AKP tarafından savaşın başlatılmasının nedeninin seçim yenilgisi olduğunu sözleri ile açık eden Erdoğan, erken seçime gitmek üzere bir azınlık hükümeti kurulması seçeneğini ısıtıyor
Erdoğan, erken seçime gidecek bir azınlık hükümeti seçeneğini ısıtıyor. Çözüm sürecinin AKP tarafından bitirilmesi ve savaşın başlatılmasının nedeninin seçim yenilgisi olduğunu sözleri ile açık eden Erdoğan, Demirtaş’ı hedef gösterdi, operasyonlarda gözaltına alınanların tutuklanmasını istedi
İki günlük Çin gezisinin ardından Endonezya’ya geçen Tayyip Erdoğan, peşinde götürdüğü basın mensuplarına açıklamalarda bulundu.
Açıklamalarında, ‘tek başına iktidar olmanın’ın önemine dikkat çeken Erdoğan erken seçime gitmek üzere bir azınlık hükümetinin kurulması seçeneğini öne çıkardı. Olası bir seçimde oyları kontrol etmek için taşımalı sistem yöntemini devreye sokacaklarının işaretini veren Erdoğan, ‘Yargı üzerine düşeni yerine getirsin’ diyerek IŞİD bahanesi ile sosyalistlere ve Kürt hareketine yönelik son operasyonlarda gözaltına alınanların tutuklanmasını istedi.
Çözüm sürecinin bitirilmesi ile ilgili kullandığı “Bedelini son seçimlerde ağır ödedik” sözleri ile seçim sonuçlarını hazmedemediğini bir kez daha açık eden Erdoğan, Demirtaş’ı yine hedef gösterdi. IŞİD’le PKK’yi aynı göstermek ve kendi emri ile başlatılan savaşı meşrulaştırmak için ise Türkiye “İyi terörist, kötü terörist oyununa müsaade etmeyecektir, terörist teröristtir” sözlerini kullandı.
Erdoğan’ın açıklamalarından satır başları şöyle:
‘Seçime götürmek kaydıyla azınlık hükümeti mümkündür’
Ülkedeki hükümet belirsizliğine de değinen Erdoğan seçime götürmek kaydıyla azınlık hükümetini işaret etti. Erdoğan’a yöneltilen sorular ve verdiği cevaplar şöyle:
Türkiye’de son terör saldırılarında hükümetin hâlâ kurulamamış olmasının bir etkisi var mıdır?
Hayır, sanmıyorum. Dediğinizin bir etkisi olduğunu düşünmüyorum. Koalisyon olup olmayacağı görülecek. Ama son 20- 30 yıla bakınca en uzun süreli koalisyon 3.5 sene sürmüş. Ondan önce 16 ay süren koalisyon bile var. Bunlardan ülkemiz için fayda bekliyorsak boşuna bekliyoruz. İstikrar ve güven olmazsa yatırım gelmez. Bizim dönemimizde, yılda 22 milyar dolar yatırımın geldiği zamanlar oldu. Bizden önceki dönemler yıllık 1 milyar dolar yatırım zar zor çekilebiliyordu. Tek başına iktidarın en önemli avantajı bu oldu. Koalisyon görüşmelerinden olumlu sonuç çıktı, çıktı. Çıkmadığı takdirde, hemen milli iradeye müracaat edelim ki, tekrar kararı millet versin ve böylece de şu andaki durumdan bir an önce kurtulmuş olalım.
Olası bir erken seçimde sandık güvenliği için yeni önlemler alınabilecek mi? Örneğin taşımalı sistem…
Yüksek Seçim Kurulu bunları değerlendirir diye düşünüyorum. Taşımalı sistem sandık güvenliği için önem arz ediyor. Yüz binlerce öğrenciyi okullara taşıyan bir ülkede bizim bunu başaramamak gibi durumumuz olamaz. Türkiye bunu başarabilir. Ancak başka sorunlar da var. Örneğin son operasyonlarda bini aşkın kişi gözaltına alındı. Ne var ki İç Güvenlik Yasası çıkmış olmasına rağmen gözaltına alınanlar bir kapıdan girip diğer kapıdan çıkabiliyor. Bunlar da terörü ve teröristi cesaretlendiriyor. Yasama ve yürütme üzerine düşen adımları atıyorsa yargı da üzerine düşeni yerine getirmelidir.
Azınlık hükümetine karşı mısınız?
Benim karşı olduğum kalıcı azınlık hükümetidir. Seçime götürmek kaydıyla bir azınlık hükümeti pekala mümkündür. Kendisine görev verilen bir partiye diğer bir partinin veya partilerin dışarıdan destek vermesi suretiyle oluşturulacak bir azınlık hükümeti ülkeyi seçime götürebilir.
Erdoğan’ın önerisi ne anlama geliyor?
Erdoğan’ın önerdiği azınlık hükümeti formülü ile Anayasa’nın 116. maddesi’nde anlatılan seçim hükümeti arasında önemli bir fark bulunuyor. 116. maddeye göre 45 gün içinde hükümet kurulamaması halinde Cumhurbaşkanı seçim kararı alabiliyor. Ancak seçim kararı bu maddeye göre alınırsa, 114’üncü maddeye göre de Meclis’teki tüm partilerin sandalye sayısına göre bakanlık aldığı geçici Bakanlar Kurulu oluşuyor. Bu durumda AKP, CHP ve MHP’nin yanı sıra HDP de bakanlık elde ediyor. Ancak Erdoğan’ın önerdiği seçim hedefli azınlık hükümeti formülü bu durumu önleyerek, AKP’nin dışarıdan destekle tek başına hükümet kurup seçime gitmesini mümkün kılıyor.
Hedefinde yine Demirtaş var
Erdoğan, 6-8 Ekim Kobanê eylemleri üzerinden HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ı hedef alan açıklamalarına devam etti. Şırnak’ta kolluk kuvvetlerine ilişkin saldırılara da dair konuşan Erdoğan şunları söyledi:
6- 8 Ekim olaylarında, şu anda sözüm ona milletvekili olan kişinin yaptıkları ortada. Orada 50 Kürt vatandaşımız hayatını kaybetti. Ölen de öldüren de Kürt. Şimdi dokunulmazlığın kaldırılması ve benzeri yaklaşımlarla farklı bir oyuna giriyorlar. Kararı parlamento verecektir. Bu zata şunu sormak lazım: “ABD ve AB’nin terör listesinde olan bir örgütü sen terör örgütü olarak ilan edebiliyor musun?” Tam tersine bunlar Suriye de dahil olmak üzere terör yapılanmalarına sahip çıkma peşindeler.
Terör saldırıları PKK’nın vahşetini açıkça ortaya koyuyor. Bu saldırılar elbette karşılıksız bırakılmayacaktır. Diyarbakır’ın Çınar ilçesinde bir polisimizi, Şırnak’ta üç askerimizi kaybetmek bizleri derinden üzmüştür. Şehitlerimize rahmet ailelerine ve milletimize sabır ve metanet diliyorum. Terörü minimize etmek konusunda kararlıyız. Silahlı kuvvetlerimizin DEAŞ ve PKK dahil tüm terör odaklarına yönelik düzenlemekte olduğu operasyonlar da bunun somut bir göstergesidir.
Süreci bitiren Erdoğan, bitmesinden yakınan yine Erdoğan
7 Haziran Genel Seçim sonuçlarını hala hazmedemediği gözlenen Erdoğan, Kürt seçmenlerin tehdit edildiğini öne sürdü. TSK’nın Kandil bölgesini bombalayarak müzakere sürecini bitirmesini bir kenara bırakan Erdoğan, “çözüm süreci istismar edilmemeli” dedi. Erdoğan “Bunlardan çözüm süreci nasıl etkilenir? HDP masada olur mu, İmralı görüşmesi gerçekleşir mi?” sorusunu ise şöyle cevapladı:
Hükümetin kararları çok çok önemli. Çözüm süreci benim başbakanlığım döneminde başladı. Biz bu yola çıkarken “demokratik açılım” diye çıktık. “Milli beraberlik ve kardeşlik” dedik. Çözüm süreciyle de taçlandıralım istedik. Ama ne yazık ki çözüm sürecini istismar edenler çıktı. Bedelini son yapılan seçimlerde ağır ödedik. “Sandıklarda tehdit yoktu sıkıntı yaşanmadı” iddiaları doğru değil. Tehdit vardı, bizzat bize gelip anlatanlar oldu. Muhtarlardan dahi dinledik. Doğu ve Güneydoğu’da büyük şehirlerde bile kısmen yaşandı bunlar. Yakılan, yıkılan parti merkezleri oldu. Bunlar medyaya da yansıdı. Artık mızrak çuvala sığmıyor. Dolayısıyla bundan sonra çözüm sürecinin istismarına müsaade edilmemeli. Önemli olan içeriktir, temel hak ve özgürlüklerdir. 10 yıllardır görülmeyen her türlü özgürlüğü biz sağladık. Ret, inkar ve asimilasyon politikalarını kaldırdık bunlar kolay şeyler değildi.
İşte şimdi Kuzey Suriye’de olan da yine tek devlete karşı bir girişimdir. Kuzey Suriye’de en doğudan Akdeniz’e kadar bir koridor oluşturma gayreti içindeler. DEAŞ, Cerablus’ta bu hesapların önünde onlara bir mani teşkil ediyordu, bu nedenle orada bir mücadeleye girdiler. Ancak Türkiye iyi terörist, kötü terörist oyununa müsaade etmeyecektir, terörist teröristtir.
IŞİD konusunda bıçak kemiğe yeni dayanmış
Geçtiğimiz günlerde Barzani’ye yakınlığıyla bilinen Rudaw haber sitesi, Londra’da yayımlanan Al-Hayat gazetesine konuşan PYD Eşbaşkanı Salih Müslim’in “Suriye ordusunun Rojava’ya dönüşüne izin vereceğiz. Bu durumda YPG de ordunun bir parçası olacak. Ancak ordunun dönüşü için yeni bir anlayış ve yeni şartların belirlenmesine ihtiyaç var” sözlerini aktarmıştı. Rudaw aracılığıyla Türkiye kamuoyuna servis edilen bu haber sonrası, “YPG, Esad’ın ordusuna bağlancak” iddiaları gündeme gelmişti.
Erdoğan bu çarpıtma haberi es geçmeyerek “Buna hiç şaşırmadım dedi”. IŞİD çeteleri konusunda ise Şam yönetiminden Batı’ya kadar herkese bir pay çıkardı. Ancak hükümet için “Artık bıçak kemiğe dayandı” diyerek şunları söyledi:
Esed eskiden Kürtlerin varlığını dahi kabul etmiyordu. Onlara pasaport ve hatta nüfus cüzdanı bile vermiyordu. Aynı şeyi Müslüman Kardeşler’e de yapıyordu. O zaman Kürtlerle de Müslüman Kardeşler’le de bir silahlı çatışma yoktu. Ancak ne zaman ki iç savaş başladı Kürtleri yanına çekmek için farklı adımlar attı. Salih Müslüm o dönemde hapisteydi. O zamanlar DEAŞ da yoktu. DEAŞ El Kaide’den doğmadır. Ellerinde ağırlıklı olarak Batı’nın silahları var. Bu düşündürücüdür. Petrolü de Esed’e satıyorlar. Böylece kendileri finanse ediyorlar, Esed’in de petrol açığını kapatıyorlar. Dünyadaki ne kadar itilmiş kakılmış tip varsa onlar oraya gidiyorlar. Bizim Türkiye’ye girişini yasakladığımız 16 bin kişi var. 1600 kişiyi de sınır dışı ettik. Bunlar kendi imkânlarımızla yapabildiklerimiz. Ancak ta Avustralya’dan, Fransa ve İngiltere’den oraya gidenler var. Aynı şekilde bizden ve Kafkaslardan gidenler var. Bu noktada bizim duruşumuz önem arz ediyor. “Artık bıçak kemiğe dayandı” dedik ve operasyonlar başladı. Önümüzde koalisyon güçleriyle birlikte sürdüreceğimiz bir süreç var. Esed’in PYD ile birleşmesi bizim için anormal değil bunlar birbirinin dostudur. Başka dostları da var, bundan da şüpheniz olmasın. Lübnan ve İran’dan da gelenler var. Esed’in sonuna kadar arkasındayız diyen ülkeler bile var.
Erdoğan “Çin’deki temaslarınızda Suriye konusu gündeme geldi mi?” sorusunu ise şöyle cevapladı:
Evet geldi. Yaklaşımlarını olumlu buldum ve kendileri de terör konusunda çok çok hassaslar. Bu arada, üslerin koalisyon güçlerine açılması süresi ve şeklini dışişleri belirleyecek ve adımlar atılacak. İlk etapta hedef DEAŞ. Bu hedefi halletmeden diğer adımları atmak işi zorlaştırır. Koalisyon güçlerinde İslam dünyası da olmalı. Nitekim, Suud, Katar ve Ürdün’ün bu ittifakta olmasını istiyoruz. Bu üç ülke hazır. İngiltere ve Fransa’nın olmasını talep ettik. Onlar da varlar. Aslolan, neticede Suriye’de bir geçiş hükümeti yönetiminin oluşmasını sağlamaktır. Ancak Esed’in başında olduğu bir Suriye’de bu tabii ki mümkün olmaz.
‘Çin’de ibadet konusunda rahatız dediler’
Geçtiğimiz günlerde “Doğu Türkistan’da müslümanlara yönelik Çin zulmü” yaşanıyor iddiasının servis edilmesinin ardından Türkiye’de bulunan Güney Kore, Japonya ve hatta Çin’in Sincan bölgesinden olan Uygur vatandaşlarına çeşitli ırkçı saldırılar düzenlenmişti. Erdoğan’ın Çin ziyaretinde en çok merak edilen konuların başında Çin’de yaşayan Uygurların durumu ve iddialar hakkında takınacağı tutum geliyordu. Erdoğan, Çin’de yaşayan Müslümanlar için ‘ibadet konusunda rahat olduklarını söylediler’ ifadesini kullandı, Uygur bölgesi için “Çin Halk Cumhuriyeti’nin birliğine, beraberliğine kastedecek her türlü harekete karşıyız” dedi. Erdoğan şunları söyledi:
Bu sabah (30 Temmuz) Çin İslam Cemiyeti’ni kabul ettik. 12 kadar arkadaş geldiler. Çin’de şu anda 35 bin cami olduğunu söylediler, 40 bin din adamı olduğunu söylediler. Kendileri olumlu cevaplar verdiler, ibadetler konusunda rahat olduklarını söylediler. Onlara olan tavsiyemiz daha çok aranızdaki birlik ve beraberliğinizi korumak bir de her zaman söylediğimiz gibi kendi aranızda güçlü bir Çin devletinin içinde güçlü bir toplum olarak durumunuzu güçlendirmektir, muhafaza etmektir tavsiyesinde bulundum.
Sincan Uygur Özerk Bölgesi de gündeme geldi. Türkiye olarak Çin Halk Cumhuriyeti’nin birliğine, beraberliğine kastedecek her türlü harekete biz de karşıyız. Bu hususta Çin Halk Cumhuriyeti’yle farklı bir düşünceye sahip olmadığımızı belirttik. Terörle mücadele konusunda hemfikiriz. Bunu kendilerine ifade ettik. Çin’in, Türkiye’nin hassasiyetlerini gözönünde bulundurduğunun farkındayız. Örneğin 1915 olaylarıyla ilgili olarak Erivan’daki etkinliklere katılım düzeyi konusunda da Çin hassas davranmıştır. Sadece maslahatgüzar seviyesinde katılmıştır. Çin’in Filistin meselesinde bizimle tavırları ve düşünceleri de bizimle örtüşmektedir.
Sendika.Org