7 Haziran genel seçim kampanyasında artık son viraja giriliyor. Liderler son mitinglerini yapıyorlar. Partiler tüm güçlerini seferber ediyorlar. Canlı ve biraz da sert üslupla yürütülen seçim çalışmalarında üzücü olaylar da yaşanıyor. Dileriz ki çatışmasız ve hilesiz bir seçim olur ve toplumun demokratik tercihi ortaya çıkar. Bu konuda en dikkatli davranan ve bunun karşılığını da oy […]
7 Haziran genel seçim kampanyasında artık son viraja giriliyor. Liderler son mitinglerini yapıyorlar. Partiler tüm güçlerini seferber ediyorlar. Canlı ve biraz da sert üslupla yürütülen seçim çalışmalarında üzücü olaylar da yaşanıyor. Dileriz ki çatışmasız ve hilesiz bir seçim olur ve toplumun demokratik tercihi ortaya çıkar. Bu konuda en dikkatli davranan ve bunun karşılığını da oy oranını artırarak gören parti kuşkusuz HDP oluyor. Bütün tahrik ve saldırılara rağmen, HDP’nin birlik ve kardeşlik üslubundan uzaklaşmaması kendisine önemli bir puan kazandırmış bulunuyor. Bu üslup ve tutumun sonucunu 7 Haziran günü sandıkta elde edeceği başarıyla alacağı görülüyor.
Sona ulaşmakta olan seçim kampanyalarında belli ki partiler ve liderler farklı taktikler izlediler. CHP ve Kemal Kılıçdaroğlu yersiz polemiklere girmek ve kavgacı üslubu esas almak yerine, polemiğe girmeyen ve daha çak kendi projelerini anlatmayı tercih eden bir taktik izledi. Herhalde meclis çatışmalarının halkta yarattığı olumsuz havadan ders çıkartarak bunu yaptı. Üslubunun ve taktiğinin kitlelerde ne kadar karşılık bulmuş olduğunu 7 Haziran günü göreceğiz. Buna karşılık Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ve Başbakan Ahmet Davutoğlu olmak üzere iki koldan kampanya yürüten AKP ise, daha çok saldırı taktiğini esas alarak polemikçi bir üslubun sahibi oldu. On üç yıllık iktidarı boyunca yaşadığı yıpranmayı ve toplumda ortaya çıkan rahatsızlıkları bu tarzda kendine çok güveniyor görüntüsü vererek bastırmayı esas aldı. Kısaca baskın basanındır taktiği izledi.
Genelde tüm partilere karşı yaklaşımı böyle olmakla birlikte, daha çok da HDP’yi hedefleyen ve HDP’nin baraj altında kalmasını sağlamaya çalışan bir yaklaşım içinde oldu. Tüm iktidar ve devlet gücünü de bu temelde etkin bir biçimde kullandı. Seçim kampanyası sürecinde AKP’nin kendine siyasal rakip gördüğü güçte değişiklik yaşandı. Artık AKP’nin mücadele ettiği güç Ergenekoncular veya Fetullahçılar değil, özgürlük isteyen Kürtler oluyor.
MHP ise, AKP ile CHP’nin ortasında bir taktik ve üslup izlemiş bulunuyor. Zaman zaman saldırgan ve polemikçi bir üslubu esas alırken, zaman zaman da kendi projelerini anlatmakla yetinen bir tutumun sahibi olarak görüntü vermiş bulunuyor.
Bütün bunlar arasında en sağduyulu ve içerikli bir seçim kampanyasını HDP’nin yürütmüş olduğu rahatlıkla söylenebilir. Hem de bunu her türlü ağır ve engelleyici saldırı ortamında yapabilmiş olması gerçekten de HDP açısından önemli bir başarı ve artı puan olmaktadır. Tüm tahrik ve saldırılara rağmen birlik ve kardeşlik üslubunda ısrar etmesi, Türkiye’nin sorunlarını çözmeyi öngören bir demokrasi programını kitlelere taşıması HDP için başarının yolunu açmıştır. Belli ki HDP, gösterdiği dikkat ve duyarlılığın karşılığını seçimde başarı olarak alacaktır. Çünkü HDP’nin tutumu seçim kampanyasının yürütülebilmesinde belirleyici olmuştur, az çatışmalı bir seçimin yaşanabilmesinde de belirleyici olacaktır. Gerçekten de Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Başbakan Davutoğlu’nun HDP’ye ve Kürtlere yönelik söylemlerinin bir kısmı neredeyse hakarete kadar varmıştır.
Dahası AKP elindeki tüm iktidar imkanlarını pervasızca kullanmıştır. Polis ile HDP’nin Türkiye’ye açılımını engellemeye, asker ile de HDP’nin Kürtlerden alacağı oy oranını zayıflatmaya çalışmıştır. AKP ısrarla bir HDP-MHP ve HDP-Hüda-Par çatışmasının varlığını göstermek istemiştir. Bu konuda devlet gücü yanında örgütlediği birçok taşeron örgütü kullanmaktan da geri durmamıştır. Adana, Mersin, İdil benzeri olayların böyle gerçekleştiği açığa çıkmaktadır. Bu noktada HDP’nin tetikçileri dikkate almak yerine arkalarındaki AKP iktidarını sorumlu tutması gerçekten de doğru ve yerinde olmuştur. Böylece maskesi düşen AKP çılgınlaşırken, olayları doğru anlayan halkın HDP’ye katılımı artmıştır. Belli ki benzer dikkatli ve duyarlı tutumun seçim sürecinde de gösterilmesi önemli olacaktır. Türkiye’nin cumhuriyet tarihinin en gergin seçim sürecini yaşadığı açıktır. AKP’nin bölücü ve düşmanlaştırıcı yaklaşımları toplumu iyice kamplaştırmıştır. Bu temelde artan gerginliğin çeşitli çatışmalara dönüşme ihtimali vardır. Özellikle de AKP’nin seçimde hile yapacağı kanısı bu durumu daha da artırmaktadır. İşte bu noktada HDP’nin tutumu ve pratiği çok önemlidir. Hem olası AKP hilelerine fırsat vermemek için örgütlü ve dikkatli olunması, hem de AKP’nin yarattığı gerginlik ortamının çatışmaya dönüşmemesi için duyarlı davranılması büyük önem taşımaktadır. Eğer HDP bunu da başarırsa, o zaman 7 Haziran seçiminin en etkin ve başaran partisi olma konumuna ulaşacaktır.
Gerçekten de 7 Haziran seçim süreci Türkiye siyasetine HDP’yi kazandırarak daha şimdiden önemli bir sonuç vermiş durumdadır. Uzun süredir alternatifsiz olan AKP iktidarı artık etkin bir alternatif tarafından sıkıştırılmaktadır. HDP’nin yeni iktidar adayı olarak AKP iktidarına alternatif olmayı başarması, onun daha şimdiden kazandığı en önemli sonuçtur. Tabi HDP’nin başarısı bununla da sınırlı kalmayacaktır. Kesinlikle 7 Haziran seçiminin kazanan partisi olacaktır. HDP’nin son mitingleri bu gerçeği açık bir biçimde ortaya koymuştur. Antep’ten Malatya’ya yapılan mitingler söz konusu bu hattın HDP’ye açılmış olduğunu ve seçimde katkı sunacağını açıkça göstermektedir.
Yine Bursa ve Manisa mitingleri HDP’nin Ege Bölgesi’nde güçlü bir çıkış yapacağının işareti olmuştur. İzmir ve İstanbul mitingleri ise, HDP’nin seçim barajını çoktan aşmış olduğunu herkese göstermiştir. Kürt illeri zaten AKP’den daha çok koparak neredeyse HDP için tulum çıkaracak bir konum kazanmıştır. Ankara çevresi ile Karadeniz’in biraz katkı sunması 7 Haziran’da büyük HDP zaferini ortaya çıkaracaktır. Dikkatli tutum ve inançlı çalışmanın zafer kazanmak için yettiği bir kez kanıtlanmaktadır. Artık Türkiye siyasetinde giderek HDP döneminin başlamakta olduğu rahatlıkla söylenebilir. Bunu CHP ve MHP milliyetçiliği engelleyemediği gibi, AKP’nin demogojik milliyetçiliği de engelleyememiştir. 7 Haziran’dan itibaren Türkiye’nin yeni bir döneme açılacağı kesindir. Bunun için mevcut dikkat ve duyarlılığı zayıflatmadan sürdürmek ve seçim günü için de gereken tedbirleri almak gerekli ve önemlidir. Paniğe ve karışıklığa fırsat vermeden bunun da yapılabilmesi HDP’nin seçimde başarılı olmasını sağlayacaktır. Bu temelde hafta sonunda sağlıklı bir seçim ve demokrasi açısından başarılı bir sonuç diliyoruz. HDP’nin kazanacağı seçim başarısının herkesi rahatlatacağına inanıyoruz. Bu çerçevede kalan süre açısından da ‘Ha gayret!’ diyor ve tüm demokratik güçleri tarihi bir demokrasi zaferini 7 Haziran’da birlikte yaratmaya çağırıyoruz!