Fransızların çok sevdiğim bir sanatçısı var. Adı Gérard MANSET. Şarkıcı, söz yazarı, besteci, orkestra yöneticisi. Müziğini A’dan Z’ye yöneten çok yönlü bir kişi. Yazar. Fotoğraflada ilgileniyor. 65’li yıllarda başladı müzük yaşamına. Son zamanlarda pek sesi çıkmıyor ama sevileni çok. Konser vermeyen, basında adı geçmeyen kendini müziğine ve yaşama vermiş bir sanatçı. Çok sevdiğim bir şarkısını […]
Fransızların çok sevdiğim bir sanatçısı var. Adı Gérard MANSET. Şarkıcı, söz yazarı, besteci, orkestra yöneticisi. Müziğini A’dan Z’ye yöneten çok yönlü bir kişi. Yazar. Fotoğraflada ilgileniyor. 65’li yıllarda başladı müzük yaşamına. Son zamanlarda pek sesi çıkmıyor ama sevileni çok. Konser vermeyen, basında adı geçmeyen kendini müziğine ve yaşama vermiş bir sanatçı. Çok sevdiğim bir şarkısını sizlere çevireyim ve biraz yorum yapmayı deneyeyim dedim. Geçmişin ve bugünlerin siyasi, iktisadi, toplumsal çalkantıları ve buhranlarını ifade etmek için çok güzel bir şarkı. Adı IŞIKLAR ve sözleri şöyle:
“Yolumuzu aydınlatan ışıklar nereye gitti?
Başımız öne eğilmesin diyorduk
Gururluyduk
Dünya bizsiz dönüyor, bizi beklemeden dönüyor
Karanlıklar her yerde ve dolmuş küllerle
Ama yine de seviyorduk birbirimizi
Hatırlasana
Gençtik, gururluyduk
Nasıl anlatsam sana
Işığı kaybettik
Göz kapaklarımızı okşayan yıldızları da
Umurumda değil hiçbir şey
Yinede hatırlıyorum bir şeyleri
Geceyi aydınlatan, başucumda, yatağımın yanındaki ışığı
Yolumuzu aydınlatan ışıklar nerede?
Taş heykellere dönüştüler
Peki biz ne yaptık?
Kafamıza çivileri çaktıklarında
Yanıt veren belki de sadece denizin çalkantısıydı
Dünü hatırlamaya çalış
Ama bugün geceden korkan aslan yelesini sallıyor
Suyunu içtiği nehrin yatağını eşiyor
Işığı kaybettik, karanlıktayız.
Yolumuz aydınlatan ışıklar nereye gitti?
Her kırbaçta sallıyor aslan yelesini
Dolaşıyor demir kafesin içinde
Boş hayaliyle
Mapusanesinin demir kafesleri içinde”
Evet nerede yolumuzu aydınlatan ışıklar? Karanlıklara yeniden dönüyor muyuz? Yeni Orta-Çağ mı? Yeni cadı avı mı başlıyor (başladı mı)? Peki biz ne yapıyoruz? Başımızı öne mi eğdik? Kapatılmak istenen demir kafesin içinde boş, temelsiz hayallerle ve safsatalarla zamanımızı mı öldürüyoruz? Karanlıklar korkutuyor mu bizi? Biz mi yaratıyoruz karanlıkları? Aydınlığa koşanlara mı takıyoruz çelmeyi?
Karanlıklar her yerde. Geçmişte ve bugünde. Arıyoruz ve arayacağız aydınlık sayfaları, günleri. Ama mücadele olmadan sadece demir kafes içinde yele sallamak olmuyor. Kıracaksın demir kafesi, birleşen emeğinin gücüyle. Nerede peki emeğin şanlı on yılı? Mecliste gürlemişti sesi, aydınlatmıştı yolumuzu, geleceğimizi. Genç fidanlar boy vermişti. Bağımsızlığı bağırmıştı mazlum ülkelere. Kaybettik mi ışığını? Teslim mi olduk karanlığa? Neden terk ettin aydınlığı emeğim? 301 kişi yaşamını kaybetti zifiri karanlıkta. Kalanlarda mı mahkûm karanlığa? Sermayenin taşeronları mı yolunu aydınlatacak yoksa senin gücün mü? Aydınlık sayfaları birlikte yazmaya başladığımızı unuttun mu? Taş heykellere mi dönüştü umutlarımız? Berrak suyunu içtiğin nehir kirlendi mi?
Kim yarattı karanlığı? Kim yaratıyor karanlığı? Karanlık sokaklara yeniden mi giriyoruz? Geçmiştik aydınlıktan. Yolumuz aydınlıktı. Yürüyorduk umutla, gururluyduk. Seviyorduk ülkeyi, güzelliğini, insanlarını kardeşçe. Çıktık açık alınla, yarı aç yarı tok karınla. Kapıyı aralamıştık, giriyordu ışık yavaşça. Kimse artık kapatamaz diyorduk güvenle, dayanışmayla. Sömürgeciliğe başkaldırışta ön saflarda yer almadık mı? Dünya dönüyordu bizimle. Barış değil miydi söylemimiz? Bilim değil miydi rehberimiz? Nasıl güvenmiştik gelecek kuşaklara, köylerden başlayan atılıma. Sermayenin efendileri, uşakları diz çökmemiş miydi aydınlanmamız önünde? Gençler değil miydi kalkınmanın yeni meşaleleri? Önümüzü, geleceğimizi aydınlatan planlamadan geçip halkın evine kadar gitmedik mi? Kazandın üç beyazını savaşınla, emeğinle. Şimdi üç Y ile başın dertte ama şükretme be kardeşim. Dilimizi kazandık, sanata, evrensele adım attık genç yeteneklerle. Hep mi susacaksın? Yeniden mi söndürüyorlar ışıkları? Yine sessiz işbirliğimiz içinde deniz çalkantılarını mı dinleyeceğiz? Geziye mi gideceğiz?
Kusuyorlar, boşaltıyorlar midelerini. Pislikleri her yerde. Yıllardır kusamadılar, kaldı midelerinde. İnsan hakları, özgürlüğün kimin ellerinde? Adaletin bu mu dünya? Küreselleşmenin hizmetkârları ülkeyi teslim ediyorlar egemenlerin bankalarına, kurumlarına. Dışa açılmak demokrasiyi kapatmak oluyor. Var mı karanlığı yırtıp hukuk devletini oluşturan, demokrasiyi ve kurumlarını içselleştiren lider? Dün bugündür bugün de dün. Bilginin, teknolojinin “ışığına” ve hızına ulaşmak yerine cepheleştiniz, kırdınız insanları, kıyımdan geçirdiniz. Susturdunuz aydınları, gençleri. Saptırıyorsunuz geçmişi. Eşitlik nedir unuttunuz. Bildiğiniz tek sözcük “kâr” dışında ne? Rant mı dediniz? Sadece ve sadece kendi çıkarlarınızı ve yandaşlarınızı düşündünüz. Ama, nereye kadar? Halk sustukça, giriyorlar bedenine. Gidiyor köyüne kadar, boşaltıyor evini. Kırbaçlıyorlar her yerini. Almayacak mısın elinden kırbacı? Kustular nehirlere, şehirlere, madenlere kadar. Dilin kayboluyor tavırlarla, rezidanslarla. Sanatın ve sanatçın vatan haini ilan ediliyor. Her yer karanlık içinde. Sokuyorlar insanları cendereye. Çevresinde beton, gaz. Yeşile düşman, renklere düşman. Attılar cesetleri dipsiz kuyulara. Kemikler konuşacak bir gün, korkun. Lambaları söndürüyorlar tek, tek. Karanlık sokaklarda binlerce kadını yolluyorlar mezara. Beyinler can çekişiyor okullarda, üniversitelerde. Sen de mi karanlıkta çalışmak istiyorsun bilim ve insanı? Sen de mi karanlığın sessiz koridorlarında gezmeyi seviyorsun? Nerde çığlığın? Çakıyorlar kafana paslanmış, çağı geçmiş çivileri ve sen rahatsız olmuyorsun kardeşim. Beynine giriyorlar, çocuğunun beynini köreltiyorlar, sen susuyorsun kampüslerde. Okuma-yazma, oyun öğrenmeyen genç kızı sokuyorlar gerdeğe. Sahnelerde bir ileri iki geri adımlarla sanat yapılmasına izin mi veriyorsun? Sermayenin kirli savaşlarında kullanıyorlar seni, ülkeni, insanını. Seviyorlar karanlığı, dans ediyorlar keyifle. Başları örtmekle başlıyor dans. Yazma yerine ithal giyimle örtülüyor kafalar. Peki beyni nasıl örteceksin? Üretici güçlerden, kadınlardan, çocuklardan, faili meçhullerden hesap soruluyor; işkence ediliyor, atılıyor toprak üzerlerine. Alay ediyorlar inancınızla. Pilav üstü döner gibi piyasa üstü inançla sürdürüyorlar sömürüyü. Sendikanın sarısıyla emeğini çalıyorlar, saraylarda yaşıyorlar. Parselleyip, satıyorlar. Ranttan beslenip altını oyuyorlar. Bölünmüş yollarla bölüyorlar ülkeyi. Ayağa kalk kardeşim. Kolay dolar cepler karanlıkta. Küllerin içinde birbirlerini görmesinler diyorlar. Kimilerinin yaktığı mum yaramıyor işe. Hemen söndürüyorlar pis nefesleriyle. Karanlıkta ne kadar yol alırsınız? Tökezlersiniz bir gün. Birileri çıkacak tünelin ışığından. Kafesini parçalayacak aslan. En büyük karanlık sermayenin karanlığıdır, sonra da onun hizmetinde olan gericiliğin. Tarikat, cemaat, mezhepler birbirine girmiş. Ortalık kan revan içinde. Karanlığı yaratırlar ve yararlanırlar. Uşakları, hizmetkârları, ajanları cirit atar yanlarında. Kurban hep sen oluyorsun ama sorgulamıyorsun. Mumları taşırlar cesetlerin üzerinde. Kolay değil karanlıktan çıkmak. Tek başına da zor. Güç birliği olmadan, emeğin önde değilse zor. Kolay değil aydınlığa ulaşmak, kolay değil pislikleri temizlemek. Zaman alacak mücadele. Umut hep olmalı yanında. İnsanca, özgürce yaşamak istiyorsan. Kaybetme ışığını, kaybettirme. Ne demiş yüce şair Nazım: “Sen yanmazsan, ben yanmazsam, biz yanmazsak, nasıl çıkar karanlıklar aydınlığa.”
Sadece sandıktan mı çıkar aydınlık?
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.