Koalisyon görüşmelerini yokuşa süren AKP, belli oldu ki süreyi doldurmaya oynadı, oynuyor. Ama fazlasıyla belli etti oyununu. Önce savaş! Durup dururken! IŞİD’i öne sürmeler… IŞİD’in Suruç katliamını değerlendirmeler… “IŞİD terörüne karşı kampanya” lafları… Neden? Suruç’un hatırası taze… Ve çok sayıda “Yas ilan edilsin!” önerisi gelmişken… Kıtır kıtır kafa kestiği, kadınların ırzına geçtiği, kendisinin olmayan camileri […]
Koalisyon görüşmelerini yokuşa süren AKP, belli oldu ki süreyi doldurmaya oynadı, oynuyor. Ama fazlasıyla belli etti oyununu.
Önce savaş! Durup dururken! IŞİD’i öne sürmeler… IŞİD’in Suruç katliamını değerlendirmeler… “IŞİD terörüne karşı kampanya” lafları… Neden? Suruç’un hatırası taze… Ve çok sayıda “Yas ilan edilsin!” önerisi gelmişken… Kıtır kıtır kafa kestiği, kadınların ırzına geçtiği, kendisinin olmayan camileri bile bombalayıp havaya uçurduğu bilinen İslamcı terör örgütüne yönelik halk algısını kullanarak… Kürt Savaşı’na yeniden hız vermek… Öyle davranmak ki… Öylesine tutuklamalar ve Silopi’de olduğu gibi doğrudan halkın üzerine ateş açmalar, ev yakmalar, ormanları ateşe vermeler, vurmalar, kırmalar, ters kelepçe bağlamalar, işkenceler, örneğin “PKK teröristleri öldürdük” diye iki genç fırın işçisini kim vurduya götürmeler ki… “Yeniden ‘90’lara döndük” tartışmasını açtırmak. Sonuçsuz kaldığı bilinmesine rağmen bilmem kaçıncı kez onlarca uçakla sınır-ötesi operasyonlarla Kandil bombalamalarıyla muhatabın muhataplığına son vermeye ve “çözüm sürecini buzdolabına kaldırma”ya yönelmek.
Neden savaş ve neden şu belirli günlerde? Başka günler torbaya mı girmişti? Neden tam da HDP %13’lük oyla barajı aşıp AKP’nin “tek parti hükümeti”ne son vermişken? Ve neden koalisyon görüşmelerinde ipe un serip, “böyle olmuyor, zaten koalisyonla olmaz demiştik” propagandasıyla yeniden “tek parti hükümeti”ne ulaşmak üzere “erken seçim”i teşkilatlarken? Neden? Bilal’i değil ama geri kalan “evlatlarımızı vatana feda etmek” hamasetiyle yükseltilecek Kürt karşıtı şovenizmle milliyetçi etkilenmeyi “en iyi savaşçı” AKP’nin hanesine yazıp oya tahvil etme çalışması mantıklı mıdır? Hesap bu olabilir de tutar mı? Herkes kör, halk enayi mi? Anketlerden %70’den fazla seçimi de savaşı da belirli bir kişi istiyor sonucu neden çıkıyor? Ve “seçmen iradesi” neden, üstelik iki yıllık cenaze kaldırmasız çatışmasız dönemin tadına varmışken, savaş ve kandan oy çıkarma girişimine onay versin? Savaş ve ölümden mutluluk duyacak kimse olabilir mi?
Biliniyor ki ölümden mutluluk duyulmaz! Biliniyor ki başta barış olmak üzere taleplerini sahiplenip halkın dertlerine çözüm üretmeyen girişimlerden mutlu olunmaz!
Eee? Neden mutlu olunacakmış? Ağız birliği etmiş gibi, medyadan deniyor ki “iki zıt parti” koalisyon kuramamışlar, anlaşamamışlar, ama iki medeni parti olarak karşılıklı oturup tartışabilmişler… Peh peh! Ne mesele! Gerginlik varmış, kavga ediyorlarmış, şimdi oturup konuşunca sevinecekmişiz! Kavga etmeyip uygarca konuşabildikleri için mutlu olacakmışız! Ama memleket kan deryası… Hem de ne kavga ve çatışma sürüyor… Biz anlaşamasalar bile koalisyon görüşmesi, hem de 35 gün ve bilmem kaç saat sonuçsuz görüşme yaptıkları için mutluluk duymalıymışız! Hayda!
Bir de IŞİD’e, ABD “aman siz vurmayın, bizi bekleyin” dediği için vurmamışlar… Ayrı ayrı operasyonlar yapılırsa kargaşa çıkarmış, şimdi AKP Suriye ve IŞİD meselesinde Amerikan çizgisine meylettiği, örneğin İncirlik’i onun bombardıman uçaklarına açtığı ve artık ayrı ayrı ya da birlikte IŞİD’i vuracakları için… mesela… mutlu olmalıymışız! Vururlarsa… Hele önce ağız dolusu bir “terör örgütü” desinler… Sonra bakarız!
Ama belki aynı Amerikan çizgisine geliş nedeniyle dışişlerinin “PYD’yi hedef almıyoruz” açıklamasına sevinebiliriz! Savaş büyümeyecek diye… Ama “eleştirilerimiz net”miş ve “temiz bölgeye geçerlerse ateş açar”mışız!
Başka? Ergenekon ve saire savcıları Zekeriya Öz’le Celal Kara Ermenistan’a kaçmışlar, ama yaka-paça yakalanıp hesap vereceklermiş… Herhalde sevinmeliymişiz! Kaçtıkları için mi yakalanacakları için mi -meçhul, ama mutluluk duymalıymışız! Ama Ergenekon’un savcısı Erdoğan’dı, kendisi öyle demişti. “Heykeli dikilecek adam”dı! Neye sevineceğiz?
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.