Sermayedarlar geniş bir koalisyonun toplumun büyük kısmının desteğini sağlamış olduğu varsayımıyla, yıllardır rafta bekleyen kıdem tazminatının kaldırılması, esnek istihdamın resmileştirilmesi, kamu personel rejiminin uygulamaya konulmasını bekliyorlar 500 büyük sanayi firmasını incelemeye devam ediyoruz. Bu bölümde ücretler, istihdam, kâr ve sömürüyü ele alarak sınıf mücadelesinin imkânlarını tartışacağız. Sanayinin diğer sektörlerinde olduğu gibi, 500 büyük sanayi firmasında […]
Sermayedarlar geniş bir koalisyonun toplumun büyük kısmının desteğini sağlamış olduğu varsayımıyla, yıllardır rafta bekleyen kıdem tazminatının kaldırılması, esnek istihdamın resmileştirilmesi, kamu personel rejiminin uygulamaya konulmasını bekliyorlar
500 büyük sanayi firmasını incelemeye devam ediyoruz. Bu bölümde ücretler, istihdam, kâr ve sömürüyü ele alarak sınıf mücadelesinin imkânlarını tartışacağız.
Sanayinin diğer sektörlerinde olduğu gibi, 500 büyük sanayi firmasında da çalışan başına (enflasyon etkisinden arındırılmış) reel ücretlerin 2014 yılında da düşmeye devam ettiğini görüyoruz. 2014 yılında 500 firmanın tümünde reel ücretler yüzde 3,5 özel firmalarda yüzde 3,7 oranında geriledi. 500 büyük firma içindeki 11 adet kamu firmasında çalışan başına ücretler ise çok düşük bir oranda binde 5 düştü.
Aslında ücretler 2008-2009 krizinden beri, sürekli gerileme eğiliminde. 2008 yılı ücret seviyesi 100 olarak alındığında, 2014 yılında ücretlerin 88 seviyesine indiği, yani yüzde 12 oranında bir kayıp olduğu anlaşılıyor. Böylece işçi sınıfının 2008 krizine karşı etkili bir mücadele ortaya koyamamış olduğunu ücret düzeyine bakarak görüyoruz.
2015 Mayıs ve Haziran aylarında metal işçilerinin (500 büyük firmaya dahil olan veya olmayan) işletmelerde başlattığı grevlerin en önemli nedenlerinden biri de bu ücret kayıplarıydı.
İstihdam artıyor
2014 yılında 500 büyük firma toplam istihdamının yüzde 4,2 artmasının temel nedeni de ücretlerin gerilemiş olması. 2008-2009 krizinden bu yana ücretler ile istihdam arasında ters bir orantı var. Ücretler geriliyor, istihdam artıyor. Kriz bahanesiyle 500 büyük firmada 2009 yılında toplam istihdam yüzde 5,2 oranında azalmıştı. Özel firmalarda ise azalış yüzde 7 olmuştu. Ama 2010 yılından itibaren 500 büyük firma istihdamı (kamu işletmelerindeki azalmaya rağmen) sürekli arttı.
2014 yılında 639 bine ulaşarak 1993 yılından sonraki en yüksek seviyesine ulaştı.
Sömürü oranı
500 büyük firma verileri, hakikate yakın bir sömürü oranı hesaplamaya imkân vermiyor. Bunun başlıca iki nedeni var. Birincisi, ücretlere çok yüksek tutarlara ulaşan yönetici gelirlerinin (ücret, prim, ikramiye) dâhil edilmesi. İkincisi, artı-değerin yani kârın gerçeğe yakın olarak hesaplanmasındaki güçlükler. Bu nedenle sömürü oranlarını itibari olarak, bir eğilim olarak dikkate almak gerekir.
500 firmadaki ücret verisini işçilere yapılan ödeme (değişen sermaye) olarak dikkate aldık. Artı-değer için ise, katma değer verilerini kullandık.
Buna göre 2014 yılında sömürü oranı özel firmalarda yüzde 366, kamu firmalarında yüzde 15 oranında gerçekleşti. Toplam sömürü oranı ise yüzde 324 oldu.
2014 yılı sömürü oranı yüksek. Fakat 2009 yılında (kriz koşullarında sermaye programının zoruyla) ulaştığı seviyeden daha düşük. 2009 yılında 500 büyük firmanın toplam sömürü oranı düzeyi 100 olarak alınırsa 2014 yılında 83’ye (özel firmalarda 81) gerilemiş durumda.
Artı değer azalıyor
Sömürü haddinin nispeten düşmesi, kâr hacminin yani artı-değerin de azalmakta olduğuna işaret ediyor. Böylece on binlerce işçi sürekli düşen ücretle çalıştırıldığı (ve emek yoğunluğu, sendikasızlaştırma, taşeronlaşma, iş disiplinin artışı ile) halde sermaye birikimi yavaşlamış durumda.
2014 yılında 500 büyük sanayi firmasının artı-değer hacmi (yani toplam kâr hacmi) yüzde 12 oranında azaldı. Azalma, özel firmalarda daha düşük bir düzeyde yüzde 9 oranında gerçekleşti. Kamu firmalarında ise artı-değer hacmi yüzde 90 oranında küçüldü.
2014 yılında artı-değer hacmindeki gerileme 2008 kriz yılından sonraki en büyük düşüşü oluşturuyor.
Kâr oranları
Sermaye birikiminin tıkanmış olmasını, kâr oranı hesapları da doğruluyor. Kâr oranı hesabı için gerekli olan sabit sermaye verileri de gerçek durumun bir kısmını yansıtıyor. (Amortisman, yeniden değerleme ve vergi problemleri nedeniyle) Bu nedenle kar oranlarını da itibari olarak dikkate almak gerekir. 2014 yılında 500 büyük firmanın toplam kâr oranı önceki yıla göre yüzde 14 oranında azalarak son 10 yılın en düşük seviyesine (yüzde 41) indi.
Kâr oranının düşmesinin temel nedeni artı-değerin yani kâr hacminin düşmesi. Ücretlerdeki gerilemenin, kar oranındaki düşüşü tek başına telafi edemediği görülüyor.
Diğer yandan Türkiye’nin en yüksek teknoloji düzeyine sahip 500 büyük firmasının ücretler düşük diye sabit yatırımlardan vazgeçmesi düşünülemez. Nitekim veriler sabit sermayenin 2014 yılında yüzde 3 oranında arttığını ortaya koyuyor. Daha önemlisi 2008-2008 kriz dönemine göre 500 büyük firmanın sabit sermayesi 2014 yılında beşte bir oranında (yüzde 23) genişlemiş durumda.
500 büyük firmanın sabit sermayeyi önemli ölçüde artırmasına rağmen gittikçe azalan (gittikçe artan değil) kâr elde etmesi, hiç kuşkusuz Marks’ın ortaya koyduğu sermayenin tarihi eğilimi ile (yatırımlar ücretlere nispetle arttıkça, daha doğrusu sermayenin organik bileşimi genişledikçe) ortalama kar oranının gittikçe azalması şeklindeki tarihi eğilimi de doğruluyor.
Sermayenin kaçınılmaz saldırısı
Bir makalenin sınırları içinde işçilerin 500 firmadaki konumunun sergilenmesi (ve tabi aynı zamanda onun karşıtı sermaye sınıfının) sermayenin önümüzdeki dönemde artı-değeri artırmak ve böylece sermaye birikimini genişletmek için üretim sürecinde sert tedbirler alacağına işaret ediyor.
Hani sermayedarlar, “yeni reformlara ihtiyaç var”, “ekonomide yeni bir hikâye lazım” diyorlardı ya. İşte haykırışlarının maddi temelini öyle sanıyorum ki bu veriler yeterince ortaya koyuyor.
Gerçekten de kapitalizmin bekası ve kendi varlıkları için “yeni bir hikâye” uydurmaları lazım. Hiç kuşkusuz eğer işçi sınıfı kendisine biçilen rolü oynarsa, bu hikâyenin emekçiler ve toplumun büyük çoğunluğu için çok sıkıntılı olacağı muhakkak.
Sermayedarların, şu geniş koalisyon talebinin arkasında da bu maddi gerçeklik var. Geniş bir koalisyonun toplumun büyük kısmının desteğini sağlamış olduğu varsayımıyla, yıllardır rafta bekleyen kıdem tazminatının kaldırılması, esnek istihdamın resmileştirilmesi, kamu personel rejiminin uygulamaya konulmasını bekliyorlar. Böylece ücretlerin daha da düşmesi, verimliliğin ve sömürünün artması, kamu kaynaklarının sermayeye daha çok aktarılmasını hedefliyorlar.
Aslında 500 büyük firma işçileri böylesi bir saldırıyı, 1989-91 genel grevlerinden sonra tecrübe ettiler. Sermaye 1994’ten itibaren reel ücretleri ve istihdamı düşürmeye yönelirken, sabit sermayeyi genişletip, esnek istihdamı ve taşeronlaştırmayı yaygınlaştırmayı belli ölçüde başarmıştı. Geriye kalan eksiklikleri 2001 krizinde, sendika bürokrasisinin gözetiminde tamamlamıştı.
Şimdi önümüzdeki dönemde, metal işçilerinin açtığı yolda işçi sınıfının, kendi özgücüyle, sendika bürokrasisini de yola getirip, kendi öz örgütlenmeleriyle sermayenin muhtemel saldırısına karşı, kitlesel mücadeleye adım atacağın umuyoruz.
İşçi sınıfının ihtiyaç duyduğu şey, tarihinde, enerjisinde, örgütlenme yeteneğinde ve yeni bir dünya özleminde mevcuttur.
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.