Suruç’ta yaşamını yitiren, yaralanan gençlerin tek bir amaçları vardı: Kobanê’ye gitmek ve birkaç gün Kobanê’nin yeniden inşa çalışmalarına katılmaktı. Sosyalist Gençlik Dernekleri Federasyonu (SGDF) üyesi gençler, Suruç’a gitmeden önce bu amaçlarını basına açıkladılar. Zaten gençlerin bir aydır bu hazırlığı yaptıkları da biliniyor. Suruç’a ulaştıklarında onları Suruçlular, gençler ve sivil toplum örgütü temsilcileri bekliyordu. Kaymakam ile […]
Suruç’ta yaşamını yitiren, yaralanan gençlerin tek bir amaçları vardı: Kobanê’ye gitmek ve birkaç gün Kobanê’nin yeniden inşa çalışmalarına katılmaktı. Sosyalist Gençlik Dernekleri Federasyonu (SGDF) üyesi gençler, Suruç’a gitmeden önce bu amaçlarını basına açıkladılar. Zaten gençlerin bir aydır bu hazırlığı yaptıkları da biliniyor.
Suruç’a ulaştıklarında onları Suruçlular, gençler ve sivil toplum örgütü temsilcileri bekliyordu. Kaymakam ile görüşerek Kobanê’ye geçmek istediklerini söylediler. Kaymakam tümünün değil ama temsilen birkaç kişinin geçebileceğini söyleyip onları bekletti.
Ve gençler bu engellemeye karşı Amara Kültür Merkezi’nde basın açıklaması yaptıktan sonra kanlı saldırı gerçekleşti.
Saldırıya ilişkin cevabı mutlaka bulunması gereken birkaç soruyu burada sormak gerek:
Bu soruların muhatabı devlettir, cevabı ise malumdur.
YPG’nin Tel Abyad’ı (Girê Spî) özgürleştirmesinden sonra bu saldırıların olacağına oldukça fazla yorum yapıldı, öngörülerde bulunuldu. Zira kameralara da yansıdığı gibi hepimizin gözleri önünde, DAİŞ elemanları ellerini-kollarını sallayarak, gülerek, Tel Abyad’dan kaçıp Akçakale’ye geçti. Daha sonra, Dicle Haber Ajansı ve başka muhalif yayın organları, DAİŞ çetelerinin Akçakale’deki karargahlarını belgeledi. İki gün önce ise, Ceylanpınar sakinlerinin adres vererek, orada DAİŞ’in hücre evleri oluşturduğuna dair haber yine DİHA’da yayınlandı.
Tel Abyad yenilgisi AKP ve DAİŞ için oldukça ağır bir darbe oldu. Çünkü esas trafikleri bu kapı üzerinden gerçekleşiyordu. AKP yetkilileri Tel Abyad’ın düşmesinden duydukları mutsuzluğu saklayamadı. Ve zaten Erdoğan, ‘bu duruma seyirci kalmayacaklarını’ açıkça ifade etti. Tel Abyad’da yenilginin intikamını artık Rojava’da değil sınırın Kuzey Kürdistan tarafından almayı amaçlıyorlar. DAİŞ Rojava’da yenilince, savaş sınırın bu tarafına taşındı. Suruç Katliamı ile bu durum daha fazla netlik kazandı. 25 Haziran’da Kobanê’ye yönelik saldırının aynısını Suruç’ta, Urfa veya Diyarbakır’da yapmak istiyorlar.
Bu vahşi katliamla hedeflenen, Rojava etrafında gelişen demokratik, özgür yaşam modeli ve Kürt Özgürlük Mücadelesiyle dayanışma içerisinde olanlardır.
Durum çok tehlikelidir. Erdoğan ve AKP’si, hem Rojava’da hem de 7 Haziran’da yaşadıkları hüsrandan dolayı biriktirdikleri nefreti söylemden pratiğe geçirmiş durumdalar. Bu durumda yapılması gereken, zalimlerden medet ummamaktır. Devlet sivil halkı ve kurumları DAİŞ’ten korumaz, korumayacak. Zaten esas koruduğu ve göz yumduğu da DAİŞ’tir. Bu yüzden mevcut durumda, meşru savunma, kendi güvenliğini geliştirme ekmek ve sudan daha önceliklidir.
Peki öz savunma nasıl olur?