Temmuz ayında Yunan referandumundan ‘Hayır’ çıkmasının ardından filozof Alain Badiou yeni bir dizi gelişme içinde olabileceğimize dair umutlarını açıkladı. Alexis Tsipras’ın istifasının ardından birkaç saat sonra ise başbakan ve yardımcılarını bu benzersiz fırsatın kaçmasına neden oldukları için eleştirdi. 1 Yunanistan seçimlerinin galibi Syriza’nın temel ilkesinin ‘kemer sıkma’ya güçlü bir hayır olduğunu düşünmekte haklı olduğumuzu sanıyorduk. […]
Temmuz ayında Yunan referandumundan ‘Hayır’ çıkmasının ardından filozof Alain Badiou yeni bir dizi gelişme içinde olabileceğimize dair umutlarını açıkladı. Alexis Tsipras’ın istifasının ardından birkaç saat sonra ise başbakan ve yardımcılarını bu benzersiz fırsatın kaçmasına neden oldukları için eleştirdi.
1
Yunanistan seçimlerinin galibi Syriza’nın temel ilkesinin ‘kemer sıkma’ya güçlü bir hayır olduğunu düşünmekte haklı olduğumuzu sanıyorduk. Tıpkı bunun gibi Syriza’nın, ve bunların arkasına gizlendikleri, Avrupa’nın arkasına gizlenen sayısız finansal otoritenin, yeni borçların şartı haline getirdikleri tüm toplum karşıtı, gerici -halkın en temel eşitlik ve katlanılabilir bir yaşam taleplerine saldıran- koşulları kategorik olarak reddedeceğini düşünmüştük. Birçok insan daha da ileri giderek Avrupa’daki bütün devletlerin kamuoylarının zorla ya da rızayla 30 yıl boyunca içinde bulundukları gerici uzlaşmadan tamamen farklı bir yeni politik durumun olasılığını düşünmeye başlamışlardı.
2
Doğaldır ki, daha o zamanlarda bu yeni umuda karşı söylenebilecek bir çok şey bulunabilirdi. Syriza’nın karşıtlarının – iktidarın yöneticileri ve onların küreselleşmiş, gemi azıya almış iktisadi sponsorlarının- herhangi bir şeyi değiştirmek konusunda en küçük bir niyetleri olmadığı, hatta çok fazla değişiklik yapmadan karşıtına (nedir karşıtı acaba? ‘refah’ mı?) ulaşabileceğimizi düşündüren bu sefil ‘kemer sıkma’ terimini bir kenara bırakın, bütün işaretlerin, uyguladıkları ve büyük karlar elde ettikleri hakim politikaları daha kararlı ve daha şiddetli bir biçimde ilerletmek amacında olduklarını gösterdiği (söylenebilirdi. Böylece, iktidara gelmek için değiştirilemez kuralları; seçimler, kararsız çoğunluklar, devlet aygıtı üstünde yetersiz kontrol, mali güçler üzerinde daha da yetersiz kontrol, yozlaştıran ödünler verilmesi konusunda örgütlü eğilim- kısacası, çok dar bir manevra alanını kabul etmenin tehlikeleri konusunda uyarılarımızı yapmıştık. Son olarak da Syriza’nın halk kitleleriyle yakın ve örgütlü bağlantılar kurmaktan çekindiğini görmüştük. Syriza’nın) Başarısı, tanımı gereği yanardöner olan, bir kamuoyu başarısıydı, her şeyin ötesinde kontrolun kendisinde olmadığı, oportunizmin iç ve dış saldırılarına karşı hiç bir savunması olmayan tek kuralın güce ulaşmak ve orada kalmak olduğu bir başarıydı. Bütün bu nedenlerden dolayı ben şüpheciler tarafında yer aldım.
3
Kabul etmeliyim ki Tsipras Hükümetinin hiç bir insiyatif ortaya koymadan sürdürdüğü beş ay süren görüşmeler cesaret kırıcıydı ve benim nedenselleştirdiğim kötümserliğimi haklılaştırdı. Buna rağmen, referanduma çıkma kararı ve referandumdan çıkan olağanüstü sonuç (kreditörlere net ve kitlesel bir ‘hayır’) tamamıyla yeni bir politik dizgenin başlangıcı olatak yorumlanabilirdi. Devlet ve halk arasında yeniden keşfedilen diyalektik içinde, yepyeni bir macera kapımızın eşiğindeydi. Bu sutunlarda ben de bu umudun sözcüsü oldum.
4
Şimdi diyebilirim ki hiç birşey göründüğü gibi değilmiş ve öngörülerimizde yanılmışız.
5
Pekiyi, yanılgıya düşerek, hangi umutlara kapılmıştık? Basitçe, Yunan Hükümeti ve Alexis Tsipras’ın, sadece ama sadece, referandum sonuçlarından yola çıkarak politikalarını yeni bir düzlemde tanımlayacaklarını hayal etmiştik. Bu, şu anlama geliyordu; artık kreditörlerin taleplerini redetmek için halkın dayattığı kategorik bir mecburiyet vardı ve dahası mecburiyet Syriza’nın programının özüyle tam bir uyum içindeydi. Artık Syriza, Yunanistan’ın Avrupa’dan ayrılacağını söylemeden, tam tersi, Yunan halkının çoğunluğunun da söylediği gibi yüksek sesle ve açıkça, Avrupa içinde kalacağını söyleyerek dayatılan koşullara hayır demek zorunluluğundaydı. Devlet otoritesi tarafından alınmış ve mobilize olmuş kitlelerin tanıklığında, Yunanistan’ın bu kararı, bütün halklara ve hükümetlere Avrupa’nın bir parçası olmanın farklı ve özgürleşmiş yolunu açacaktı.
6
Referandumun şafağında topu Eurokatların kucağına geri koymak ve şunları söylemek mümkündü; Biz Avrupa’dayız ve Euro’ya dahiliz ama halkımız bizi koşullarınızı redetmek zorunda bıraktı. Avrupa halklarının yararı değil zararına olduğu açık olan bu koşulların korkunç hatalarını tekrar etmeden görüşmeleri sürdürmeliyiz. Referandum gecesinde şu üç noktanın önemini vurgulayan net bir açıklama yapmalıydılar; 1) Bu Avrupa’nın reddi değildir. 2) Haksız ve gerçekte ödenemez olan borçların ödenmesi için dayattığınız koşullar kabul edilmeyecektir 3) Bankaların Avrupa’sından Halkların Avrupasına giden yeni bir yolun başlangıcındayız.
7
Eğer karşıtınızın ortaya koyduğu sorunu ikame edecek yeni bir sorun ortaya koyamazsanız politik olarak varolamazsınız. Karşıtınız ya emirlerime uyarsın ya da Avrupa’dan çıkarsın diyor. Grexit kanaatini ortaya çıkartan ve bunu etrafta bir bayrak gibi sallayan karştınızdı sadece. Yunan Hükümeti Avrupanın dayattığı senaryoyu ve bu senaryonun karakterlerini, sert Alman anne, nazik ama çekingen Fransız baba ve Tsipras’ın yaramaz küçük Yunan oğlan olarak en sonunda dahil olduğu bu hikayeyi baştan redetmeliydi. Neden bunun yerine hiç zaaf göstermeden; ‘Grexit bizin ufkumuzda yok. Bu konu tartışmaya açık değil. Bizim için sorun şudur, ya siz koşullarınızı müzakareler yoluyla değiştirirsiniz ya da biz krizle başedebilmenin farklı yollarını geliştiririz ve bunun sonuçlarını kabul etmeye tam anlamıyla hazırız. Bu yol, takip etme olanağı olan bütün hükümetlere ve Avrupa’daki bütün politik güçlere önerdiğimiz yoldur. Sizin, bizi bu güçlerden ayrı tutma olanağınız yoktur.
8
Başka bir biçimde ortaya koyarsak; kur sorunuyla ilgili belki de hemen yürürlüğe konulabilecek pratik bir B planı yoktu (ki, bu da tartışmaya açıktır) ancak tereddütsüz ilerletilmesi gereken bir B politik sorunu vardı ve bu sorun hiç bir koşulda ya kabul edersiniz ya da Grexit’e indirgenemezdi. Tsipras’ın ve yandaşlarının aldığı tavır bu değildi. Onlar)Avrupalı kapitalistler tarafından sahneye konan oyunda gelişme gösteren problemli okul çocuğu rolunu oynamayı kabul ettiler. Yavaş ama kesin bir biçimde karşıt cephenin ortaya koyduğu sorunun terimleri çerçevesinde bir konum aldılar ve diğer (bir süre sonra iktidarı paylaşacakları) partilerdense kendilerinin iktidarda olmasının iyi birşey olduğuna halkı inandırmak için bu konumlarını sürdürdüler. Gerçekte, herşey iddia ettikleri gibi olsaydı iktidarı bırakmaları onlar için çok daha onurlu bir davranış olurdu ve gelecek için çok daha iyi hazırlanılabilirdi. Bu tür bir kapitülasyon, Avrupa’da zaten kaybolmakta olan politik bağımsızlık fikrini iyice zedelediği için, bir önceki hükümetin gevşek ve sefil teslimiyetinden çok daha beterdi ve bunu yapabilmek için çok önemsiz kazanımlara, hatta somut sonuçları açısından halkın durumunun daha da kötüye gitmesine boyun eğdiler.
9
Tüm bu olaylar zincirinde referandum tek başına ‘olay-öncesi’ diyebileceğim bir durum yaratmıştır. Hükümet halka başvurmuş, halk olumlu tepki göstermiş ve hükümetin de kendi tepkisine anlaşmanın hükümleri içinde tepki göstermesini ummuştur. Bu tekil bir andı. Alexis Tsipras bu duruma) eskisi gibi devam edeceğini söyleyerek tepki vermiştir. Kendi örgütlediği şeyin, referandumun) politik kararın şekkilenmesiyle bir ilgisi olduğunu inkar etmiştir. Bu tavrın sağ ya da solla ilgisi yoktur; Bu kararla Tsipras ve danışmanları bırakın büyük devrimcileri, De Gaulle ve Churchill gibi muhafazakarların yapabildiğini bile yapma yetenekleri olmadığını ispatlamışlardır. Gerçek bir politik karar (açıkçası zaten çok nadir görülen birşeydir) alamamamış ya da almak istememişlerdir. Avrupalı bürokratlarla karşı karşıya kaldıklarında, 1789’da 3. Cumhuriyet sırasında Kral dağılmalarını isteyince Mirabeau’nun ve yardımcılarının gösterdiği tavrı gösterememişlerdir; “Avrupa’nın bir parçası olmaktan ve Euro’ya dahil olmaktan memnunuz. Ama sizin aksine, halkın iradesiyle, Avrupa ve Euro hakkında farklı bir bakış açımız var. Eğer Grexit istiyorsanız, bunu bize zorla dayatmayı deneyin!”
10
Kısacası; kanımca, Tsipras ve grubunun düşüşünün nedeni, politika mucizevi bir biçimde onlara sadece bir kaç saat mesafedeyken (referandum gecesi), politikanın yapılması sadece onlara kalmışken, yapamamış olmaları gerçeğine dayanır. Kaçırılan bu fırsattan sonra, korkarım ki her zaman ki karmaşaya geri dönülecektir; Yunanistan artık hiç kimseye hiç bir şey ifade etmeyecektir, ödeyebildiğini ödeyecektir, halk daha fazla sefalet içinde ve daha moralsiz olacaktır ve bütün bu olayla zinciri, sermayenin gezegen üstünde yarattığı karmaşanın içinde unutulup gidecektir.
11
Tarihin kritik anları eğer bir ders içeriyorsa, bu ders, bu anların çok nadir olduğu ve bir daha karşımıza çıkmayacağıdır. 19. yy. sosyal demokrasisi kendisini aşağıdaki gibi tanımladığında bu dersi çıkarmak için yeterli veriye sahibiz demektir; ‘yeni bir politik olasılığın varolabilmesi için gerekli olan ender fırsatı ele geçirmek için hiç bir zaman harekete geçmemek, tam tersine, inatla, bu olasılık hiç bir zaman varolmamış gibi davranmak.’ Alexis Tsipras ve hükümeti -eskilerin artık yorgun düşmüş sufliliği gözönüne alındığında, sermaye parlementarizminin acil ihtiyaç duyduğu yeni sosyal demokratlar mıdır? Eğer durum buysa – söz konusu olan sadece kurulu düzenin soldaki bekçisinin nöbet değiştirme zamanının gelmesi ise- artık bu konuyu daha fazla konuşmayalım. Eğer yeni kırılmalar ve dönüşler -şu anki gidişata muhalif Syriza fraksiyonunun daha güçlü ve planlı hale gelmesi de dahil olmak üzere – Avrupa ve hatta dünya düzeyinde yeni bir politik yol arayışının Yunanistan’da hala hayatta olduğunu ortaya çıkarırsa tüm kalbimizle tekrar bu arayışın bir parçası haline geliriz.
[Versobooks’taki İngilizcesinden Murat Karadeniz tarafından Sendika.Org için çevrilmiştir]
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.