikleşmeyi isteyenler dünyanın her tarafında kardeşleşir. Gerçek Türkiye sevgisi, AKP rejimini, oligarşik iktidar bloğunu, neoliberal emek ve doğa talanını aşmak, insan ve doğa merkezli bir Türkiye kurmaktır. Bölücülük fobisi, sevgiyle bağlanmış eşini kıskançlık terörüyle ve zorla diz çöktürmek isteyen şöven erkeğin terk edilme nöbetleri gibidir. Bölücülük fobisi yıkıcıdır, zihni ve vicdanı, gerçeği ve toplumu tahrip eder, bölücülük fobisi özünde bölücülük hançerinin ta kendisidir.
Türkiye üzerinde emelleri olan emperyalist güçler yok mudur? Vardır, ancak bölücülük fobisi emperyalizme karşı mücadelenin de engelidir. İşçisinin emeğine saygıyla odaklanan, doğasına değer veren, insanlarının severek yaşadığı ülke -emperyalizmin ve hiç bir gücün bölemeyeceği ülkedir. Türkiye’nin egemenleri ve AKP iktidarının bölücülük fobisine sarılmalarının sebebi, suni “vatan-millet-Sakarya” birliği sağlama çabasıdır. Bu birlik sunidir, çünkü gerçekte oligarşi ve AKP iktidarı Türkiye’yi her gün bölmektedir. Bölmek ve parçalamak fıtratlarıdır.
En katmerli sömürüye dua etmeye zorlanan işçi, terörize edilen Kürtler, horlanan Aleviler, aşağılanan eşcinseller, düşman ilan edilen ateistler, milli felaket sayılan feministler ve azrail gibi korkulan, öcüleştirilen sosyalistler vs.: Bu mu “milli birliktir”? Bölücülük fobisi, ülkenin gerçek bölünmüşlüklerinin üstünü ören suni birlik aldatmacasının disiplin aracıdır. Bölücülük diye en fazla bağıranlar, ülkenin gerçek bölünmüşlüğünden nemalananlardır. Hak, hukuk, özgürlük, barış bölmez, sömürü ve şiddet böler. AKP’nin hırsızlardan, emekçiyi en ağır sömürüye dua ettirenlerden, şiddet sipahilerinden oluşan “milli birliğinde” olmamak onurdur. İnsanlık onuru, bu zevatla bölünmeyi emreder.
İnsan onurunu hiçe sayan, kimlik düşmanlıkları üreten, adına türlü şiddetin ve ahlaksızlığın kutsandığı “milli birlik” dönemi kapanmıştır. Emperyalist rekabet ve savaş kışkırtıcılığına halklar demokratik barış ve birlikler oluşturarak cevap verebilir. Halife-başkan diyen, kukla istiyor. “Batı-Doğu”, “İslam-Hıristiyanlık” vb. gibi çağdışı cephelerin savaşçıları emperyalizme karşı mücadele etmiyor, bizzat hizmet ediyor. Gerçek birlik, gönüllülük esasına dayanır. Burjuva ulus-devletlerin neredeyse tamamının kökeninde ise şiddet vardır. Aşılmalıdır.
Saraya göre Cizre’de öldürülenler sivil değil, “terörist”, 60 yaşındaki Eşref Erdin de 10 yaşındaki Selman Ağar da terörist. AKP’ye göre Gezi’de katledilenler “çapulcu”, Berkin çocuk “terörist”! “Millet” kendisi, hak isteyen halk terörist!
İşte bu zihniyet hem zalim hem de bölücü!
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.