Dr. Ata Soyer öleli iki yıl oldu. “Ata ağabey bu aile hekimliği nedir, biliyoruz da anlatamıyoruz, anlatacağımız gibi bir anlatır mısın?” demiştim. TTB ve SES Aile Hekimliği’ne ve Genel Sağlık Sigortası’na karşı yıllarca mücadele yürüttü. Tek ve ısrarlı söylemi “sağlık haktır” olmuştu. Bu söylem, içerisinde her şeyi barındırır. Şimdi Aile Hekimlerinin iş bırakma eylemi var. […]
Dr. Ata Soyer öleli iki yıl oldu.
“Ata ağabey bu aile hekimliği nedir, biliyoruz da anlatamıyoruz, anlatacağımız gibi bir anlatır mısın?” demiştim.
TTB ve SES Aile Hekimliği’ne ve Genel Sağlık Sigortası’na karşı yıllarca mücadele yürüttü.
Tek ve ısrarlı söylemi “sağlık haktır” olmuştu. Bu söylem, içerisinde her şeyi barındırır.
Şimdi Aile Hekimlerinin iş bırakma eylemi var.
Umarım başarılı olurlar.
Bir yandan da korkuyorum.
Sağlık Bakanı çıkıp “asgari ücretin 946 lira olduğu bir memlekette size aylık 8.000 lira veriyoruz, ayda bir nöbet tutsanız ölür müsünüz?” derse.
“Hani sen Aile Hekimliği’ne karşıydın ey sendika, şimdi bunların avukatlığına mı soyundun” derse.
“Yahu sen hekimlere, Aile Hekimliği’ne geçmeyin, bu esnaflıktır, hekimlik etiğine uymaz diye tepindin lakin senin üyelerin bile dinlemedi, büyük bir çoğunluğu memurluğu bırakıp esnaflığı seçti. SES esnaf sendikası mı?” derse.
“Ey sendika, sen Genel Sağlık Sigortası’na da karşıydın, şimdi pekâlâ da olabilirmiş özür dilerim diyorsun. Bu ne iş, eksenin mi kaydı” derse.
“Yahu aile hekimleri memur değil ki, bunlar bizim taşeronlarımız, sendikaya ne oluyor” derse
Sahi ne söyleyeceksiniz?
Sağlığın piyasalaştırılmasının ilk adımı Aile Hekimliği ve Genel Sağlık Sigortası’ydı.
Bu iki şey, deyim yerindeyse kurtların istediği sarı öküzün verilmesiydi.
Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası’nın (SES) neredeyse 10 yıllık mücadele programı sağlığın piyasalaştırılmasına karşı bir bilinç oluşturmayla geçti.
SES ve TTB’nin Aile Hekimliği pilot uygulamasının yapıldığı Düzce gözleminden sonra yayımlanan basın açıklamasından bir iki şeyi anımsayalım:
“Koruyucu hizmetler önceliğini yitirmiştir. Birlikte verilmesi gereken toplumsal hizmetlerin ayrı birimlerce yürütülmesi planlanmıştır. Örneğin, bulaşıcı bir hastalık ile karşılaşılması durumunda aile hekimlerinin sorumluluğu yalnızca bildirim ile sınırlıdır.
Toplumsal ölçekte programlı bir gebe, loğusa, bebek ve çocuk izlemi ve bağışıklama hizmeti gözlenmemiştir.
Koruyucu hizmetlerin alanda sürdürülmesinden vazgeçilmiş, hizmet sadece başvuranlar veya çağrıldığında gelenler ile sınırlandırılmıştır.
Rekabetin hizmet kalitesini arttıracağı düşünülmüş ve planlanmıştır, ancak uygulamalar hekim dışı personelin kayıt dışı çalıştırılması, hekimler arasında özellikle ortak harcamalar ile ilgili tartışmalar ve yoğun ekonomik çıkar hesapları gibi kaygı verici sonuçlara yol açmıştır.
Sosyalleştirmenin temel insan gücünü oluşturan ‘ekip’ kavramı parçalanmış, çok yönlü ekibin yerini ‘iki kişiden oluşan’ yeni bir ekip almıştır. Bu durum ileride önemli bir işsizlik sorunu yaşanabileceğinin habercisidir.
Sözleşmeli statüde çalışma, sosyal güvenlik haklarını ortadan kaldırmıştır.
Uygulamaların tüm aşamalarında görev alan sağlık çalışanları, hekim dışı personelin gözardı edildiğini vurgulamıştır. Bu durum, ekip ruhuna önemli oranda zarar vermektedir.”
Gerçekten de tüm çırpınmalarımıza rağmen üye hekimlerimizin birkaçı dışında kimseyi tutamadık. Hepsi gidip Aile Hekimi oldular. “Deli para veriyorlar Kemal, iki yılda hem evimi hem arabamı alırım” demişti bir arkadaşım. Aldı da.
Bugün artık sağlıkta yıkım tamamlanmış durumdadır. Önce birinci basamak kurutulmuş ve köküne balta vurulmuştu, şimdi iş tamamen piyasaya dökülmüş durumdadır.
O halde ne yapılmalıdır?
SES oturup düşünmeli “Biz esnaf örgütü müyüz, emekçi örgütü müyüz” diye.
TTB oturup düşünmeli “ Biz ne yapıyoruz” diye.
Eğer SES ve TTB birlikteliği anlamlı işler yapmak istiyorlarsa;
– “Ne demiştik ne oldu”nun muhasebesini yapıp kamuoyuyla paylaşmalıdırlar.
-İlaç yazmaktan başka neredeyse bir fonksiyonu kalmamış Aile Hekimliği rezaletinden bir an önce vaz geçilmesi gerektiğini,
-Koruyucu hekimliğin derhal ve acilen yeniden örgütlenmesi gerektiğini,
-Hem genel bütçeden hemde vatandaşın cebinden sağlığa ayrılan paranın nerelere nasıl harcandığını, aslan payını kimlerin aldığını,
-Kamu Hastane Birliği diye yapılan şeyin hangi meslekleri nasıl yok etme aracı olarak kullanıldığını, hastane bütçelerinin nasıl ve kimlere peşkeş çekildiğini, kimlere yeni kadrolar açıldığını çalışıp kamuoyuna aktarmalılar.(1)
Sağlık bu denli keşmekeş içerisindeyken söylenecek o kadar çok şey ve çalışılacak o kadar çok konu var ki. “Nöbet tutmak istemiyoruz” ilk söylemiyle eyleme çıkmak hayal kırıklığı yaratabilir.
Bu eylem umarım başarılı olur.
Kimsenin burnu kanamadan! Biter.
Ayrıca TTB bir meslek örgütüdür. Her eyleminde yanına SES’i katmaktan vazgeçmelidir.
Ata abiye sormuştum “Şu Aile Hekimliği’ni anlatacağım şekilde anlatır mısın?” diye. “Kara düzen” demişti.
İşte bu “kara düzen” anlatılmalıdır.
Geçmişe ağlamak fayda vermez, sarı öküz yendi bitti.
Sarı öküzün yerine şimdi iki ihtiyar kurt istenmelidir.
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.