Meksika İfade Özgürlüğü Aleyhine İşlenen Suçlar İle İlgili Özel Savcı Ofisi verilerine göre 2000 yılından 2014 yılına kadar ülkede 102 gazeteci öldürüldü Ruben Espinosa daha bu yazın başlarında ölüm tehditleri aldıktan sonra Meksika’nın Körfez kıyısındaki Veracruz eyaletinden kaçtı. Bir foto muhabir olarak yaptığı iş, onu bir gazeteci için dünyanın en tehlikeli yerlerinden birini yöneten eyalet […]
Meksika İfade Özgürlüğü Aleyhine İşlenen Suçlar İle İlgili Özel Savcı Ofisi verilerine göre 2000 yılından 2014 yılına kadar ülkede 102 gazeteci öldürüldü
Ruben Espinosa daha bu yazın başlarında ölüm tehditleri aldıktan sonra Meksika’nın Körfez kıyısındaki Veracruz eyaletinden kaçtı. Bir foto muhabir olarak yaptığı iş, onu bir gazeteci için dünyanın en tehlikeli yerlerinden birini yöneten eyalet valisinin düşmanı haline getirmişti.
31 Temmuz’da, Meksiko’daki apartman katında dövülmüş ve silahla vurularak öldürülmüş olarak bulundu.
Sekiz ay önce öğrenci hareketi aktivisti ve kültür emekçisi Nadia Vera, fotoğraf kamerası lensine cesurca bakmış ve kendisiyle röportaj yapan kişiye, ona bir şey olması halinde bundan Veracruz valisi Javier Duarte ve kabinesinin sorumlu tutulması gerektiğini söylemişti. Saldırılara maruz kaldıktan sonra o da Veracruz’dan ülkenin başkentine kaçmıştı.
31 Temmuz’da, aynı apartman katında cinsel işkenceye uğramış ve kısa mesafeden vurularak öldürülmüş olarak budundu.
O öğleden sonra üç kadın (Yesenia Quiroz isimli 18 yaşında bir Meksikalı, kimliği sadece “Nicole” olarak saptanan bir Kolombiyalı ve Alejandra isimli 40 yaşında bir ev emekçisi) genellikle sakin olan orta üst sınıf muhitte katledildi. Basın kadın mağdurları ölümde bile isimsizleştirerek, genel olarak vakadan “Ruben Espinoza ve dört kadının cinayeti” olarak bahsetmekte.
Gazeteciler ve insan hakları aktivistlerinin yakın tarihte gerçekleştirdikleri bir eylemde korku ve endişe aşikârdı. Meksika’daki iletişimciler olarak saflarımızdan birçoklarının öldürülmesi, kaybedilmesi, yerinden edilmesi veya sansürlenmesi ve bunların hiçbir tepki yaratmaması, yankı bulmamasından ötürü öfkeli ve son derece hüsran doluyuz.
Ben de dâhil birçokları için bu olay bizi can evimizden vurmakta. Meksika’da eleştirel bir dilde konuşmaktan korkup korkmadığım her sorulduğunda, uzun bir süre boyunca, neyse ki, Meksiko’nun göreceli olarak güvenceli olduğu cevabını verdim. Uyuşturucu şebekeleri ve onların hükümetteki müttefiklerinin gözleri sadece daha itilaflı alanlardaki muhabirlerin üzerindeydi.
Şehrin sakin köşesindeki beşli cinayet bu efsaneyi yerle bir etti; ve bununla birlikte rahatımızdan geri kalanı da. Bu cinayetten günler önce, Espinoza arkadaşlarına bir adamın yaklaşıp, Veracruz’dan kaçan gazeteci olup olmadığını sorduğunu söylemişti. Evet dediğinde de adamın “Burada olduğumuzu bilmelisin” diye cevap verdiğini.
Gazetecilerin sıkça suikastlar sonucu meslektaşlarının zalimce öldürülmelerinin haberlerini yapma –ve bir sonrakinin kim olacağını düşünme– durumunda kaldığı bir ülkede, bir zamanlar sığınak olduğu düşünülen Meksiko, av sahası haline dönüşmüş durumda.
Hedefler
Ruben Espinoza geçtiğimiz sekiz yıl boyunca Veracruz eyaletinde, 2012’de Regina Martinez cinayeti üzerine gerçekleşen gazeteci eylemleri de dâhil, toplumsal hareketleri fotoğraflamış, kendisi bir gazeteci ve Espinosa’nın Proceso dergisindeki çalışma arkadaşı. Guerrero’da 43 Ayotzinapalı öğrencinin yerel polisler tarafından kaybedilmesi ve Veracruz eyaleti hükümetinin baskıları ile ilgili haberler yaptı.
Espinoza, Vali Duarte’nin Presco dergisinin kapağında “Veracruz, Hukuksuz Bir Eyalet” başlığıyla yayımlanan koca göbekli ve polis şapkası giymiş haldeki fotoğrafını çekti. Espinoza, Vali’nin fotoğraftan ötürü görevlilerini yollayıp ellerine geçirebildikleri ne kadar baskı varsa alıp yok ettirecek kadar kudurduğunu söylemişti.
Eylemcilerin tahliye edilmesi ile ilgili fotoğraflar çekerken bir hükümet görevlisi “fotoğraf çekmeye devam edersen sonun Regina gibi olur” dediğini kaydetmişti.
Meksika İfade Özgürlüğü Aleyhine İşlenen Suçlar İle İlgili Özel Savcı Ofisi 2000 yılından 2014 yılına kadar 102 gazetecinin öldürüldüğünü onaylamakta.
Ancak, Meksiko savcısı, bir aktivist ve YoSoy132 isimli öğrenci örgütünün üyesi olan Nadia Vera’ya yönelik gerçekleşen tehdit ve saldırılardan, cinayeti ile ilgili tahkikat hattı olarak bahsetmedi bile. Meksika’daki BM İnsan Hakları Yüksek Komiserliği Vera ve Espinosa ile bulunan diğer kadın mağdurların cinsel işkence belirtileri gösterdiğini belirtti. Meksiko tahkikat memurları kadın cinayetleri ihtimaline karşın araştırma protokollerini uyguladıklarını açıkladılar, ama ne bunun sebebini belirttiler ne de tecavüz veya cinsel işkence ile ilgili raporları doğruladılar.
Basında kadın mağdurların görünmez kılınması sosyal medya tarafından kısmen de olsa telafi edildi. Sosyal ağlarda, kadınların hayatlarının da önemli olduğunun üzerinde ısrarcı olan doğaçlama bir kampanya ile milyonlarca paylaşım ve tweet kadınların hayatlarını, özellikle de Nadia’nın daha kamusal ve aktivist geçmişini, gün ışığına çıkardı.
Örtbas işaretleri?
Tahkikatın ilk günleri olan bugünlerde, ülke –ve özellikle de gazeteciler– haberlerden ötürü sersemlerken, şimdiden bir örtbas çabasının işaretleri görülmekte.
2 Ağustos’ta Meksiko Başsavcısı Rodolfo Rios vakadaki ilerlemeleri bildirmek üzere bir basın konferansı düzenledi. Rios’un tahkikatın tüm hatlarının takip edileceğine dair söz vermesine rağmen, Espinoza’nın mevcut zaman diliminde işsiz olduğunu öne sürerek, bunun ifade özgürlüğüne karşı yapılmış siyasi bir suç olabilme ihtimalinin düşük olduğunu lanse etmeye çalıştı.
Rios aynı zamanda Meksiko’ya foto muhabirlerin iş bulma amacıyla geldiklerini söyledi –bu ölen gazetecinin olgularla ilgili Veracruz’u süregelen zulüm nedeniyle terk etmek zorunda olduğu versiyonunu üstü kapalı bir şekilde baştan boşa çıkarma teşebbüsüydü. Şehrin savcılığı, infaz şeklinde yapılan işkence ve öldürme eylemlerine rağmen, soygunculuğun suçun başlıca saiki olduğunu iddia etmekte ve Veracruz hükümetinden şahadet vermek için kimseyi çağırmamakta.
Bunlar şehir yönetiminin tahkikatı yönlendirmeye çalışma ihtimalinin işaretleri, ve halkı, özellikle de gazetecileri öfkelendiriyor. Başsavcının özellikle de görünüşte gazeteci olmasının saik teşkil etmediğini öne süren Espinoza’nın cinayet sırasında işsiz olduğu ile ilgili saçma iddiası infial yarattı.
5 Ağustos’ta tahkikat memurları, apartman katında bulunan bir parmak izi ile eşleşme temelinde bir şüpheliyi yakaladıklarını ve sorguladıklarını açıkladılar. Belirgin ilerlemelere rağmen, başkanın kendi siyasi partisinden güçlü bir üyeyi doğrudan işaret edebilecek bir suçu araştırmaya hükümetin hakikaten niyeti olmadığı ile ilgili korkular büyümekte.
ABD’nin rolü
Meksika hükümetinin bizzat suçtaki rolü, ya da en azından suça neden olan ortamı yaratma ve bunu engelleyememesi ABD’de devlet politikasına yön verenlerle de ilgili ciddi sorular doğuruyor. Gözetleme örgütü Article 19 gazetecilere karşı kayıt altına alınmış saldırıların neredeyse yarısının kamu görevlileri tarafından yapılmakta olduğunu söylemekte.
2008 yılından beri, ABD hükümeti –Merida İnsiyatifi ve diğer kaynaklar aracılığıyla– Meksika hükümetine uyuşturucuyla mücadele için yaklaşık 3 milyar dolar sağladı. Bu, insan hakları savunucuları ve gazetecilere karşı yapılan saldırıların tavan yaptığı ve 100 binden fazla insanın suçlular, güvenlik güçleri ve benzerleri tarafından öldürüldüğü sürece denk düşüyor.
Bu paranın bir kısmı şimdiye kadar hiçbir işe yaramayan koruma mekanizmalarına gitti. Bu, yardım sağlamanın aksine, Meksika hükümetinin organize suçlarla mücadelede “iyi adam” olduğu yanılgısını desteklemeye yarıyor. Haftalar geçtikçe birikmekte olan yolsuzluk, yardım ve yataklık ve suiistimal vakaları bu önermeyi yıkmakta.
Bir yandan kötü hükümet ve güvenlik güçlerini desteklemek bir diğer yandan da bunlar tarafından saldırıya uğrayan gazetecileri ve insan hakları savunucularını desteklediğini iddia etmek tilkiye yardım eder gibi yapıp aynı zamanda avcıyı silahlandırmaya benzer –yani sadece avın süresini uzatır. Düşüncelerini açıkça ifade eden Meksika vatandaşları genellikle kendi hükümetleri tarafından avlanmaktalar. ABD hükümetinin bu konuya eğilme ve Merida İnsiyatifi’ni acilen askıya alma zamanı gelmiştir.
Hesap verilebilirlik ve adalet gerçekleşinceye kadar –ve burada olanlarla ilgili gerçekleri söyleyenlerin öldürülmesi son buluncaya dek– ABD’nin vergi gelirlerini Meksika güvenlik güçlerine yollaması, Meksika halkı ile olan dostluğa ve ABD dış politikasının başlıca prensiplerine karşı adi bir ihanettir.
—
Laura Carlsen Meksiko’da Kıta Amerikası Programı direktörü ve uluslararası feminist kuruluş Just Associates (JASS) danışmanıdır.
[Counterpunch’taki İngilizcesinden Faika Deniz Pasha tarafından Sendika.Org için çevrilmiştir]
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.