Türkiye Gazetesi’nde bir yazar, Fuat Uğur. Kim olduğu çok önemli değil aslında. Sıradan bir kadın düşmanı, cinsiyetçi, iktidar düşkünü… Bunlardan çok var evet, çok iç bulandırıcılar evet. İşte bunlara tanık olarak direnmek hem daha zor hem daha zaruri. Bütün bir hak mücadelelerinin yanında, hepsini de kapsayacak sürekli bir başka mücadele içindeyiz. Kesintisiz bir kadın mücadelesi. […]
Türkiye Gazetesi’nde bir yazar, Fuat Uğur. Kim olduğu çok önemli değil aslında. Sıradan bir kadın düşmanı, cinsiyetçi, iktidar düşkünü… Bunlardan çok var evet, çok iç bulandırıcılar evet. İşte bunlara tanık olarak direnmek hem daha zor hem daha zaruri.
Bütün bir hak mücadelelerinin yanında, hepsini de kapsayacak sürekli bir başka mücadele içindeyiz. Kesintisiz bir kadın mücadelesi. Memleket son derece karışık, savaş çığırtkanlığı savaşa dönüşmüş durumda. Buna karşı durmaya çalışırken kadın düşmanlarının ara ataklarını da kaçırmamak gerek. Her an, her yerde ve her şekilde karşımıza çıkan bu kadın düşmanlığına karşı mütemadiyen kılıcımızı kuşanmış, zırhımızı giymiş olmalıyız. Erkek egemenliğinin temsilcilerinin kadın düşmanlığına karşı kuşandığımız bir kızkardeşlik zırhı.
Türkiye Gazetesi’nde bir yazar, Fuat Uğur. Kim olduğu çok önemli değil aslında. Sıradan bir kadın düşmanı, cinsiyetçi, iktidar düşkünü… Bunlardan çok var evet, çok iç bulandırıcılar evet. İşte bunlara tanık olarak direnmek hem daha zor hem daha zaruri.
Bu zat, gazetesindeki köşesinden Figen Yüksekdağ başta olmak üzere sol mücadele içindeki tüm kadınları aşağılıyor. Neyle mi? Kadınlıklarıyla. Çok konuşmalarıyla, görünüşleriyle, güzellikleri/çirkinlikleriyle, cinsellikleriyle yargılıyor, verip veriştiriyor erkek aklıyla. Toplumsal cinsiyet normlarının sıkıştırdığı dar alanlarda kendini var etmeye çalışan kadınları, bu alanı daha da daraltan erkeklikleri hiç düşünmediği ortada. O zaman biz de ona bunu düşündürecek, olmuyorsa konuşturmayacağız. Çok despotik gelebilir bu söylediklerim ya da tehditkar, siz bunu yazının bende yarattığı öfkeye verin. Ama daha çok kızkardeşlerimin bana bunu diyebilme gücünü vermesine…
Çok aşağılık birşey değil mi? Bir insanı cinsiyetiyle, görünüşüyle eleştirmek… İnkar etmeyeyim, annem de AKP’li bakan ve milletvekillerinin ne kadar çirkin olduğundan, içlerindeki kötülüğün yüzlerine yansıdığından yakınırdı. Çirkin oldukları için kötü olduklarını düşünmüyor tam tersi, çirkinlik kötülükten geliyor ona göre. Oysa acımasız ve saygı sınırı olmayan bir takım erkekler çıkıp bazı kadınların çirkin oldukları için “yanlış” şeyler yaptıklarını ve hatta yapamadıklarını söyleyebiliyor.
Figen Yüksekdağ için yazdığı şu ifadeler bana Figen’i değil de bir başkasını hatırlatıyor, gülümsüyorum: “Ondaki gözü dönmüşlük, hırs, öldürme hevesi, düşmanlık ve nefret duygusunun, açıklamalarındaki tehdit ve şiddet dozu yüksek ifadelerin karşılığı bu.” Oysa biz bunu kendisinin taparcasına koruduğu “erkek”iktidarda görüyoruz. Biz ne muktediriz ne de erkek düşmanı. Biz sadece sizin acımasız silahlarınıza karşı kızkardeşlik zırhı giyinmiş kadınlarız.
Fuat Uğur ve niceleri, bu kendini bilmezliğinizi kadınlar hoş görmeyecek. Tarih böylelerini çok gördü. Tarih böylelerine had bildiren çok kadınlar gördü.
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.