Son beş yılda sömürü oranları üç fabrikada şu şekilde gerçekleşmiştir: Renault’ta sömürü oranı yüzde 496, Ford’da yüzde 654 ve TOFAŞ’ta yüzde 730 “Ücretler, Bosch Fabrikası sözleşmesine göre yenilensin!” Renault işçilerinin greve çıktıklarında başlıca talebi buydu. Sonra Ford, TOFAŞ ve diğer metal fabrikalarına sıçrayan grevlerin başlıca talebi yine ücretlerin artırılması oldu. Tabii ki işten atılanların geri […]
Son beş yılda sömürü oranları üç fabrikada şu şekilde gerçekleşmiştir: Renault’ta sömürü oranı yüzde 496, Ford’da yüzde 654 ve TOFAŞ’ta yüzde 730
“Ücretler, Bosch Fabrikası sözleşmesine göre yenilensin!” Renault işçilerinin greve çıktıklarında başlıca talebi buydu. Sonra Ford, TOFAŞ ve diğer metal fabrikalarına sıçrayan grevlerin başlıca talebi yine ücretlerin artırılması oldu. Tabii ki işten atılanların geri alınması, çalışma koşullarının iyileştirilmesi gibi talepler de haykırılıyor.
Ücret artışı, işçi sınıfının vazgeçilmez talebidir. Nice genel grevler, öncüsünün işçiler olduğu nice siyasi mücadeleler, küçük, basit, ihmal edilebilir ücret artışı talebiyle başlamıştır…
Renault, TOFAŞ, Ford işçileri ücretlerinin geçinmek için yeterli olmadığını açıkladılar: Otomotiv sanayisinde bir saatlik ücret 9 TL. Buna göre yasal çalışma süresine göre aylık ücret bin 620 TL ediyor. Ücretler son 7 yılda sınırlı artışlarla, çoğu kez de enflasyonun altında artarak bu seviyeye ulaştı.
Düşük ücretler yüksek sömürü
İşçilere neden geçim şartlarının altında ücretler reva görülüyor? Metal sektöründe gelir yaratılmıyor mu? Sektör verimli çalışmıyor mu? Yatırımlar erteleniyor mu? Geliniz bu soruların cevaplarını fabrikalardaki üretim sürecini inceleyerek vermeye çalışalım. İnceleme işçilerin ücret taleplerinin “gerçekçi” olup olmadığına da cevap verilmesine katkı sağlayacaktır.
İnceleme alanımız metal sektörünün en önemli üç işyerini kapsıyor: Renault, Ford ve TOFAŞ. Bu üç işyeri metal sektörünün en büyük olmasının yanısıra en modern işyerleri arasında yer alıyor. Dolayısıyla bu üç fabrikadaki durum, metal sektörünün bütününe de keskin bir projektör sunmuş olacaktır. İncelememizi dayandırdığımız kaynakların hemen hepsi resmi kaynaklar oluşturuyor: Başlıca kaynağımız İstanbul Sanayi Odası’nın 500 büyük firma araştırması oldu. Tamamlayıcı bilgiler için, MESS, Kalkınma Bakanlığı, İMKB kaynaklarına başvurduk. Otomotiv Sanayicileri Derneği kaynaklarından da sınırlı ölçüde yararlandık. Ücretler konusunda resmi veriler (TÜİK, Kalkınma Bakanlığı) son derece yetersiz olduğu için, metal sektörü sendikalarının sözleşmelerini ve işçilerin beyanlarını dikkate aldık.
Görüldüğü gibi incelememiz tamamen gerçek ve güvenilir verilere dayanmıyor. Bu nedenle kesin vaziyeti ortaya koymaktan ziyade, eğilimleri, kırılma noktalarını ve yoğunlaşma düzeylerini gösteren sonuçlar olarak ele alınmalıdır.
İncelememiz için son not olarak şunu belirtelim, yazıyı tablolara grafikleri boğmamak için, rakamları mümkün mertebe az kullandık.
Ücret seviyesi
Bu üç fabrikanın ortalama işçi ücret düzeyini resmi enflasyondan arındırdığımızda 2012’ye göre yüzde 4,3 oranında 2009 yılına göre ise yüzde 8,2 oranında daha düşük olduğunu görüyoruz. Veriler ücretlerin enflasyondan arındırıldığında sürekli bir düşme eğiliminde olduğunu, toplu sözleşmelerin, bu gerilemeyi kesinlikle telafi edemediğini ortaya koymuştur.
Diğer yandan resmi enflasyon gerçek enflasyonun çok gerisinde. Ortalama bir işçi ailesinin geçim şartlarını ölçmeyen hiçbir hesaplama gerçek enflasyonu ortaya koyamaz. Dolayısıyla eğer gerçek fiyat artışları elimizde olsa ve kullanabilsek (sendika bürokrasisi trilyonluk fonlarını bu meseleyi çözmek için harcamaz) bugünkü ücret seviyesinin 2009’a göre çok daha düşük olduğu ortaya çıkacaktı.
Verimlilik
Ücretler neden sürekli gerileme eğiliminde? Acaba metal işçileri verimli (üretken) değiller mi? Verimsiz oldukları için mi kendilerine düşük ücret dayatılıyor.
Resmi veriler bunun aksini gösteriyor. İşçi başına düşen üretim veya bir işçinin ürettiği ürün olarak tanımlanan verimlilik, her üç fabrikada 2010-2014 döneminde sürekli yükseliyor.
Şöyle, Renault’da (2010-2014 döneminde) verimlilik her yıl ortalama yüzde 3,4 oranında arttı. Ford’da söz konusu dönemde yıllık verimlilik artış ortalaması yüzde 8,1 olurken, TOFAŞ’ta bu oran yüzde 2,4’te kalıyor. Fabrikalar arasında verimlilik farkları işçilerin beceri farklarından değil, kullanılan malzeme (hammadde-yarı mamul vd) ile, fabrikanın teknik donanımından kaynaklanmıştır. Mesela Ford’da işçi başına kullanılan malzeme miktarı (ve değeri) işçi başına sabit sermaye (teknik donanım düzeyi) söz konusu 5 yılda her iki fabrikaya göre çok daha hızlı biçimde yükselmiştir.
Renault, TOFAŞ ve Ford fabrikalarında verimlilik seviyesinin sürekli yükselmesi, bir önceki yıla göre daha fazla üreterek, toplam üretimi artırmış olduklarını tartışılmaz biçimde ortaya koyuyor.
Bir işyerinde verimlilik artmasaydı bile ücretlerin ortalama geçim şartlarından daha düşük seviyede olmaması gerekirdi. Fakat verimlilik artarken ücretlerin artırılmaması, sömürünün aşırı biçimde yoğunlaştırılması anlamına gelir.
Yoğunlaşan sömürü
Bir fabrikada eğer ücretler verimlilik hızından daha düşük oranda artarsa, fabrika için sıkıntı oluşturmaz. Çünkü İşçi başına ürün artışı ile ücret artışını telafi etmenin imkânı var demektir. Böylece işçi başına artan ürünün yani verimliliğin sağladığı gelirin bir kısmı ile, ücret artışı telafi etmek mümkün olacaktır. Ama tersi durum varsa yani verimlilik artarken, ücretler düşüyorsa, o işyerinde sömürü aşırı biçimde yoğunlaşıyor demektir.
Renault Ford ve TOFAŞ’ta resmi veriler, verimlilik artarken, ücretlerin (enflasyondan arındırılmış) gerilediğini ortaya koyuyor. Bunun sonucunda her üç fabrikada 2010-2014 döneminde sömürü aşırı biçimde yoğunlaşmıştır.
Buna göre son beş yılda sömürü oranları üç fabrikada şu şekilde gerçekleşmiştir: Renault’ta sömürü oranı yüzde 496, Ford’da yüzde 654 ve TOFAŞ’ta yüzde 730. Bu sömürü oranları sonucu fabrikalarda elde edilen gelirin paylaşımı yine aynı dönemde (2010-2014) ortalama şu şekilde olmuştur: Renault’da net ücretlerin payı yüzde 17,1 olurken sermayenin payı yüzde 82,8’ye çıkıyor. Ford’da durum daha vahim düzeyde gerçekleşiyor, ücretlerin payı yüzde 13,6 sermayenin payı yüzde 86,4. TOFAŞ’ta ise ücretlerin payı daha da düşük yüzde 12,5 düzeyinde kalırken sermayenin payı yüzde 87,5’ye yükseliyor.
İlk adım sömürüyü yavaşlatma
İşçi ücretlerinin artışının sağlayacağı ilk şey geçim şartlarının iyileşmesine katkıda bulunmak olacak. Bu katkı aslında fabrikada yaratılan gelirin (işçilerin yarattığı değerin) işçilere biraz daha aktarılması anlamına geliyor. Bu aktarma ne kadar fazlaysa sömürü düzeyi de o ölçüde azalıyor demektir. Hiç kuşkusuz bütün bunlar fabrikalardaki (ve ekonomideki) adaletsizliğin tamamen ortadan kaldırılması anlamına gelmeyecek. Ama bu adımlar sadece ücret adaletsizliğine değil, toplumdaki adaletsizliğe karşı mücadelenin genelleşmesine paha biçilmez katkı sağlayacaktır.
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.