Herhalde cumhuriyet tarihinin en gergin ve çatışmalı seçim sürecini yaşadık. Çok ilginç ve anlamlı görüntüler halklarımızın mücadele tarihine kazındı. İktidardan düşmemek için AKP saldırılarını artırdıkça, demokratik alternatif haline gelen HDP bloğu daha da büyüdü. HDP büyüdükçe de başta Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan olmak üzere AKP yöneticilerinin korkusu ve çılgınlığı arttı. Kampanya sürecinin her günü heyecan ve […]
Herhalde cumhuriyet tarihinin en gergin ve çatışmalı seçim sürecini yaşadık. Çok ilginç ve anlamlı görüntüler halklarımızın mücadele tarihine kazındı. İktidardan düşmemek için AKP saldırılarını artırdıkça, demokratik alternatif haline gelen HDP bloğu daha da büyüdü. HDP büyüdükçe de başta Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan olmak üzere AKP yöneticilerinin korkusu ve çılgınlığı arttı.
Kampanya sürecinin her günü heyecan ve yoğunluk bakımından bir öncekini geride bıraktı. AKP’nin eriyişi her gün daha da belirgin hale gelirken, HDP’nin büyüyüşü de her gün gözle daha net görülür hale geldi. Kampanyanın son günleri ise gerçek anlamda bir finalin yaşanmasına sahne oldu.
7 Haziran seçim kampanyasının en ilginç ve üzerinde durulması gereken görüntülerinden biri 5 Haziran’da Diyarbakır’da yaşandı. 5 Haziran günü Diyarbakır’ın İstasyon Meydanı tıklım tıklım doluydu. Tv’den izliyoruz, basın mensupları yüz binlerin bulunduğu haberini veriyor. Seçim barajını aşmak bir yana, herkes HDP iktidarının doğmakta olduğunu söylüyor.
HDP’nin Diyarbakır milletvekili adayları peş peşe kürsüye çıkıyor ve yüz binleri selamlıyor. Her aday konuştukça meydanı dolduran yüz binlerin coşkusu daha da artıyor. Sıra giderek HDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş’a geliyor ve Demirtaş da kürsüye çıkmaya hazırlanıyor. İşte bu sırada meydanı dolduran yüz binlerin içinde peş peşe iki bomba patlıyor. Ortada ondan fazlası ağır olmak üzere yüzlerce yaralı var.
Kuşkusuz kim ya da kimlerin bunu yaptığını sormak gerekmiyor. Meydanda toplananlar bunu biliyor ve hemen Tayyip Erdoğan ve AKP aleyhine sloganlar haykırıyor. Kitlenin soğukkanlılığı ve örgütlülüğü daha da büyük bir katliamın yaşanmasını önlüyor.
Duruma hemen hakim olunuyor ve hızla yaralıların ambulanslara taşınması gerçekleştiriliyor. Fakat bunu da engellemeye çalışanlar var. Halk kendi gücüyle yaralıları taşımaya çalışırken, bunu yapan kitlelere bir yandan polis gaz atıyor, diğer yandan TOMA’lar su sıkıyor. İnanılacak gibi değil, ama bir gerçek: Polis yaralıların hastanelere taşınmasını açıkça engellemeye çalışıyor!
Meydanın boşalmakta olduğu tam bu sırada bir gazeteci elinde bir tomar resmi kâğıtla ekranların karşısına geçiyor ve emniyet imzalı bu kâğıttan söz konusu katliamın üç gün önceden planlandığını okuyor. Diyarbakır Emniyeti üç gün önceden mitingde yaşanacak ölü ve yaralılar için yer ayırtmış, yani hazırlık yapmış bulunuyor. Demek ki bunların yaşanacağını üç gün önceden biliyor.
5-6 Haziran akşamı ülke ve toplum sarsılıyor. Her taraftan Diyarbakır katliamını kınayan açıklamalar yapılıyor. HDP’nin bu yöntemle zayıflayacağı ve geri çekileceği umut edilirken, tersine HDP daha da büyüyor ve kararlılığı artıyor. Bu durumda Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan bile “Seçime gölge düşürüldüğünü” belirtmek zorunda kalıyor.
Birçok çevreden 6 Haziran günü yapılacak Van mitingini HDP’nin iptal etmesi çağrıları geliyor. Fakat 6 Haziran günü öğlen olunca Van’dan yansıyan görüntüler tersini gösteriyor. Kısaca Van olmuş ikinci Diyarbakır! Van’ın Özgürlük Meydanı’nı da tıpkı Diyarbakır’da olduğu gibi yüz binler doldurmuş. Mitinge gelenlerin yüzünde hem Diyarbakır katliamının öfkesi ve hem de mücadele yürütmenin heyecanı yansıyor. Nihayet kürsüye HDP Eşbaşkanı ve Van milletvekili adayı Figen Yüksekdağ çıkıyor. Meydanı dolduranların öfke ve heyecanları daha da artıyor. Figen Yüksekdağ, Diyarbakır katliamına atıf yaparak “Bizi düşüremezler, dimdik ayaktayız” diyor, meydanı dolduran kitleler “Katil Erdoğan” diye karşılık veriyor. Figen Yüksekdağ’ın Ahmed Arif’i hatırlatan etkileyici konuşması meydanı dolduran kitleleri sürekli coşturuyor.
Aynı anda diğer Eşbaşkan Selahattin Demirtaş da seçim bölgesi olan İstanbul’da miting yapıyor. Tv ekranlarında Van mitinginin yanına İstanbul mitingi de geliyor. İstanbul da tıpkı Diyarbakır ve Van gibi meydanı tıklım tıklım doldurmuş. Diyarbakır katliamı ardından HDP’nin geri çekileceği sanılırken, HDP Van ve İstanbul olmak üzere iki alandan “Dimdik ayaktayız” diyor.
Selahattin Demirtaş’ın konuşması da Figen Yüksekdağ’ınki gibi kısa ve net. Diyarbakır katliamına cevaplar veriyor. “Türkiye’nin barış ve demokrasisinin güvencesinin HDP olduğunu” söylüyor. AKP’ye meydan okuyor ve HDP’ye oy vererek toplumu AKP’den kendini kurtarmaya çağırıyor.
İlginç ama, Selahattin Demirtaş da bir sanatçının şiirini okuyarak kitlelerin karşısına çıkıyor. Ahmet Kaya’nın şiirinden “Ağlama Diyarbakır” dedikçe İstanbul’daki kitle coşuyor ve onlar da “Katil Erdoğan” sloganını haykırıyor.
AKP’nin baskı ve katliamları altında HDP çok sayıda şehit vererek zorlu ama coşkulu bir seçim kampanyası yürütüyor. Meydanların diline göre 7 Haziran günü kaybeden AKP, kazanan ise HDP olacak. CHP ile MHP ise var olan düzeylerini koruyacak.
Tabi bunlar görüntü ve tahmindir, gerçeği ise sandıklar söyleyecektir. Elbette seçim yapılabilirse! Kuşkusuz adil bir seçim olmayacak, ama yapılması bile başarı sayılacaktır. Bu satırları okurken sizler sonucun ne olduğunu biliyor ve tartışıyor olacaksınız. Ama tartışırken sadece sandıktan çıkan rakamlara değil, aynı zamanda kampanyaya bakmak da doğru olacak.
Peki geçen kampanya sürecinden demokrasi mücadelesi açısından çıkaracağımız en önemli ders nedir? Kuşkusuz bu soruya vereceğimiz en temel cevap “Güvenlik ihtiyacı” olmaktadır. Güvenlikli çalışma ve öz savunmalı olma tüm demokratik hareketler açısından zorunludur. Tüm AKP saldırılarının ve özellikle Diyarbakır katliamının bize öğrettiği gerçek budur.
Dikkat edilirse, yüz binlerce insan toplanıyor ve çoğu da gençtir. Yine AKP politikaları ve devlet güçlerini nasıl kullandığı biliniyor. Fakat buna rağmen, yeterli güvenlik önlemleri alınmıyor, çevre didik didik aranmıyor. Halbuki binlerce genç eğitilip örgütlenebilir ve bu tür saldırılara karşı gereken tedbirler alınabilir. Nitekim geçen hafta başarı için tedbirli olmak gerektiği üzerinde biz bile durmuştuk.
Tüm seçim kampanyası ve Diyarbakır katliamı bir kez daha net bir biçimde açığa çıkardı ki, tüm demokratik çalışmaların ve mücadelenin kendi güvenliğini örgütleme temelinde yürütülmesi gerekir ve de şarttır. Devletin “Güvenlik kuvvetlerinin” demokratik toplum için ne olduğu 5 Haziran Diyarbakır mitinginde bir kez daha görülmüştür. Güvenlikli çalışma başarı için şarttır. AKP saldırıları bundan sonra da sürebilir, yeni katliam girişimleri yanında yoğun tutuklamalar gündeme gelebilir. Bütün bu saldırılara karşı tedbirli olmak, her zaman ve her yerde örgütlü ve öz savunmaya sahip bulunmak, katliamları ve tutuklama operasyonlarını bu temelde boşa çıkarmayı bilmek mutlaka gerekir. Bunu yapmak zor ve imkansız da değildir, yeter ki anlayışlı olunsun ve ciddi yaklaşılsın!
Sonuç olarak tüm seçim kampanyasının ve özellikle de Diyarbakır katliamının demokrasi şehitlerini saygıyla anıyor, gerçekleşeceğine inandığımız demokrasi zaferini şimdiden kutluyoruz!
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.