Tuzluçayır Ankara’nın doğusundadır, şarkındadır* yani. Tuzluçayır’ın garbı* turuncudur; turuncu renklere bezenmiş bir mahalledir Tuzluçayır, Ankara’nın şarkında. Kırdan kente göç eden yoksullar tarafından kurulmuştur; devrimcilerin “şark hizmeti” o gün bugündür kesintisiz sürmektedir. Ankara’nın şarkında 1960’lardan bu yana devrim şarkıları söylenmektedir. 12 Mart darbesi bu şarkıyı kesmek için yapılmıştır. 12 Eylül darbesi şarktan yükselen şarkının bütün bir […]
Tuzluçayır Ankara’nın doğusundadır, şarkındadır* yani.
Tuzluçayır’ın garbı* turuncudur; turuncu renklere bezenmiş bir mahalledir Tuzluçayır, Ankara’nın şarkında.
Kırdan kente göç eden yoksullar tarafından kurulmuştur; devrimcilerin “şark hizmeti” o gün bugündür kesintisiz sürmektedir.
Ankara’nın şarkında 1960’lardan bu yana devrim şarkıları söylenmektedir. 12 Mart darbesi bu şarkıyı kesmek için yapılmıştır. 12 Eylül darbesi şarktan yükselen şarkının bütün bir kentten duyulmasını önlemek için tezgâhlanmıştır. 12 Eylül günlerinde, oğlu-kızı Mamak zindanına atılmayan ev yok gibidir Tuzluçayır’da. Çok eziyet çekmiştir Tuzluçayırlılar, çok işkence görmüştür, çok ölmüştür. Lakin şarktan yükselen şarkı ne kesilmiştir ne de daha güçlü söylenmesinin önüne geçilebilmiştir.
Gülten Akın’ın dizelerinde gizlidir aslında Tuzluçayır’ın öyküsü: Örselense de, acıyla teslim alınmak istense de, kırılsa da, viran olsa da Tuzluçayırlıların kalplerindeki kuş hiç susmamıştır.
Mamak Cezaevi’nde yatanlar bilir bunu. Tuzluçayır’da yoksul evlerde yaşayanlar bilir bunu.
Hayli uzaktan da olsa, birbirini gören iki tepeyi gözünüzde canlandırın. Birinde cezaevi vardır, diğerinde Tuzluçayır. Penceresinden Tuzluçayır’ın göründüğü bir koğuşa düşmek içerdekine hapiste değilmiş hissini uyandırır; Mamak tarafından esen rüzgâr, oğulların, kızların kokusunu getirir.
Anneler ve oğullar, babalar ve kızlar arasında Ankara’nın şark semasında kem gözlerden, şer kalplerden azade kurulan bu köprüyü hangi faşizm engelleyebilir. Bizim “illegalite” dediğimiz “şey” işte budur: Ev özleminin ve evlat kokusunun cellatlara hissettirilmeden ciğerlere çekilmesi. Bu duygulardan ibaret gibi görünen tespit, aslında devrimci bir halk hareketinin meşru ve asla ele avuca sığmayan, baş edilmeyen yönüne işaret etmektedir. “Alnımız açık, yüzümüz ak” deyişinin bir başka ifadesidir. “Burası bizim mahallemizdir, mahallemizi savunmak hayatı savunmaktır” şeklindeki meydan okumadır.
Ne yani 70’li yıllarda faşist çetelerin başaramadığını, yeni yetme faşistler mi başaracak? 12 Eylülcülerin teslim alamadığı mahalleyi, AKP mi teslim alacak? Tuzluçayırlıların kalplerindeki “illegalitenin” nasıl bir güç olduğunu bilmeyenler tomalarla, akreplerle, paramiliter güçlerle kapıya dayansa kaç yazar?
Ya da dayandılar da ne oldu? “Geldikleri gibi gittiler.”
Geldikleri yer, Tuzluçayır Meydanı’dır. Tuzluçayır Meydanı, 1980’in 1 Mayıs’ında işçi bayramını kutlamak isteyenlere polisin ateş açması sonucunda vurulan Menekşe Erbay’ın düştüğü yerdir ve daha nicelerinin.
Tuzluçayır Meydanı, Madımak’ta katledilenlerin büyüdükleri, uğrak verdikleri yerdir ve daha nicelerinin.
Tuzluçayır Meydanı, 70’li yıllarda antifaşist mücadelenin simgelerindendir.
Tuzluçayır Meydanı, 12 Eylül günlerinde cezaevindeki çocuklarını ziyarete giden annelerin ve babaların buluştukları yerdir.
Tuzluçayır Meydanı, barınma hakkı için, su hakkı için, ulaşım hakkı için sokağa dökülen binlere kucak açmıştır.
Tuzluçayır Meydanı, Gezi İsyanı günlerinde “destan” yazmıştır.
Tuzluçayır Meydanı, cami-cemevi adıyla bilinen asimilasyon girişimine direnenleri kötülüklerden korumuştur.
Tuzluçayır Meydanı, kent yoksullarının ve turuncu bayraklıların nice direnişine tanıklık etmiştir.
Kolay mı öyle, teslim almak.
Şimdilerde, yani 7 Haziran seçimlerinden sonra, yeniden alevlenen çatışmaların devamında, sokaklara taşan milliyetçi-gerici hezeyanın, hedeflerinden birinin de Tuzluçayır olması tesadüfi değildi.
Bu tesadüfi olmayan hali, Ferda Koç bu sitedeki “AKP’yle münakaşa; Sen de dinle Türk ulusu” başlıklı yazısında açıkça izah etti. Dedi ki yazının bir yerinde, “Kısacası sorun, Kürtlerin yenilip yenilmeyeceği değil; Türklerin AKP’ye, mezhepçi ve ırkçı faşizme yenilip yenilmeyeceğidir!” İşte faşist çetelerin Tuzluçayır’ı; yani ilericilerin, devrimcilerin, Alevilerin oturduğu mahalleyi hedef almasının nedeni buydu.
Tuzluçayır’daki direniş de tesadüfi değildi. Halkevcilerin yani Tuzluçayır’ın devrimci geleneğine sahip çıkan delikanlıların, turuncu garb kuşananların, “angara bebelerinin” AKP’ye, mezhepçi, ırkçı faşizme aman vermeyeceği belliydi.
Yine bu sitede yayınlanan bir videoyu bir kez daha izleyelim. 8 Haziran gecesi Tuzluçayır’a polis desteği ile saldıran faşistlerin püskürtülmesinden sonra Halkevci Doruk Yıldırım’ın yaptığı konuşmayı dinleyelim. Tuzluçayır’da yaşananlara hâkim olmakla kalmayacak, hiç şüphe yok devrimcilerdeki kararlılığı, politik netliği görecek ve Tuzluçayır’ın niye teslim alınamayacağını bir kez daha anlayacağız.
“(…) Şehit cenazelerini fırsat bilip provokasyon yaratmak amacıyla faşistlerin mahallemize girdiği iki oldu. İlkinde, 150 kadar genç Tuzluçayır’a geldiler, Tuzluçayır halkı bunun bir provokasyon olduğunu fark etti, o gruba müdahale etmedi. Ama dedi ki, ‘Biz bu durumun farkındayız, bu sadece ve sadece provokasyondur. O yiten gençlere en çok bizim içimiz acıyor.’ Ancak şunu da dedik, ‘Bir daha olmasın. Bir daha Tuzluçayır’a girme cüretini gösterirseniz, kemikleriniz kırılacak. Tuzluçayır halkı siz faşistlere ne yapması gerektiğini on yıllar öncesinden biliyor. Yitirmedi o bilgisini.’ Aradan beş dakika geçmedi. 10 tane şahin arabalı çakal, Tuzluçayır meydanında şov yapacaktı. Tuzluçayırlı gençler ne yapılması gerekiyorsa onu yaptı. Arabalarını buradan çekiciyle götürdüler. Bugün de aynısı oldu. Gördük, polis korumasından geliyorlardı buraya. Nitekim geldiler göbeğe. Ama biz uyarmıştık. Demiştik ‘Bir daha gelmeyin. Gelirseniz kemiklerinizi kırarız.’ Bugün bunu yaptık. Buradan bütün Tuzluçayırlılar, Haziran İsyanı’nda, cami-cemevi protestolarında, Berkin Elvan eylemlerinde bu meydanı dolduranlar, on yıllardır bu meydanın gerçek sahipleri kulağınız açık olsun: Savaştan beslenen, iktidarını savaşla tescilleyen AKP iktidarı biz Tuzluçayır halkının, Gazi halkının, Antakya halkının üzerine bu faşist köpekleri gönderecek. (…)”
Ferda Koç’un yazdıklarını ve Doruk Yıldırım’ın konuşmasını birleştirin. Karşınızda devrimci mücadele geleneğini diri tutan, kaderini yoksul halkla birleştiren, ezilenlerin, mazlumların yanında saf tutmakta bir an olsun tereddüt göstermeyen devrimci bir halk hareketini bulacaksınız.
Haydin saflara!
* Şark: Doğu
* Garb: Giysi, kıyafet
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.