(Bir İktisat Yazısı) Yemin etmiş ülke yöneticilerinin rüşvet, irtikap ve talanla elde ettiği servete el koyamayan yargı, Roboskili ‘kaçakçıların’, aile babalarının, geçim kaygısı yüzünden -46’lılar tarafından yönetilen bir ülkenin, ne zaman ne yapacağı kestirilemeyen, ‘düzenli’ ordusunun F-16 bombalarına, G-3 kurşunlarına rağmen- katırına yüklediği ticari eşyayı bir kıyıdan diğerine geçirmekten başka çaresi olmayan vatandaşların tek üretim […]
(Bir İktisat Yazısı)
Yemin etmiş ülke yöneticilerinin rüşvet, irtikap ve talanla elde ettiği servete el koyamayan yargı, Roboskili ‘kaçakçıların’, aile babalarının, geçim kaygısı yüzünden -46’lılar tarafından yönetilen bir ülkenin, ne zaman ne yapacağı kestirilemeyen, ‘düzenli’ ordusunun F-16 bombalarına, G-3 kurşunlarına rağmen- katırına yüklediği ticari eşyayı bir kıyıdan diğerine geçirmekten başka çaresi olmayan vatandaşların tek üretim aracına el koyuyor. E, bunlar katır; bilekte saat, denizde tanker, sit alanında villa, İsviçre gizli hesabında döviz, ayakkabı kutusunda para, TRT 1’de Osmanlı dizisi, Suriye’de iç savaş, sokakta TOMA değil. Bunların anneleri eşek, babaları at, her biri kendi neslinin ilk ve son temsilcisi. Kaçakçının, O çileli aile babasının hem yoldaşı hem de ekmek kapısı, köyün ambulansı, biraz arpa-biraz sevgi ve epey bir yükle aşamayacağı karlı dağ yok. Epey bir yük derken ortalama 100 kilo civarında.
Taşıdığı yüke göre kaç katır bir tanker eder hesabına gelince;
1 katır = 100 kg
1 Tanker = 7.150 DWT = 7.150 Ton= 7.150.000 Kg
7.150.000/100= 71.500 böylece
1 tanker =71.500 katır.
Sanırım Bilal’in firması bu tankerlerden 10 tane sipariş etmiş. Kuru yük gemiciklerini de hesaba eklersek;
(71.500×10)+Kuru Yük Gemileri= 1.000.000 Katır
Bilal’in 1 milyondan fazla katırı var, Roboski’nin ise kurşuna dizilmiş 12 katırı, F-16’larla bombalanmış 34 Bilal’i diyemeyeceğim, 34 tane evladı var. Buyrun hesabı siz yapın. Ha diyebilirsiniz ki Onlar kaçakçı, Bilal ise meşru bir ticaret yapıyor. Bundan da çok emin olmayın derim size.
Katırlara ‘Devlet’ el koyuyor ama bakamıyor. Tıpkı tankerleri teslim ettiği gibi katırları da sahiplerine teslim etse, olmuyor. 1 milyon katır serin sularda, güneşli denizlerde, dalgaların üstünde ve sahibi paraların içinde, yüzerken, Roboski’nin 12 katırına, sırtlarında 100 kg malla karlı tepeleri aşıp, ‘Türk Ekonomisi’ne onulmaz zararlar verir endişesiyle el konuluyor. Ancak bu el 46’lı katilin eli. Salgın hastalık endişesiyle -ne kadar duyarlı bir ‘Devlet’. Bu ülkede katırdan yayılan hiçbir salgın hastalığa daha önce rastlanmamış olsa da ve o ülkede tam da aynı zamanlarda hiç kimsenin, sağlık bakanlığının bile, haberi olmayan ve 40’dan fazla insanın ölümüne yol açmış gerçek bir salgın hastalık varken; – öncelik katır tehlikesine veriliyor ve katırlar kurşuna diziliyor.
Normal, çünkü asmasalar beslemek zorunda kalacaklar. Ancak bu sadece bir ‘iktisat’ ve biz bu ‘iktisat’ı doğru anlamalıyız.
Pekiyi bu tankerler ne kadar kan, özür dilerim, yakıt harcıyor. Kaba bir hesapla günlük 7 ton.[1]
Tankerlerin yılda 240 gün 24 saat çalıştığını öngörürsek;
240×7= 1.680 Ton, 10 tanker hesap edersek;
Bilal’in tankerleri 1 yılda 16.800 ton yakıt harcıyor.
Şimdi; bir insanın beden ağırlığının % 8’i kan olduğuna göre ve ortalama 70 Kg beden ağırlığından hesap edersek,
70×0.08= 5.6 Kg
Böylece Bilal’in gemilerinin sadece 1 yıl için gereksinimi olan yakıt ve/veya ceset miktarını kolaylıkla hesap edebiliriz;
16.800/5.6= 3.000 İnsan ve/veya Katır.
Pekiyi var mı bu kadar kan/mazot? Bakalım hemen.
2014’te;
İş Cinayetlerinden elde edilen: 1.886
Kadın Cinayetlerinden gelen; 294
Polis-Kontrgerilla-Esnaf katkısı = 135 (yaklaşık rakam)
Asker intiharları:100 (Açıklanan rakam 18 ve tabii ki hiç inandırıcı değil)
12 katır’ı da hesaba katıyoruz ve;
Alt alta toplarsak;
1.886+294+135+100+12= 2.427
Gördüğünüz gibi yetmiyor. Tabii bu yakıt bulunuyor eninde sonunda ve bu hesabın sıfır çıkması lazım bu nedenle;
Toplam hata net’e yazacağımız rakam; -573
Bunun içinde;
Miscellaneous başlığı altında gelir tarafına bu rakamı pozitif olarak yazıyoruz ve hesap denkleşiyor;
‘Miscellaneous’, yani ‘çeşitli’ başlığı altında, hesaplara belli bir kategoriden girmemiş, mazotu/kanı tanımlıyoruz. Pekiyi nedir bu çeşitli kalemler; aşağıda bir kaç örnek verilmiştir.
Yavru kediler, savaştan döndükten sonra cinnet geçiren ve bütün ailesini katleden baba, oğul cinayetleri, zehirlenen sokak köpekleri, türünün son örneği Anadolu parsı avı, ormanın içinden geçen duble yolda ezilen tilkiler, anneleri tarafından ölüme terkedilen bebekler, bebeklerini ölüme terk etmekten başka bir çaresi olmayan anneler, bonzaiyi yaşama tercih eden gençler, yaşamı bonzaiye tercih eden gençler, 14’ünde evlendirilip 18’inde intihar eden çocuk gelin, intihar etmeyen çocuk gelinler, bir yandan hormonlar bir yandan, aile- mahalle-devlet baskısı altında ne yapacaklarını bilemeyen genç kızlar, tüp bebek sırasında, gözüyaşlı umutla bekleyen gelinler, sevdiği kıza ne söyleyeceğini, nasıl dokunacağını bir türlü bilemeyen delikanlılar, affedersiniz Ermeniler, Yahudiler-yani İsrail dölleri, MİT’in molotof kokteylle yaktığı belediye otobüsünde ölenler, Cizre’nin çocukları vb.leri.
Hesap budur. Ancak açıkça görülüyor ki böyle bir hata net oranıyla kalıcı, uluslararası piyasalara güven veren bir iktisat kurulamaz. Bu tabloyu düzeltecek olan tek şey, siz söylemeden ben söyleyeyim şöyle gerçek bir iç savaştır.
İşte, sevgili dostlar, sosyalistler, yurtseverler, başka uluslardan da ulusalcı çıkmasını doğal karşılamaktan başka şansı olmayan ulusalcılar, katır da seven kediseverler, köpek dostları, kuş gözlemcileri, twitçiler, feysçiler, ateistler, yol kurtları dizelciler, laz fıkralarından nefret edip deli gibi horon oynayanlar vb.;
biz buna ‘Kürt Sorunu’ diyoruz. Çok kullanışlı bir ad bu. Böylece kanlar ve katırlar iki gruba ayrılıyor. Türk grubu kan ve Kürt grubu kan, Kürt katırı ve Bilal’in tankerleri, çünkü iç savaş için iki farklı kan grubu gereklidir[2].
Gelelim filozoflara;
‘Irkçı-Faşist’ Filozofun ölümü
Kürt Katırı, Turin Atı
3 Ocak 1889’da Nietzsche İtalya, Turin’de kaldığı evin kapısından çıkar, sokakta iki tekerlekli bir atlı arabanın sürücüsü hareket etmekte inat eden atını çekiştiriyordur. Çekiştirmeler, sözlü uyarılar inatçı mı yoksa sadece çok yaşlı mı olduğu bilinmeyen atı harekete geçirmez, sürücü atı kırbaçlamaya başlar. Bu zalim sahneye Nietzsche daha fazla dayanamaz atla kırbacın arasına girer, atın boynuna sarılır, ağlamaya başlar. Ev sahibi Nietzsche’yi atın boynundan alır, eve geri götürüp, yatağına yatırır. Birçok araştırmacı tam da bu olayın, Nietzsche’nin ölümüyle sonuçlanacak bir sinirsel çöküntüye yol açtığını söyler. Bu olaydan sonra, ölümüne uzanan 10 yıl boyunca, Nietzsche neredeyse hiç konuşmaz, kendisini annesinin ve kızkardeşinin bakımına terkeder. Anlaşılan hepimiz bu ‘güç’ ve ‘yaşam’ filozofundan daha güçlüyüz, daha yaşam doluyuz. 8, 12, 20 karagözlü katır kurşuna diziliyor, karlar üstünde kanlar içinde yere seriliyor, yanımızdaki Kürdün bile boynuna sarılamıyoruz. Neyiz biz ırkçı mı?
Dipnotlar:
[1] http://www.denizcigunlugu.com/260-gemi-yakitlari-harcamlari-fuel-oil.html
[2] Neoconcu iktisatçılar 3 farklı grubun daha iyi olduğunu söylemektedirler. Bu nedenle etnik köken temelindeki gruplanmaya, mezhep kökenli ayrımın da dahil edilebileceğini belirtirler. Ancak 3, dengeleri her zaman değiştirebilecek, tehlikeli bir rakamdır.
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.