Husiler, Vietnam’da evlerini ve ailelerini korumak adına savaşan Viet Kong’lular gibi savaşacak ve Suudi Arabistan kendisini Yemen’deki “Vietnam”ında bulacak
Husiler, Vietnam’da evlerini ve ailelerini korumak adına savaşan Viet Kong’lular gibi savaşacak ve Suudi Arabistan kendisini bir Yemen bataklığında, Suudilerin Yemen’deki “Vietnam”ında bulacak
Suudi Arabistan kraliyet ailesinin, altı yıl önce Yemen’de Husi kabilesi savaşçılarının elinden yaşadığı son askeri yenilgiden dolayı halen içi yanarken, yüksek ihtimalle bir Suudi “Vietnam”ına dönüşecek biçimde Yemen’i işgal etmeye dönük son girişiminde kararlı görünüyor.
Suudi ordusu 2009’da, Husilere karşı Suudi-Yemen sınırı boyunca gerçekleştirdiği büyük saldırıda bozguna uğramıştı. Hemen ardından karşı saldırıya geçen hafif silahlı Husi savaşçıları Suudi topraklarından büyük bir parçayı ele geçirmiş, Suudi ordusunun beceriksizliği teşhir olmuştu.
En son 1960’ların başında bir “Pan-Arap ordusu” Yemen’i işgal etmeyi denediğinde, Mısır’ın generallikten başkanlığa geçen lideri Nasır, kuyruğunu kıstırmış ve daha sonra kederli bir biçimde kendisinin de “Mısır’ın Vietnam’ı” diyerek itiraf ettiği topraklardan 50 bin kişiyi aşkın ordusuyla geri çekilmişti.
Yemen’deki mesele, bir Şii-Sünni ya da İran-Suudi Arabistan meselesi değildir. Suudi kraliyet ailesi bu akılsız felaketi başlatırken bir kenarda oturmaya zorlanan Obama liderliğindeki beceriksiz yönetimle de ilgili değildir.
Yemen’deki mesele, tamamen, geçmişi yüzyıllara dayanan kabilesel çatışmalarla ilgilidir ve bu meseleleri çözmenin tek yolu, uzun ve yorucu bir müzakereler sürecidir. 1990’da, Yemen’in yeniden birleşmesiyle sonuçlanan bir barış antlaşması, zahmetli biçimde hayata geçirilmişti.
Yirmi yıldan fazla yürürlükte kalan bu barış antlaşması, o dönemde kendilerine Eritre Halk Kurtuluş Cephesi diyen bağımsızlık savaşçılarından oluşan bir grubun liderliği aracılığıyla gerçekleşmişti. Bu, bugünkü çatışmanın taraflarınca henüz kabul edilmemiş bir olgudur.
Suudiler, kibir ve kendini beğenmişlikle, çoğunlukla paranoyayla, sözüm ona “İran’ın başını çektiği Şii düşmanlar halkasınca” kuşatılmış olmaktan duyduğu korkuyla (en azından Batılı medyada sürekli konuşanların bizi inandırmak istediği budur) bu savaşa girişmektedir.
Gerçek ise, Suudi kraliyet ailesinin, bir Şii hareketine benzeyen her şeye karşı ateşli bir nefret taşıyan Vahabi fanatiklerle dolu bir grup olduğudur. Her ne kadar tarihsel olarak Batı Asya’daki Şiiler, Yemen Husilerini gerçek Şii olarak kabul etmese de, bu böyledir.
Aslında İran’ın Bahreyn’deki Şii ayaklanması lehine herhangi bir müdahalesi olmamakla birlikte, Suudilerin İran paranoyasının İran’ın tehdit edici faaliyetlerine dayandığı pek söylenemez. İran ordusunun Husilerin Yemen’i ele geçirmesine destek olduğuna dönük bütün laf kalabalığına karşın, bu iddia somut herhangi bir kanıta dayanmamaktadır.
Yemen hükümetinin süregiden ihmallerinden beslenen ve ülkede kol gezen açlık siyasetinin harekete geçirdiği Husiler, eski Başkan Salih ile bir antlaşma yaptı ve ülkeyi ele geçirmek için atağa geçtiler. Salih’in, Suudi / Körfez Devletleri güdümündeki Yemen ordusunun başında bulunan oğlu iki yıl önce Yemenlilerin üzerine çökmüştü.
Husiler, (çoğunlukla sürgündeki Suudi fanatiklerden oluşan) “Arap Yarımadası’ndaki Vahabi El Kaide”nin bundan böyle Yemen topraklarındaki varlığına izin vermeyeceklerini açık biçimde ilan etmekle birlikte, müzakereler için de çağrıda bulunuyorlardı.
2009’da askeri bir hezimet yaşayan Vahabi Suudi rejimi, ülkenin petrol zengini doğu bölgesinde yaşayan boyun eğdirilmiş Şii nüfusunun gözünde zayıf ve beceriksiz görünmekten de korkuyor. İşte bu koşullarda, Suudi rejimi ise kendilerine bir “Vietnam” yaratacak pozisyonlarında ısrar ediyor.
Kuşkusuz bunu, Mısır’ın Yemen’in beklenen işgaline destek vereceğini vaat ettiği birliklerin yanı sıra bir Pan-Arap bayrağı altında yapıyor.
Mısır’ın generallikten geçme son Başkanı Sisi ise Mısır’ın Yemen’e boyun eğdirme girişiminde hezimete uğramasının anısıyla büyümüş olan kısmen mütereddit bir müttefik. Başkan Sisi’nin elinde şapkayla yalvararak dolaşmasının ardından, Suudi Arabistan ve Körfez Ülkeleri’nin Mısır’ın sendeleyen ekonomisine 20 milyar doların üzerinde yardım ve yatırım yapacaklarını ilan etmesi de bir tesadüf değil.
Çatışmanın Yemen-Suudi sınırında kızıştığı bildiriliyor ve Suudi ordusunun burada henüz ciddi bir ilerleme sağlayamamış olması da düşündürücü. Husi savaşçıları Yemen’in petrol zengini güney kenti Aden’i ele geçirmeye odaklanırken, Suudi ordusunun Husi bölgesinin kalbini işgal etme girişimleri pek iyi gitmiyor.
Bu noktada Suudi ordusu halen savunmasız Yemen halkına karşı havadan bir katliam gerçekleştiriyor. Söz verilmiş olan kara saldırısı eğer gerçekten başlarsa, güçlenmiş Husi milislerinin, gerçek savaş deneyimi çok az olan sözümona Pan-Arap ordusuna karşı savaşına şahit olacağız. Husiler, Vietnam’da evlerini ve ailelerini korumak adına savaşan Viet Kong’lular gibi savaşacak ve Suudi Arabistan kendisini bir Yemen bataklığında, Suudilerin Yemen’deki “Vietnam”ında bulacak.
Counterpunch.org sitesindeki İngilizce orijinalinden Sendika.Org tarafından çevrilmiştir
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.