Son bir haftadır yaşadığımız operasyonlar, tutuklamalar, basına sansür, sokağa saldırı “Erdoğan tarafından yapılan ABD icazetli post modern darbedir”(1). Saldırı bugün Kürt Hareketi’ni ve sosyalistleri hedef tahtasına oturtmuş olsa da mesaj tüm Türkiye halklarınadır. Haziran İsyanı’nın üzerinden iki yıl geçti. İki yıldır isyana dair birçok tahlil yapıldı, sonuç çıkarıldı, siyasal pozisyonlar alındı. “Artık hiçbir şey eskisi […]
Son bir haftadır yaşadığımız operasyonlar, tutuklamalar, basına sansür, sokağa saldırı “Erdoğan tarafından yapılan ABD icazetli post modern darbedir”(1). Saldırı bugün Kürt Hareketi’ni ve sosyalistleri hedef tahtasına oturtmuş olsa da mesaj tüm Türkiye halklarınadır.
Haziran İsyanı’nın üzerinden iki yıl geçti. İki yıldır isyana dair birçok tahlil yapıldı, sonuç çıkarıldı, siyasal pozisyonlar alındı. “Artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak” derken isyan, son iki yıl içerisinde yaşanan birçok meselenin asıl tetikçisi ve sebebi oldu. Türkiye tarihinde yaşanan en büyük ve yaygın isyan dalgası ilk olarak hedef aldığı iktidarı gayri meşru kıldı. AKP iktidarını ve onunla cisimleşen Recep Tayyip Erdoğan’ı geri dönülmez bir yola soktu.
Yaşanan isyan dalgasına karşı hamle sadece AKP cephesinden gelmedi. AKP iktidarının ve RTE’nin meşruluğunu yitirdiğini görenler, AKP sonrası sürece hazırlığa soyundu. İsyan korkusu, 17- 25 Aralık yolsuzluk operasyonlarının başlamasına, MİT tırlarında taşınan silahların ortaya çıkmasına ve egemenler arası bloğun krize girmesine neden oldu. Cemaat eliyle başlatılan sürecin tmel bir amacı da halkın iktidar karşısında, sokakta yeniden kurduğu yaşamı fazla büyümeden ve iktidar talebi ortaya çıkmadan bastırmak ve düzenle uyumlu hale getirmekti. Bu bloğa 2014 yerel seçimleri ve cumhurbaşkanlığı seçimlerinde yapılan tercihlerle CHP ve MHP de katıldı (Mansur Yavaş, Ekmelettin İhsanoğlu, Mustafa Sarıgül adaylıkları vb.) Sonuçta bu proje başarısız oldu ve egemenler arası çatışma derinleşti. “Paralel yapı” diye andığı Cemaat AKP’nin en büyük düşmanına dönüştü.
Bu süreçte Haziran İsyanı kendisini sokaktan çekmedi. AKP iktidarını tam anlamıyla karşısına alan isyancılar her yakaladığı fırsatı büyük sokak eylemlerine çevirdi. 17-25 Aralık operasyonlarına karşı yapılan eylemler, Berkin Elvan’nın cenazesi, Soma katliamına karşı direniş, Özgecan’nın öldürülmesi ile ortaya çıkan kadın isyanı, isyanın devam ettiğini gösteren kitlesel kalkışmalar olarak hafızamızda duruyor.
İsyan iki yıl içerisinde bu kitlesel kalkışmaların yanında niteliksel bir sıçramada yaşadı. Özellikle Haziran İsyanı’nın ilk başlarında Kürt Hareketi’nin mesafeli duruşuna karşın Lice eylemlerinde ve 6-7 Ekim Kobane Serhildanları sürecinde isyancılar Kürt halkı ile dayanışmayı ihmal etmedi. Son olarak 7 Haziran seçimlerinde HDP’nin barajı geçip %13 oy alması iki isyanın AKP karşısındaki dayanışmasının sonucu olarak ortaya çıktı.
Gezi ile başlayan yağma ve talana karşı mücadele ülkenin dört bir yanına yayıldı. Kepçenin önüne yatan, barikata kafa tutan, nöbetler tutup hiçbir boşluk ve açıklık bırakmayan ve en önemlisi “yaptırmayan” direnişler ortaya çıktı. Halkın hak mücadelesi çizgisi yaygınlaştı ve Cerattepe’de Havva kadın gibi kendi öznelerini oluşturdu.
Seçim öncesi başlayan metal direnişi Gezi’nin 2. yılında Metalin Gezisi olarak yaşandı. Faşist Türk Metal’i ve sermayeyi doğrudan direnişle dize getiren metal işçileri Türkiye işçi sınıfı için yeni bir kalkışmanın öncülüğüne soyundu. İnsanca yaşam, doğrudan demokrasi talebi metal işçilerinin ana talebine dönüştü. İktidar ve sermaye bu kalkışmanın sadece metal sektöründe kalmayacağının, önlenemezse ve bastırılamazsa tüm sektörlere yayılacağını görmüştür elbet.
Bugün itibari ile başa dönersek. 7 Haziran seçimlerinden HDP’nin barajı geçmesi ile iktidardan düşen, başkanlık sistemi hayalleri ortadan kalkan AKP iktidarı yağma ve talan düzenini devam ettirmek istiyor. İçeride Haziran isyanı ile başlayan ve yukarıda bahsettiğim sürecin devam etmesi, Suriye’de Kürt Hareketi’nin IŞİD’e karşı kazandığı başarı… Hele 7 Haziran seçimlerinde bu iki hareketin yakınlaşması AKP ve emperyalist güçler açısından çok tehlikeli görülmektedir.
Suruç’ta patlayan bombanın Kobane’ye dayanışmaya giden sosyalist gençleri seçmesinin birkaç anlamı vardır. Tarihte olduğu gibi bugün de sosyalistleri katlederek halkı sindirmek üzere harekete geçilmiştir. Haziran isyanının da motor gücü olan gençlik Kürt sorununda da Haziran İsyanı’ndan kazandıkları deneyimle barıştan, kardeşlikten ve özgürlükten yanadır. Bu saldırı ile gençliğe de uslu ol, sokağa çıkma, Kürt halkı ile dayanışma içinde olma yoksa başına her an her şey gelir mesajı verilmek istenmiştir.
Bugün başta Kürt Hareketi ve sosyalistleri hedefine alan AKP’nin post modern darbesidir. “Tüm yasal düzenlemeleri yaptık.” diyerek iç güvenlik paketinden bahseden Tayyip Erdoğan, yargıyı ve polisi göreve çağırarak tüm Türkiye halklarına mesaj vermektedir. Mesaj sadece Kürtlere ve sosyalistlere değil aynı zamanda Havva teyzeye, metal işçilerinedir. Patlayan bombalar, yapılan operasyonlar, canlı bomba ihbarları, muhalif haber sitelerinin TİB eliyle yasaklanması sokağa korku salmak ve mücadeleyi bastırmak içindir.
Haziran İsyanı ile başlayan ve iki yıldır iktidara karşı birçok direniş örgütlemiş, onun gerçek yüzünü ortaya çıkartmış ve tüm meşruluğunu ortadan kaldırmış sokak hareketi bugün geri adım atar mı bilinmez fakat bu süreçte sosyalistlere ve devrimcilere oldukça fazla görev düşmektedir. Faşizme karşı mücadele geleneğini yıllardır sürdürenler olarak son bir haftadır yaşananlara karşı ortak bir mücadele hattı ve direnişi örgütlemek zorundayız. Bu saldırı sadece Kürt Hareketine ve sosyalistlere değilse, tüm Haziran İsyanı ile ortaya çıkan toplumsal muhalefetin kendine ise faşizme karşı mücadeleyi en geniş kesimlerin yaşam hakkı mücadelesine çevirmek zorundayız. Havva teyze kaybederse hepimiz kaybederiz.
*(1) Bu da AKP’nin pos modern darbesi – Ferda Koç
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.