Söz konusu seçim reklamında ne denli çevreci ve ne denli doğa düşkünü parti olduklarını “yol kenarları sokaklar, her yer ağaç her yer çiçek” deyip “konuşarak, yakarak, yıkarak çevreci olunmuyor, onlar konuşur Ak Parti yapar” diye bitirirken, kendinde olmayan şeyin varmış gibi gösterilmesi konusunda gelinen nokta insanı şaşırtan boyutlara ulaşıyor Freud uzmanı değilim elbette. Ama biraz […]
Söz konusu seçim reklamında ne denli çevreci ve ne denli doğa düşkünü parti olduklarını “yol kenarları sokaklar, her yer ağaç her yer çiçek” deyip “konuşarak, yakarak, yıkarak çevreci olunmuyor, onlar konuşur Ak Parti yapar” diye bitirirken, kendinde olmayan şeyin varmış gibi gösterilmesi konusunda gelinen nokta insanı şaşırtan boyutlara ulaşıyor
Freud uzmanı değilim elbette. Ama biraz olsun çoğu okur-yazar gibi biraz okumuşluğumuz ve yaşam pratiğine dair biraz çıkarım yapmışlığımız vardır.
Freudyen bir bakış açısıyla AKP iktidarının kendinde olmayanı, kendinde olamadığını ve olamayacağını bildiği ama konjonktür gereği olması gerektiğine de inandığı bazı şeyleri varmış gibi gösterme konusunda Freud’un kuramları çoğu zaman tartışmasız bir gerçekliği anlatır.
İnsanın zayıf olduğu, yetersiz hissettiği ve özellikle toplumsal algının bu yönde oluştuğu durumlarda sergilediği davranışlardan birisi de, zayıf, yetersiz olduğu ile ilgili olarak tam tersine güçlü ve yeterli olduğuna ilişkin sahte davranışlardır. Hayatında ne eksikse onun zenginliği, hangi konuda yetersiz ise o konularda sapkınlığa varan davranışlar ilgili kuramın pratiğe ilişkin bulgularıdır.
AKP’nin seçim reklamlarından birisi de ağaca ve yeşilliğe ilişkin olan reklamdır. Reklam genel olarak diyor ki; ağaç ve yeşillik bizim işimiz. Biz her yeri ağaçlandırdık ve yeşillendirdik.
Evet, ağaçlandırmış olabilirler. Yeşillendirmiş de olabilirler. Birçok yeri çiçekler ile rengârenk yapmış, çoğu kişinin hiç görmediği lale bahçeleri kurmuş olabilirler.
Ama bunların neredeyse tamamı “endüstriyel ağaç, endüstriyel yeşillik ve endüstriyel çiçeğe” bağlı uygulamadır. Yani işin içinde para çıkışı ve para girişinden oluşan büyük para transferleri söz konusudur. Kentlerdeki yerel yönetimlerde gerçek amacın ticaret yapmak, ticareti düzenlemek ve istenilen yönlere para trafiği sağlamak için kullandığı en önemli araçlardan birisi de park ve bahçeler ile ilgili olan işlerdir. Böylesi bir anlayıştan doğan ağaç, yeşillik ve çiçek sevgisi nasıl oluyor da doğa sevgisini ve doğallığa ilişkin olumlu bir tutumu ve davranışı yansıtabilir?
Üstelik aynı kentlerde on yıldır kargalar konuyor diye ağaç kesmiş, cami yapılacak diye inanç sömürüsü de yaparak parklara saldırmış, ağaçları yok etmiş, onlarca kez kent imar planları değişikliğine giderek, kent içindeki tüm doğal alanları imara açmış bir iktidarın yerel yönetim uygulamaları duruyorken. İstanbul örneği dahi bu anlattıklarımızı kanıtlamaya yeter. Kentin tün doğal alanlarını, parklarını ve dağlarını betona gömen bir zihniyetin yine aynı kente on binlerce lale dikmesi, yüzlerce metrekare yapay çim döşemesi ikiyüzlü bir davranış değilse başka nedir? Olmayanı varmış gibi göstermekten başka.
Söz konusu seçim reklamında ne denli çevreci ve ne denli doğa düşkünü parti olduklarını “yol kenarları sokaklar, her yer ağaç her yer çiçek” deyip “konuşarak, yakarak, yıkarak çevreci olunmuyor, onlar konuşur Ak Parti yapar” diye bitirirken, kendinde olmayan şeyin varmış gibi gösterilmesi konusunda gelinen nokta insanı şaşırtan boyutlara ulaşıyor.
Sanki bu iktidar uluslararası sömürü sisteminin, yenidünya düzeninin uygulamalarından birisi olan “küresel su politikalarının” bir gereği olarak Türkiye’nin derelerini, çaylarını, nehirlerini en acımasız biçimde kurutmayı, biyolojik çeşitliliği yok etmeyi göze alan işbirlikçi bir iktidar değil. Sanki bu iktidar altın arayıcısı, modern definecilere Türkiye’nin dağlarını peşkeş çekip, yerin altını üstüne getirenlere isyan edenleri tutuklatan iktidar değil. Sanki bu iktidar sahilleri imara açan, Türkiye’nin en büyük sahil şeridine otoban yapan ve bununla övünen iktidar değil.
Bunların doğa sevgisi sokak köpeklerine tekme atıp evinde köpek besleyenlerin hayvan sevgisinden daha beter bir doğa sevgisidir. Bunlar doğa konusunda “kapitalizmin gölgesinden yararlanmadığı ağacı kestiği” bir sistemin tam olarak din ile harmanlanmış piyasacı ve gerici düzen koruyucuları ve çavuşlarıdırlar.
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.