Metal işkolunda son iki haftadır günden güne ivmelenen bir işçi direnişi yaşanıyor. Bursa merkezli metal fabrikalarında başlayan direnişe çeşitli biçimlerde diğer illerdeki Türk Metal’de örgütlü metal fabrikası işçileri de dahil oluyor. Son olarak Birleşik Metal-İş üyesi işçiler de sınıf kardeşleri ile dayanışma eylemlerine başladılar. Türk Metal’in örgütlü olduğu fabrikalarda 8 ay önce imzalanan grup toplu […]
Metal işkolunda son iki haftadır günden güne ivmelenen bir işçi direnişi yaşanıyor. Bursa merkezli metal fabrikalarında başlayan direnişe çeşitli biçimlerde diğer illerdeki Türk Metal’de örgütlü metal fabrikası işçileri de dahil oluyor. Son olarak Birleşik Metal-İş üyesi işçiler de sınıf kardeşleri ile dayanışma eylemlerine başladılar.
Türk Metal’in örgütlü olduğu fabrikalarda 8 ay önce imzalanan grup toplu sözleşmelerinde (TİS) alınan düşük ücret zamlarına karşı özellikle genç metal işçileri arasında zaten bir huzursuzluk mevcuttu.
Birleşik Metal tarafından TİS döneminde gerçekleştirilen eylem süreçleri ile örgütlü oldukları fabrikaların çoğunda grup TİS’in üzerinde zamlar alınması, son olarak da Bosch’ta (1) işçilerin oluşturduğu basıncın da etkisiyle grup TİS’inin çok üzerinde zam alınması Türk Metal’de örgütlü işçiler arasında ciddi gerilim yaratmıştı.
Bu huzursuzluğu işyerleri ve şube düzeyinde sendika ile paylaşmak isteyen işçilerin, sendikadan “yapacak bir şey yok” cevabı almaları üzerine, işyeri merkezli tepki eylemlerine başladılar. Yemek yememe, toplu çıkış vb. uyarı eylemlerinin ardından 5 Mayıs günü kent meydanında gerçekleştirilmek istenen toplu istifa eylemi Türk Metal yöneticilerinden oluşan çetelerin saldırısına uğramıştı.
Aynı gün direnişin merkezini oluşturan Renault’da bir kısım işçi işten atılmak istendi. İşçilerin atılan arkadaşlarına sahip çıkması sonucu işten atılmalar engellendi. Birliğin ve mücadelenin yarattığı özgüven ile önceden parça parça başlayan istifalar sektörün en büyük 7-8 fabrikasında kitlesel boyuta ulaştı. Gelinen noktada sınırı Bursa’yı aşan direnişte on binlerce işçi Türk Metal’den istifa etti.
Direnişin bir ileri adımı olarak başlayan fiili grevlerin sayısı da artıyor. İşçiler taleplerini doğrudan eylemle ifade ediyorlar. Şu ana kadar Renault, TOFAŞ, MAKO, Coşkunöz, Ford, Ototrim, Valeo’da işçilerin fiili grev hali mevcut. Metal patronları işçilerin örgütlü davranmalarının önüne geçebilmek için işyerlerini tatil etmeye başladılar. İş bırakılan ana fabrikalara ürün veren metal fabrikalarında da zorunlu olarak “tatil”ler gündeme geliyor. Süreç fiili bir işkolu grevine evrilme potansiyeli taşıyor.
Tarih tekerrür mü ediyor
Türk Metal üyeleri arasında özellikle otomotiv fabrikalarında çalışan işçilerde direniş dönemsel patlamalarla görünür hale geliyor.
Metal işçilerinin son isyanını 1998’de yaşanan isyan ile kıyaslamak mümkün. Bu dönemde de Türk Metal’in örgütlü olduğu fabrikalarda on binlerce metal işçisi imzalanan grup TİS’lerine karşı ayaklanmıştı. Renault, TOFAŞ ve Ford’da başlayan işçilerin iş bırakma eylemleri ve Birleşik Metal-İş’e yönelimi işveren ve sarı sendika baskısıyla engellenmiş, direnişe öncülük eden onlarca işçi işten atılmıştı.
Sonraki yıllarda imzalanan toplu sözleşmelerde metal işçisinin ücretleri gerilemeye devam etti. Özellikle işe yeni başlayan işçiler daha önce kazanılan haklardan yararlandırılmadılar.
2012 yılında imzalanan toplu sözleşmelerin ardından yine Renault işçilerinin başını çektiği bir dizi eylem süreci yaşanmış ancak eylemler somut bir kazanım elde etmeden sönümlenmişti.
Direnişin arka planı
Aradan geçen yıllarda metal işçisinin aksine metal sermayesi büyümeye devam etti. Otomotiv sektörü ihracatta en büyük paya sahip ve bu pay son yıllarda artıyor. Son 10 yılda işçi başına üretim miktarı da artmasına rağmen söz konusu üretim ve “verim” artışı işçilerin ücretlerine yansıtılmadı.
Sektörde uzun yıllardır düşüşte olan ücretler özellikle genç işçiler arasında rahatsızlık yaratıyor. Genç işçilerin bu tepkisi sadece son direnişte değil metal işçilerinin bu yılın başında gerçekleştirdikleri grev sürecinde de dikkat çekmişti.
DİSK Birleşik Metal-İş tarafından örgütlenen grev (2) süreci öncesinde yapılan eylemler sonunda, her ne kadar grev yasaklanmış olsa da, Türk Metal’in imzaladığı sözleşmeden daha ileri sözleşmelerin imzalanması da son eylem dalgasına ilham veren gelişmelerden sayılabilir.
Direnişin zayıf karnı
Metal işçilerinin direnişi büyük ölçüde kendiliğinden bir nitelik taşıyor. Bu durum direnişin zayıf karnını da oluşturuyor.
Geçmişten gelen alışkanlıkların da etkisiyle direnişçi işçiler hızlıca direnişe yön veren yerel örgütlenmeler oluşturdular. Ancak bu örgütlenmelerin DİSK ile bağ kurma eğilimleri örneğin 1998 direnişi ile kıyaslandığında çok zayıf.
Kendiliğindenci niteliği ve DİSK ile bağının olmaması direnişi içerilmeye çok daha açık bir hale getiriyor. İşçilerin istifa sonrası yaptıkları Toyota–Honda fabrikalarında uygulanan sendikasız sözleşme modeli ya da bağımsız sendika kurma tartışmalarını bu tehlikenin yansıması olarak değerlendirilmeli.
Honda, Toyota fabrikalarındaki çalışma koşullarının sendikalı işyerlerinden daha kötü olması, işkolunda bağımsız bir sendikanın toplu sözleşme yapabilmek için 45 bin civarı üyeye ihtiyaç duyması ve direnişin mevcut örgütlülük düzeyinin nitel ve nicel olarak böyle bir sendikayı örgütlemekten uzak olması bu iki tartışmayı da gerçekçi olmaktan çıkarıyor.
Direnişe hatalı yaklaşımlar
Direniş içinde zaman zaman sendika düşmanlığı işçilerin taleplerinin önüne geçebiliyor. Sarı sendikaya karşı haklı öfkenin işçi sınıfının tarihsel kazanımı olan sendika örgütlenmesine karşı bir algı yaratacak şekilde derinleştirilmesinin metal işçilerinin direnişine ilerletici bir katkısı olmayacaktır.
Direniş değerlendirilirken ya da işçilerle kurulan temaslarda kavramlarla doğru ilişkiler kurulması önemli. Örneğin itirazın sendika aidatlarına değil, aidatların kullanım biçimine yönelmesi, sendika kavramının değil sendikal anlayışın eleştiri konusu yapılması gerekiyor. İşçiler tarafından oluşturulan taban inisiyatiflerinin sendikaya alternatif olarak değerlendirilip mutlaklaştırılması da bu algıyı pekiştiriyor.
İşçilere genel olarak hakim olan milliyetçi-muhafazakar ideolojinin, işçilerin DİSK’e yönelmesinde engel olduğu yargısı çeşitli zeminlerde dillendiriliyor. Bu durum sadece Türk Metal üyesi işçilerin gerçekliği değildir. Bugün DİSK üyesi metal işçileri dahil işçi sınıfının geneli ideolojik gericilikten muzdariptir. Ancak bu geri eğilimlerin aşılabildiğinin de onlarca-yüzlerce örneği vardır. Bunu bilmek için işçi sınıfı mücadelesi ile organik bağa sahip olmak yeterlidir.
Dayanışmayı büyütelim
Direniş halen sınırlarına ulaşmış değil. Fiili-meşru tüm hareketlerde olduğu gibi devletin ve sermayenin eylemleri kriminalize etme girişimleri artarak gündeme gelecek. Fabrikalarda asılan ‘yasadışı eylem yapıyorsunuz’ açıklamalarını, iş müfettişlerinin ‘işten atılırsınız’ nasihatlerini, Türk Metal’in ‘provokatörleri aranızdan ayıklayın’ çağrılarını… Bunun öncü adımları olarak değerlendirmek gerekir.
Metal işçilerinin kölelik koşullarına itirazını yoğun seçim gündemi içerisinde görünür hale getirmenin zorluğuna rağmen; metal işçisinin isyanının ilerici sendikal birikimle buluşmasını sağlamak; direnişin içerilmesine ve sönümlenmesine engel olmak için çaba sarf etmek; işbirlikçi sendikal çizgiden hesap soran bu öfkeyi diğer iş kollarına yaymak, vazgeçemeyeceğimiz sorumluluklarımız arasında yer alıyor.
Dipnotlar:
1. Bosch işçilerinin Mart 2012’de sendika değiştirmek üzere yaptıkları girişim devlet-işveren ve sarı sendika ablukası ile başarısızlıkla sonuçlanmıştı. Bu girişim mahkeme süreci ile birlikte 2 yıla yakın sürdüğü için Bosch fabrikalarındaki sözleşme süreci grup TİS’lerinden ayrı işledi.
2. Birleşik Metal-İş tarafından hayata geçirilmeye çalışılan grev sürecine dair değerlendirme bu yazının konusu içinde yer almıyor.
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.