Türk medyası, Türkiye’nin IŞİD karşıtı koalisyona katılımının şartlarından birini Suriye’de “kısmî” bir uçuşa yasak bölge oluşturulması olduğunu bildiriyor. Washington bunu yalanlıyor Kuzey Irak’ta bir uçuşa yasak bölge ilân edilmek üzere mi? ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Mark Toner’ın buna yanıtı “Hayır”. Ama bunu aylar süren çekişmeli müzakereler sonunda Adana’daki İncirlik üssünün ABD önderliğindeki koalisyonun IŞİD’e karşı […]
Türk medyası, Türkiye’nin IŞİD karşıtı koalisyona katılımının şartlarından birini Suriye’de “kısmî” bir uçuşa yasak bölge oluşturulması olduğunu bildiriyor. Washington bunu yalanlıyor
Kuzey Irak’ta bir uçuşa yasak bölge ilân edilmek üzere mi? ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Mark Toner’ın buna yanıtı “Hayır”. Ama bunu aylar süren çekişmeli müzakereler sonunda Adana’daki İncirlik üssünün ABD önderliğindeki koalisyonun IŞİD’e karşı insanlı ve insansız uçaklarla yapacağı hava bombardımanları için kullanılmasını kabul eden Türkiye’ye söylemeyin. (İncirlik esas olarak ABD ve Türk hava kuvvetleri tarafından kullanılmakta, Britanya Kraliyet Hava Kuvvetleri/RAF da burada küçük bir varlık göstermekte.)
[Anlaşma uyarınca] Türk savaş uçakları da IŞİD’e karşı kullanılacak ve buna şimdiden başlanmış bulunuluyor. Bununla birlikte en önemlisi, Ankara’nın terör ordusuna karşı durmakta yeni edinilmiş ciddiyetinin bir işareti olarak, Batman, Diyarbakır ve Malatya’daki üç başka hava üssünün de “âcil” durumlarda koalisyon savaş uçaklarına hizmet vereceğinin söyleniyor olması.
Özellikle İncirlik’in kullanımı, IŞİD’e karşı yürütülen sonucu kuşkulu bir yıllık savaşta “oyunun akışını değiştirebilecek” bir gelişme olarak tanımlanıyor. Çünkü artık koalisyon savaş uçakları ve İHA’ları şimdiye kadar olduğu gibi Basra Körfezinde 1.250 mil uzaktaki üslerden ya da uçak gemilerinden havalanmak yerine, IŞİD’in fiilî “başkenti” Rakka’ya sadece 250 mil mesafeden kalkacak. İHA’lar görece yavaş uçtuğundan, hedefleriyle aradaki mesafenin böyle çarpıcı bir derecede azalması daha fazla ve daha sık bombardıman ve keşif uçuşu yapabilecekleri demek.
Bu arada Türk medyası Washington’da varılan anlaşmanın bir parçası olarak Ankara’nın nihayet Suriye Hava Kuvvetlerini pistlerinde çakılı tutmak yönündeki dileğine kavuştuğu yönündeki haberlerle de dolup taşıyor. Hürriyet gazetesinde Cuma günü yayımlanan kimliği açıklanmayan kaynaklara dayandırılan bir haberde “Suriye’nin Mare ile Cerablus kentleri arasında 40 ila 50 kilometre derinliğinde 90 kilometrelik bir hat boyunca” bir uçuşa yasak bölge ilan edileceği iddiası yer aldı.
Türkiye bu hafta güneydeki Suruç ilçesinde en kötü terör saldırısına maruz kaldı. IŞİD bağlantılı bir intihar bombacısının saldırısında çoğunluğu Suriye’deki Kürt kenti Kobanê’nin yeniden inşasına yardım için giden bir sol gençlik grubunun üyesi 32 kişi öldü, 100’den fazla kişi yaralandı. Saldırı, Türk hükümetinin ülke içindeki IŞİD şebekelerine karşı yüzlerce teröristin yakalanmasıyla sonuçlanan iki haftalık yoğun polis harekâtı dediği operasyonların ardından gelmişti. Suruç saldırısının ardından, Halep’in tam karşısındaki Kilis kentinde beş IŞİD militanının AK-47 tüfekleri ve roketatarlarla yaptığı bir saldırıda bir Türk askeri öldürüldü. Bunun üzerine Ankara hükümeti ilk kez, Suriye içindeki IŞİD hedeflerine karşı Diyarbakır’daki F-16’ları harekete geçirerek bir insan hakları gözlem kuruluşuna göre 9 ölü, 12 yaralıyla sonuçlanan bombardımanlarda bulundu.
Beyaz Saray açıklamasına göre, ABD Başkanı Obama ile Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Erdoğan Çarşamba günü bir telefon görüşmesi yaparak “yabancı savaşçı akınını önlemek ve Türkiye’nin Suriye sınırında güvenliği sağlamak” konularında anlaştılar. Türkiye Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, bu konuşmanın içeriğini şu muğlak sözlerle tanımladı: “Bir konsensus var [ve] gelecekteki ortak harekâtlar konusunda bir düşünce ve eylem birliğine varıldı.”
Ne var ki, bu zaman zarfında Amerikan tarafından herhangi bir uçuşa yasak bölge konusunda hiçbir ifade dile getirilmedi. Ve koalisyon kumandanı General John Allen, perşembe günü düzenlenen Aspen Güvenlik Forumu’nda böyle bir konunun gündeme bile gelmediğini söyledi.
Öyleyse NATO’nun en büyük iki üyesinden böyle birbiriyle çelişen mesajlar gelmesi neye yorulabilir? Bir ABD Savunma Bakanlığı yetkilisi Daily Beast’a yaptığı açıklamada “[Türkler] medya üzerinden müzakere yürütüyor olabilirler” dedi, “Böyle yaptıklarına daha önce de tanık olduk.”
İktidardaki İslamcı Adalet ve Kalkınma Partisi uzun süre Suriye’de her türlü uluslararası karşı terörizm çabasına karşı önceliği Beşar Esad rejiminin devrilmesine vermişti. Öyle ki, ABD dahil NATO’daki müttefiklerince, kapısı önünde gelişip yayılan cihatçı tehdide karşı- kimi zaman hafifletici bir dille bir “bekle gör” yaklaşımı olarak nitelendirilen – tehlikeli şekilde esirgeyici bir görmezden gelme politikası benimsemiş olmakla suçlanmaktaydı. Türkiye içindeki muhalif laik, milliyetçi ve Kürt partiler ise daha da ileri giderek, AKP’yi ülkenin istihbarat servislerini IŞİD’in işini kolaylaştırmak için kullanmakla itham etmekteler.
Esad’ın dışında Türkiye’nin bir başka saplantısı Kürt milliyetçiliği konusunda; IŞİD’i başarılı bir şekilde geniş arazilerden sürüp çıkarmış bulunan Kürdistan Demokratik Birliği (PYD) koalisyondan yakın hava desteği almakta. Oysa PYD, Türkiye’nin 40 yıldır savaş halinde bulunduğu ve terörist olarak nitelenen Kürdistan İşçi Partisi’nin (PKK) Suriye kolu. Bu hafta, grubun Suruç katliamına misilleme olarak Ceylanpınar kasabasında iki polis memurunu öldürmesiyle PKK ile Türkiye arasında zaten bıçak sırtında gitmekte olan ateşkes bozuldu.
Türkiye, daha önce de, Şam ile askerî bir güç gösterisinin ardından, Suriye içinde bir uçuşa yasak bölge ilanı konusunu ele almak üzere NATO ile görüş alışverişinde bulunmak üzere 4. maddeye başvurmuştu.* Bu başvurular, 2012 yılında Suriye Hava Kuvvetlerinin hava sınırını kısa bir süre ihlal eden Türkiye’ye ait bir F4 Phantom keşif uçağını düşürmesiyle başlamıştı. O tarihten beri Türkiye zaman zaman Suriye ordusunun top ateşlerine maruz kaldı ve bu atışlara karşılık verdi. Aynı zamanda Türk hava sınırını ihlal ettiği iddiasıyla savaş uçakları ve helikopterlerini de içeren bir kaç Suriye hava aracını da düşürdü.
[IŞİD’e karşı başlatılan] Operation Inherent Resolve** harekatının devam ettiği bir yıl boyunca Türkiye bunun açıkça dışında kalmıştı. Koalisyona desteğini Esad ordusuna karşı bazı stratejik yaptırımların gerçekleştirilmesi koşuluna bağlamıştı. Türkiye, uçuşa yasak bölgenin yanı sıra, Suriye’nin kuzeyinde kendi topraklarındaki derme çatma kamplarda yaşayan bir milyon Suriyeli sığınmacının güvenli bir şekilde yeniden Suriye topraklarına yerleştirilmesini sağlayacak bir “tampon bölge” oluşturulmasını da istemişti. Bu isteği de, Obama yönetimi tarafından defalarca reddedilmişti.
IŞİD’e karşı savaş için ABD ile Türkiye arasında varılabilecek bir anlaşmanın böyle bir tampon bölge içerip içermeyeceği sorularına karşılık olarak ise ABD Dışişleri Sözcüsü Toner Cuma günü “Görüşmelere devam edeceğiz” yanıtını verdi.
[The Daily Beast internet medyasındaki İngilizce orijinalinden A. Ercüment Özkaya tarafından Sendika.Org için çevrildi.]
* NATO Tüzüğünde 4. Madde üye ülkelerin askerî konuları görüşmesinin şartlarını ve şeklini düzenler ç.n.
** Söz konusu harekatın genel kabul görmüş bir Türkçe adı yok, “İç Çözüm Harekâtı”, “Öz Kararlılık”, “Kökten Kararlılık”, “Yılmaz Azim” gibi her çevirmenin zevkine ya da çevirinin gereklerine göre çeşitli karşılıklar önerilmiş, bu yüzden İngilizcesini kullanmak zorunda kaldım. ç.n.
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.