Türkiye tarihinin en önemli seçimi geride kaldı. İlk defa Türkiye’nin radikal demokrasi güçlerinin siyasal gelişmeleri etkileyen temel aktörü haline gelmesi gerçekleşti. HDP’nin seçim başarısı, sadece seçim başarını değil, Türkiye’nin demokratik devriminin önündeki barajları da yıkmıştır. Onlarca yıldır Kürdistan ve Türkiye’de yürütülen özgürlük ve demokrasi mücadelesinin ortaklaştırılması, Türkiye açısından yeni geleceğin ne olduğunu ortaya koymuştur. Bu […]
Türkiye tarihinin en önemli seçimi geride kaldı. İlk defa Türkiye’nin radikal demokrasi güçlerinin siyasal gelişmeleri etkileyen temel aktörü haline gelmesi gerçekleşti. HDP’nin seçim başarısı, sadece seçim başarını değil, Türkiye’nin demokratik devriminin önündeki barajları da yıkmıştır. Onlarca yıldır Kürdistan ve Türkiye’de yürütülen özgürlük ve demokrasi mücadelesinin ortaklaştırılması, Türkiye açısından yeni geleceğin ne olduğunu ortaya koymuştur. Bu da Denizlerin, Mahirlerin, İbrahimlerin, Kemallerin, Hakilerin, Orhan Yılmazkayaların ve Paramaz Kızılbaşların özlemini, duyduğu ve gerçekleştirmek istedikleri Türkiye’nin kuruluşu anlamına gelmektedir. Türkiye ve Kürdistan’daki gerici güçlerin baskı ve zorla engellemek istediği bu buluşma gerçekleşmiş, demokratik Türkiye özgür Kürdistan hedefine bugünden ulaşmıştır.
Bu başarı, Kürt Halk Önderi’nin büyük emeğinin olduğu HDP-HDK projesinin başarısıdır. Tayyip Erdoğan’ın her gün meydanlarda haykırdığı tek devlet, tek millet, tek vatan ve tek bayrak zihniyeti ve politikalarının yenilgisidir. HDP’nin seçim başarısı, demokratik ulus, ortak vatan zihniyetinin zaferidir. Artık Türkiye’de tüm farklı etnik ve inançsal, kültürel toplulukların eşit ve özgür olarak bir arada yaşayacağı yeni bir zihniyet, kültür ve siyaset anlayışı gelişecektir. Çünkü barış ve istikrar ancak böyle gerçekleşecektir. Bu yönüyle bu seçim başarısı başta Aleviler olmak üzere tüm ötekileştirilmiş inanç ve etnik toplulukların da zaferidir. Zaten Aleviler bu başarıda kendi özgür ve demokratik yaşamlarını gördükleri için özellikle başta İstanbul, İzmir, Mersin, Adana olmak üzere Türkiye’nin birçok şehrinde oylarını HDP’ye vermişlerdir. Dersim halkının tutumu da Alevilerin genel tutumunun yansıması olarak görülmelidir.
Bu seçim başarısıyla sosyalistler başta olmak üzere sol güçlerin yeniden Türkiye siyasetinde etkisini arttıracağı bir dönem başlamıştır. Türkiye’nin tüm sol, sosyalist damarları ve birikimi bu seçimdeki başarıda rollerini oynamıştır. ÖDP ilk önceleri bir tereddüt yaşasa da seçim kampanyası dönemindeki olumlu tutumuyla bu seçim başarısında yerini almıştır. Sosyalistler başta olmak üzere tüm demokrasi güçlerinin bu başarısı bundan sonra bu yönlü ittifakı ve birliği daha fazla güçlendirecektir. Başta HDK çalışmalarında olmak üzere HDP ittifakı içinde yer almaları tüm sol ve sosyalist güçlere kazandıracaktır.
Kürdistan’da Azadi Grubu, DDKD’liler ve diğer farklı düşünce yapısında olanların yarattıkları seçim ittifakı ve birliğinin de Kürdistan’daki seçim başarısında rolü olmuştur. Bu seçim başarısında kuşkusuz Önder Apo’nun inançların devlet dışında kalmasını ifade eden Demokratik İslam, Kültürel İslam yaklaşımı AKP’nin geriletilmesi ve HDP’nin başarısında çok önemli rol oynamıştır. Topluma ait olan ve devletin hizmetine konulmak istenen ve devletin el atarak özünden boşalttığı İslami yaklaşımlara mesafeli olan Demokratik İslam’ın hak, adalet, eşitlik ve vicdan değerlerinin ne düzeyde güçlü olduğu bu seçimde iyi görülmüştür. Meydanlarda Kur’an kaldıran, toplum inancıyla alay eden devletçi ve istismarcı anlayışın topluma ait olan Demokratik İslam’a yenilgisi yaşanmıştır. Kur’an ve dini istismar özellikle Kürdistan’da ters tepmiştir.
AKP yıllardır KDP’nin desteğini alarak Kürdistan’da belli bir düzeyde oy alıyordu. Bu ittifakın Rojava’da oynadığı olumsuz rolü de halk cezalandırmıştır. Kobanê düştü düşecek diyenleri Kobanê zaferi çarpmış ve yere sermiştir. KDP’nin Kürdistan’da AKP’ye koltuk değneği olma politikası da yenilgiye uğramıştır. KDP’nin destek olması, AKP’nin beklenti yaratarak, oyalayarak Kürt sorununu çözümsüz bırakan politikaların sürmesini sağlıyordu. AKP, KDP’yi Kürt sorununu çözmeyen politikalarına destek olmak için kullanıyordu. Böylece başta Kürtler olmak üzere Türkiye toplumunun çözümü dayatmasından kendini kurtarma imkanı buluyordu. Kürt sorununu çözümsüz bırakan bu ilişkinin yenilgiyle sonuçlanması, Kürt sorununun gerçek anlamda çözümünün de önünü açmıştır.
Bu seçim sonuçları HDP, Kürt Özgürlük Hareketi ve Önder Apo’ya yönelik yürütülen psikolojik savaşı da yenilgiye uğratmıştır. “İmralı’da anlaşılmış, HDP barajın altında kalacak, bu milletvekillikleri AKP’ye hediye edilecek” diyenlerin Kürtlere yönelik nasıl bir özel savaş yürüttükleri ya da buna alet edildikleri açığa çıkmıştır. AKP yalakaları ise HDP’ye baraj aştırılıp Abdullah Öcalan etkisizleştirilecek biçiminde propaganda yaparak Kürtlerin kafasını karıştırma ve HDP’yi baraj altında tutmayı hedeflemişlerdir. Bu karşıt iki cenah da esas olarak HDP’yi bağımsızlarla seçime sokma anlayışlarında ortaklaşmalarıdır. Halbuki HDK-HDP projesi esas olarak Önderliğin halkların kardeşliğine ve ortak mücadelesine dayalı Türkiye’yi demokratikleştirme ve tüm sorunları bu temelde çözme projesidir. Seçim sonuçları bu iki psikolojik savaşı da yerle bir etmiştir.
7 Haziran seçimleri Önder Apo’nun zindanda da olsa, tecritte de olsa ideolojik ve politik rolünü oynayacağını bir daha ortaya koymuştur. Her koşulda etkisi ve gücü olan bu Önderliği artık zindanda tutmak mümkün olmayacaktır. Çünkü Türkiye’nin demokratikleşmesi, Kürt sorunu başta olmak üzere tüm sorunların çözümü ile bu Önderliğin özgürlüğü birbirinden koparılamayacak süreçler haline gelmişlerdir.
HDP, büyük bir seçim başarısı elde etmiştir. Bu, ilkelerin zaferidir. Demokratik ulus projesinin zaferidir. Sosyalistlerin ve demokratik güçlerin ittifakının zaferidir. HDP’ye verilen oylar emanet oylar değildir. Zaten ilk defa seçime girilmektedir. Her parti başka partilere oy verenlerden yeni oylar almak için politika üretir, çalışır. HDP de demokratik ulus ve demokratik güçlerin birliği ve ortak mücadelesini ifade eden bir zihniyet ve programla seçime girmiştir. HDP’ye gelen oylar emanet oylar değildir. Bir ajitasyona verilmiş oylar da değildir; bir ilkeye, programa, projeye ve umuda verilmiş oylardır. Aslında şimdiye kadar alınmamış, başka partilerde olan kendi oylarını almışlardır. Bu açıdan emanet oylar demek yerinde değildir. Sınırlı düzeyde sadece AKP’nin hükümet olmaması için verilmiş oylar vardır. Her partiye bu tür tepki oyları gidebilir. Belki de en fazla kalıcı oy HDP’de vardır. Eğer bütün partilerdeki oylar emanettir, iyi değerlendirilmezse gider deniliyorsa, bu doğrudur. Bunun dışında HDP’ye sadece bir seçimlik ya da AKP’ye tepki olarak verilmiş oylar azdır. Yoğun olarak gelen Alevi oyları emanet oylar değildir; farklı etnik ve dinsel topluluklardan gelen oylar emanet oylar değildir. Sol, sosyalist ve demokrasi güçlerinden gelen oylar emanet değildir. Daha önce başka partilere verilmiş, şimdi HDP’ye yönelmiş Kürt oylarına kim emanet oy diyebilir?
Tabii ki bir program ve seçim bildirgesi ortaya konulmuştur. Oylar böyle alınmıştır. Kuşkusuz buna uygun program ve politika olmazsa her partide olduğu gibi HDP’den de oylar gider. Bu anlamda oylar emanettir. Bunun dışında en sağlam ve kalıcı oylar HDP’de vardır.
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.