Türkiye’de seçim atmosferinin iyice kızıştığı bir döneme girdik. Tüm partiler gündemlerini buna endeksledi. Böyle olması çok normal, şunun şurasında bu ülke vatandaşlarının günü ve geleceğini ilgilendiren geleceğine yön verecek bir karar aşamasındayız. Türkiye’de oturumu olup da TC kimlik numarası olan her vatandaş 7 Haziran’da sandık başına gidip oyunu kullanacak. Yurt dışında oy kullanma süresi 31 […]
Türkiye’de seçim atmosferinin iyice kızıştığı bir döneme girdik. Tüm partiler gündemlerini buna endeksledi. Böyle olması çok normal, şunun şurasında bu ülke vatandaşlarının günü ve geleceğini ilgilendiren geleceğine yön verecek bir karar aşamasındayız. Türkiye’de oturumu olup da TC kimlik numarası olan her vatandaş 7 Haziran’da sandık başına gidip oyunu kullanacak. Yurt dışında oy kullanma süresi 31 Mayıs’ta son buldu. Yurt dışı seçmeni şu ana kadar seçimlere ilgisini de ilgisizliğini de katılım düzeyi ile gösterdi. Şimdi tüm dikkatler Türkiye’de 7 Haziran sabahı kurulacak sandıklara kilitlendi. Türkiye medyası yanı sıra dünya medyası da gelişmeleri pür dikkat izliyor. Seçimlerin kapıya dayanmasıyla birlikte siyasi gerilim de had safhaya çıktı. Kolay değil ülkeyi ekonomik darboğazdan kurtarma, aynı zamanda “yıllardır uygulanan ulusalcı seküler politikalarla kördüğüm olmuş Kürt meselesini çözme” vaatleri ile iktidara gelen bir partinin geleceği söz konusu.
13 yıldır iktidarı elinde tutan ve Türkiye’yi İslami bir düzen anlayışıyla yenileştirdiğini iddia eden AKP iktidarından çatırdama sesleri duyuluyor. Kendisi gerildikçe toplumu da geriyor. Demokrasi farklılıkların bir arada özgürce yaşama olanağı bulduğu bir siyasal yönetim anlayışıdır. Hem demokratik bir düzen savunup hem de oy potansiyeli gördüğünüz kesimi hoş tutacak kaide ve kurallar getirirseniz o toplumu kamplara bölersiniz.
Seçimler AKP’nin iktidar sürecinin bir turnusolu olacaktır. Bugüne kadar ne yaptığı ve ne yapmadığı toplumda karşılığını bulacaktır. Bu anlamda çok önemlidir.
Bir iktidar bir ülke toplumunu iyi yönetiyorsa, ülke topraklarında yaşayan herkese adil ve hakkaniyetli, eğitimde, sağlıkta, gelir dağılımında eşit davranabiliyorsa, özgürlükler herkes içinse korkmasına gerek yoktur.
Bir ülke cumhurbaşkanını düşünün; bugün hiçbir dünya ülkesinde yaşanmamış bir ilke imza atıp ülke iktidarı lehine seçim çalışmalarına katılarak sloganvari nutuklar atabiliyorsa o ülkede dirlik ve düzenden bahsedilebilir mi? Oynanan kötü bir komedidir. Halklar küçük düşürülerek oynanan bir seçim komedisidir. Bu ülkede yaşayan hiç kimse, sağcı olsun solcu olsun, hiç kimse böyle bir maskaralığı hak etmiyor.
Cumhurbaşkanı demek ülkenin tüm halklarının temsili demektir. Oysa Erdoğan’ın bugünkü duruşu toplumu bölücü bir duruştur. Sadece kendisine oy verenlerin Cumhurbaşkanlığını yapıyor.
Evet dünyada büyük bir krizden geçiyor. Büyük insanlık krizinden geçiyor doğru. Küresel çapta bir IŞİD belası yaratılarak dünyanın değişik coğrafyalarında katliamlarla halklara gözdağı verilirken, bölgemizde de Kürt, Ezidi ve diğer yoksul insanların, kadınların tecavüze uğratılıp, çocuklarıyla katledilmelerini izliyoruz. AKP iktidarı bölge politikasında safını belirlemiştir. Cumhuriyet gazetesinin yayımladığı fotoğraflar, içinde silah olduğu inkâr edilen TIR’ların IŞİD’e silah taşıdığını belgelemiştir. İktidar tarafından böylesine bir utancı yaşamaya mahkûm edildik. Eğer bu gidişe dur deme cesaretimiz yoksa artık hiçbirimiz hiçbir yerde özgür değiliz. Bunu böyle bilerek yaşamalıyız, bunu böyle kabul ederek nefes almalıyız. Başka yolumuz yok.
AKP iktidarı ve özellikle de Erdoğan bu seçimlerden korkuyorlar. Olası bir başarısızlık sadece iktidarlarını kaybetmelerine yol açmayacak, onun yanında 13 yılda yaptıkları yolsuzluklardan, aldıkları rüşvetlerden, izledikleri dış politika ile içine girdikleri ihanetlerden dolayı hesap sorulacaktır. AKP iktidarı zorbalıkla gizlemeye çalıştığı gerçeklerin ortaya çıktığını görmenin telaşını yaşıyor. Anayasayı hiçe sayarak bir parti başkanı gibi seçim mitingleri düzenleyen Erdoğan istediği sonuçları alamayacağını görmektedir. Telaşı bundandır. 2000 TIR’ın IŞİD cellatlarına silah taşıdığı ortaya çıkmıştır. Oysa bu TIR’ları durdurup arama yapan askerler paralelci ilan edilmiş ve vatana ihanetle suçlanmıştı. Ama şimdi vatana kimin ihanet ettiği ortadadır.
Suriye’de sürdürülen savaşta Erdoğan ve ekibi açıktan IŞİD’den ve onun türevlerinden yana tutum takınmıştır. AKP kurmayları silahların gittiğini gizleyemeyeceklerini anlayınca, “Silahlar IŞİD’e değil, ÖSO’ya gitti” diyerek itirafta bulunuyorlar. Suriye’de ÖSO’nun veya bir başka muhalif geçinen gücün bugüne kadar IŞİD’e karşı mücadele verdiğini gören var mı? Bu cellatlar Kobane’ye saldırırken hepsi seyirci kalmadı mı? Bugün başlarında El-Nusra çeteleri bulunan 14 sözde muhalif grup acaba kimlerin emriyle Afrin Kantonu’nun etrafını sarıyor. Devlet artık kimlerle kol kola olduğunu gizleyemez olmuştur. ÖSO ve El Nusra bugüne kadar ele geçirdikleri tüm alanları çatışmasız olarak IŞİD cellatlarına teslim etmişlerdir.
Bölgemizin ve giderek de Türkiye’nin içine çekilmek istenilen savaştan kurtulmasının yollarından birisi 7 Haziran seçimlerinde HDP’nin barajı aşmasıdır. Bu açıdan bu kanlı boğazlaşmaya karşı olanlar, ayrılıklarımız ne olursa olsun AKP iktidarına son vermenin, Tayyip Erdoğan’ın başkanlık hayalini kursağında bırakmanın yolunun HDP’nin barajı aşmasından geçtiğini görerek oy kullanmak zorundadır. En azından bu seçimde.
Bugün Türkiye’deki seçimlerde kullanacağımızın oyun dünyadaki gelişmelerle böylesine bir ilişkisi de var. İnsanlığı savunuyorsak, insan kalmada direnmek istiyorsak bu seçimler son şansımızdır. AKP iktidarının ve Erdoğan’ın bu ülke insanlarını karşı karşıya getiren, her mitingde, her TV konuşmasında halka hitap ederken düşmanlık tohumları eken, kışkırtan bir üslupla seçim propagandası yapmasına aldırmadan gerekli cevabı sandıkta verme zamanıdır.
Bu iktidar ve başkanları katliamcı zihniyetten besleniyor bellidir. Demokrasiyi araç gören bir zihniyet insanlığı toptan yok oluşa götürür. AKP ve Erdoğan iktidarlarını “güvenceye” alabilmek için bu son haftada ipleri iyice gerecek yöntemleri de devreye koyacaklardır. Bundan şüphemiz yoktur. Ancak bu son çırpınışları olmalıdır. Bizler ülkemizde yaşayan Kürdü, Türkü, Çerkezi, Lazı, Rumu, Ermenisi, Romanı, Süryanisi, Arabı tüm halklar olarak farklılıklarımızın zenginliğini birleştirerek ortak iktidarımızı kuracak adımlarımızı atmalıyız. İnançlarımızın farklılığını görmeyen onu bize bir boyunduruk gibi yaşatanlara bu fırsatı bir kez daha tanımayalım.
Halkların Demokratik Partisi’ni güçlendiren haklılıklarımızdır. Bölgede Kobane’de Rojava’da katliama, işgale cansiperane direniş bizlere umut veriyorsa, gün be gün insanlık için yaşamını feda eden bu güzel insanların direnişini örnek alalım. Türkiye’de henüz vakit varken, ortalık bu katliamcı ve düşmanlık saçan politikalar yoluyla kan gölüne çevrilmeden gücümüze sahip çıkalım… Oylarımızı özgürlükten yana, demokrasiden yana, birlikten yana kullanalım.
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.