Sonuçta ortada tutarlı bir özne bulunması da gerekir yargının işleyebilmesi için; özgür irade ile donatılmış bir yargı öznesi. Linç söz konusu oldu mu artık ortalıkta gözükmeyen özne. Ahlaksızlığın görünmez eli. Aksaray esnafı sularını deviren Kuveyt asıllı İrlandalı boksöre haddini bildiremedi. Her ne kadar sopayla, Aygaz ocağıyla, sandalyelerle ve ağır sanayi ile saldırsalar da olmadı. Olduramadılar […]
Sonuçta ortada tutarlı bir özne bulunması da gerekir yargının işleyebilmesi için; özgür irade ile donatılmış bir yargı öznesi. Linç söz konusu oldu mu artık ortalıkta gözükmeyen özne. Ahlaksızlığın görünmez eli.
Aksaray esnafı sularını deviren Kuveyt asıllı İrlandalı boksöre haddini bildiremedi. Her ne kadar sopayla, Aygaz ocağıyla, sandalyelerle ve ağır sanayi ile saldırsalar da olmadı. Olduramadılar bu kez gerektiğinde “mahallenin bekçisi ve alperen” olması arzu edilen esnaf.
Piyasanın görünmez eli her ne kadar olacak olanın farklı odaklarda tanınmayacak bir kılığına girip dolaşım ve mübadelenin önünü açsa da kendisine ait hayaletimsi doğadan kurtulamaz. Sonralarda bu Hegel’deki tarihin amaçlarını gerçekleştirmek için tarihi şahsiyetlerin kimilerinin karakterlerine ihtiyaç duyup, onlar aracılığı ile kendini gerçekleştirmesi ve sonra bir kabuk gibi bu şahsiyetlerden de sıyrılmasını hatırlatıyor. Vahşi bir fırsatçılık üzerine dayanan bu anlayış kimi zaman kişilerin kişilikleri aracılığı ile kendisini bezer. Açgözlülük, üçkağıtçılık, fırsatçılık yaşamda kalmanın yönelimleri olarak daha sıklıkla rastlanılan tipler olarak belirmeye başlar.
Evet, bu tiplemeler her zaman vardı olacak da. Yalnızca bu topraklara özgü de değil. Yalnız, bu tiplemelerin rastlantısal olarak karşılaşılan değil de geçici olanın içerisinde kalıcı olarak diretmesi; bu tiplemeleri yaratan koşulların en az bu tiplemelerin tutarlılığı kadar dirençli oldukları da demek oluyor. Bu tiplemelerin sayısının ezici çoğunluğa erişmesi, farklarına vardırmaları, görünürleşmeleri onları oluşturan koşulların da görünürleşmesi demek.
Linç ise ağır bir suçu birçok kişi tarafından paylaştırarak artık tanınmaz hâle getirir. Karşıda yargılanabilecek klasik anlamda bir özne yoktur artık. Yargılanma karşısına konulabilecek bir tutarlılık bulunmaz, bir tül gibi dağılmaya yatkındır parçalarını bir araya getiren ilişkiler bütünü.
Mağdur ve zulüm ortada iken zalimler suçu aralarında bölüşerek varlığının hissedilmesi olası olan sorumluluğu ve suçun karşılığı olarak karşılaşılması gereken cezayı tanınmaz hale sokmuşlardır. Suç ve ceza kavramları kendisi için kurulmadıkları bir özne ile karşılaşıp kendi iptal edilişlerine tanık olurlar.
Daha da büyük suçların alıştırması olan bu suç işlemenin en “güvenilir” biçimi çalıştırdığı linç anlayışı önüne geçilemez bir güç olarak kendisini yaratabilmek için alabildiğine gizli kılıklara bürünerek adeta “piyasanın görünmez eli” gibi bir hayalet olarak alabildiğine esneklik ve ivme ile; gerektiğinde parçalarını bir araya getirip gerektiğinde parçaları arasındaki bu ilişkileri dağıtarak iş görüyor.
Piyasayı bir şekilde işleten ona belki de kendi karakteri aracılığı ile bir kişilik de katan, kendi mikro-dünyasında bir makro-dünya olan ekonomiye biçim de veren esnaf; kendi etkisinin kendi sınırlarını görünmezleştiren bu dev ölçek karşısında ne kadar görünmez gözüküyor ise buna benzer bir biçimde linç anlayışında da suçu önemsizleştirip belki masumlaştırıp görünmezleştiriyor.
Dostoyevski “Bir Yazarın Günlüğü”ne dahil ettiği o 19. yy Rusya’sında halka açık olarak gerçekleştirilen duruşmalara katılır. “Çevre” başlığı altında o zamanlar suçun ve suçlunun yargılanmasındaki çevrenin yerinin abartılmaması gerektiğini hatırlatır. Sonuçta ortada tutarlı bir özne bulunması da gerekir yargının işleyebilmesi için; özgür irade ile donatılmış bir yargı öznesi. Linç söz konusu oldu mu artık ortalıkta gözükmeyen özne. Ahlaksızlığın görünmez eli.
Bu haber sosyal medyada bir karnaval eşliğinde kabul edildi. Daha öncelerde ortalığı sarsan “Oğlum, bak git!” olayında olduğu gibi kamuoyu bu “güçsüz” kahramanları aracılığı ile dış dünyada karşılıklarını bulamadıkları beklentilerini birden karşılarına alabildiğine açık seçiklikte fırlatılmış buldular. Ertelenemez coşku bir çığ gibi büyüdü, öyle ki Independent gazetesi Türkiye’nin bu turisti bağrına bastığından, esnafı kınadığından söz etti.
Buradan Artvin’deki sel tehlikesi konusunda önceden uyaran uzmanlara linç ansiklopedisinin başka bir maddesi olan “vatan haini” ithamında bulunan yetkilileri de anmak istiyorum. En azından bir devlet nişanı olarak yetkili kurumlar tarafından verilen bir nişan olmalıydı.
Toplumun kimi kokuşmuş anlayışları bu tür tuhaf olaylar olarak gözlemlenebilir olgulara dönüşüyor bir bölümü kitle iletişim ağlarına da takılıyor. Bir ardalanın önünde öne çıkan ve beliren olarak bunu kendisini oluşturan parçalara geri çağırmak ise bu yazının önüne koyduğu ödevdi. Öznelerötesi bir özne olarak kendisini yargılanmadan muaf tutan kurnaz anlayış kameraların kayıtları ve bunun dünyaya yayılması aracılığı ile kendisinden daha da büyük bir özne tarafından kınandı ve geri çağrılmak üzere bellekteki yerine yerleştirildi; “Oğlum, bak git!”in yanına büyük olasılıkla.