Katlettikleri yetti artık! Gençliğin katledilmesine izin mi vereceğiz, gençliğin katilinden hesap mı soracağız? Ya sıra bizde, ya da onlarda… Biz öldük, öldürüldük! Katledilen biziz, benim, sensin! Biz, bizler bu ülkenin gençliği, gençlik mücadelesi yürütenler. Bu yüzden acımız derin, hüznümüz ağır, öfkemiz sonsuz… 78’de Eczacılığın önünde yaşadık bir benzerini, bombalarla silahlarla 7 arkadaşımızı kaybederken tarihe 16 Mart Beyazıt […]
Katlettikleri yetti artık! Gençliğin katledilmesine izin mi vereceğiz, gençliğin katilinden hesap mı soracağız? Ya sıra bizde, ya da onlarda…
Biz öldük, öldürüldük! Katledilen biziz, benim, sensin! Biz, bizler bu ülkenin gençliği, gençlik mücadelesi yürütenler.
Bu yüzden acımız derin, hüznümüz ağır, öfkemiz sonsuz…
78’de Eczacılığın önünde yaşadık bir benzerini, bombalarla silahlarla 7 arkadaşımızı kaybederken tarihe 16 Mart Beyazıt Katliamı diye geçerken…
Çok değil Gezi’de hissettik en acısını, sıra arkadaşımız Ali tekmelenirken…
Hiç bu kadar, bu denli bize vurmamıştı bu karanlık. Hep yakınımızda, etrafımızdaydı. Bu kadar basmamıştı üstümüze. 16 Mart ve Gezi’den sonra bu kadar acısını en yakınımızda, dibimizde, içimizde, en derinden hissettik. Yaşadık, şok olduk ağladık, öfkeliyiz.
Yerde yatan arkadaşlarımız, benim arkadaşım, senin arkadaşın! Beraber aynı okulun havasını soluduğumuz, birlikte çay içip sohbet ettiğimiz… Aynı evin yatağını yastığını paylaştığımız arkadaşlarımız… Koridorlarında omuz omuza gerici faşist çetelere göğüs gerdiğimiz dostlarımız… Birlikte koştuğumuz, birlikte kaçıp terlediğimiz, korkarken de öfkeliyken de yan yana olduğumuz suyumuzu, sigaramızı paylaştığımız güzel insanlar…
Yitik bir kentin sömürülmüş, katledilmiş duygularını, yaralarını sarmaya giden arkadaşlarımız…
Oyuncaklarla birlikte ölüme giden sosyalist gençler…
Hepimizin arkadaşı, dostuydu orada olanlar. Nasıl olmasın, orada olan bizlerdik, bizler her gün, her sabah birbirini görüp selam veren gençler…
O gün orada sen de olabilirdin, ben de, biz de! Aynı geminin yolcularıyız, aynı mücadelenin yoldaşları…
Hangimiz düşünmedi orada olmayı… Bir tuğla taşıyıp, oyuncak götürmeyi…
Kafasında düşlediği hayal ettiği güzellikleri kurmaya çalışan gençleriz biz. Karşımızda, güzel olan ne varsa karşısında durup yok eden karanlık, siyah simsiyah düşleri olan caniler.
Hava karardıkça kararıyor. İçinde güzellikler barındıran, kafasında umudu büyütüp düşleyen yaşanabilir güzel bir dünya için mücadele eden herkes hedef noktası.
İyi ve güzel olan her şey içimizde, kötü ve karanlık olan her şey dibimizde…
Bugün Suruç, yarın Beyazıt, DTCF, ODTÜ…
Kim hayır diyebilir, kim durdurabilir?
Ne yapacaksak biz yapacağız, Ben yapacağım, sen yapacaksın! Biz durduracağız bu karanlığı.
Katlettikleri yetti artık!
Gençliğin katledilmesine izin mi vereceğiz, gençliğin katilinden hesap mı soracağız?
Ya sıra bizde ya da onlarda…
Ne denir ki… “Can garip, can suskun, can paramparça…” Hoşçakalın dostlarım…
“Yine görüşürüz
dostlarım benim
yine görüşürüz…
Beraber güneşe güler,
beraber dövüşürüz…”
* İstanbul Üniversitesi öğrencisi
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.