Berkin Elvan’ın ekmek almaya gidip gitmediğine dair belge soran medeni zeka, Ermenilerin de öldürüldüğüne dair noter tasdikli beyanname soruyor Büyük Felaket’in 100. yılı kazasız belasız atlatıldı, geçmiş olsun. Vatikan’la birlikte Avrupa Parlamentosu gibi birkaç kurum ve ülke mızıkçılık etti; ama Obama soykırım demedi ya, mühim olan bu. Gerçi soykırım demese de yenilir yutulur laflar etmese […]
Berkin Elvan’ın ekmek almaya gidip gitmediğine dair belge soran medeni zeka, Ermenilerin de öldürüldüğüne dair noter tasdikli beyanname soruyor
Büyük Felaket’in 100. yılı kazasız belasız atlatıldı, geçmiş olsun. Vatikan’la birlikte Avrupa Parlamentosu gibi birkaç kurum ve ülke mızıkçılık etti; ama Obama soykırım demedi ya, mühim olan bu. Gerçi soykırım demese de yenilir yutulur laflar etmese de o kadar kusur Obama’da bile olur. Devletimiz gerçi bizi bu sefer şaşırttı. Zira, 100. yıla yaklaşırken meydan okuma kabilinden birkaç saldırı ve provokatif eylem bekliyorduk. Gördüğümüz kadarıyla Kadıköy’deki polis saldırısı dışında herhangi bir tatsızlık yaşanmadı, sakince geçti. Bu kadarı da evladır. Öte yandan 100. yıl dolayısıyla bir kez daha gördük ki, devleti şahane ve bazı kesimler Ermeni katırların topluca galeyana geldiğine, birkaç kendini bilmezin de tehcir esnasında mermiye kafa atma gibi fantastik gösteriler yaparken hayatını kaybettiğine inanıyor.
Beyhude kürek çekmeyin
Ermenilerin 100 sene evvel başına gelen, hiçbir tartışmaya mahal vermeyecek biçimde soy-kı-rım-dır, nokta. Ermenilerin tamamı ya da ezici bir çoğunluğu yok edilmek istenmiş, bunun için kah askeri güçler, kah bazı alaylar, kah birtakım paramiliter milisler, kah belli başlı yerel eşraf ve başı bozuk takımı bu iş için seferber edilmiştir. Bir Berkin Elvan’ı, bir Hrant’ı, bir Gezi’de öldürülenlerin akıbetini tartışmaya açmak ne denli ‘ahlaki’ ise Ermenilerin başına gelenlerin akıbetini, ismini, cismini tartışmak da o denli ahlakidir. Tek kelimeyle ayıptır. Yine Hrant’ın, Berkin’in, Gezi’de ölenlerin akıbeti ve sorumluları yıllardır nasıl saklanmak, deliller karartılmak, olay çarpıtılmak isteniyor ve ipe sapa gelmez komplo teorileriyle mesele geçiştirilmek isteniyorsa Ermenilerin başına gelenler ile bu olayın sorumluları 100 yıldır aynı yöntemlerle saklanmak, gözden kaçırılmak ve hakikatler çarpıtılmak isteniyor.
Devletimiz soykırım yapmaz mı, ne diyorsunuz?
İnsanlık tarihinin en ahlaksız, en vahşi, en gözü kara, en barbar kesitlerinden biri hiç kuşku yok ki 19.-20.yy dönemidir. Emperyalist yayılmacılığın, dünya savaşlarının, soykırımların ve devasa ölümlerin yaşandığı bir çağdır. Büyük kırım ve öldürmeler daima olmuştur; ancak yeni teknoloji ve medeniyet çağının da etkisiyle hiçbir zaman bu denli dünya çapında ve kitlesel olamamıştır. Tarihin belki de tartışmasız en vahşi dönemidir. Dahası, küresel sömürgecilik savaşlarının yaşandığı, faşist rejimlerin vücuda gelip insanlığın o güne kadar hasbelkader getirdiği tüm iyi kazanım ve değerlerin buharlaştığı bir delilik çağından bahsediyoruz. Düşünün, öyle bir devlette yaşayacaksınız ki tüm bu çatışma ve savaşların tam göbeğinde olacak, kah bizzat kendisi yayılmacı-emperyal bir düş kuracak, kah üzerinde büyük düşler kurulacak. Buna karşıt, devleti şahaneniz insanlığın imrendiği bir olgunluk/dikkat/özen gösterip ölümlerden/zulümden uzak duracak, öyle mi? Aklını peynir ekmekle yemiş üç-beş cevval milliyetçi dışında bunun külliyen palavra olduğunu herkes biliyor. Resmi Türk tarihçileri ve onun goygoycularına bakan da sanır ki Osmanlı AİHM’i kurmuş, dünyanın ilk ve önemli demokrasi şölenini başlatmış, hukuk devleti ve bireysel haklarda bugünün Norveç’i olmuş, soykırım falan şöyle dursun bir Ermeni yetiminin yanlışlıkla burnu kanasa büyük bir dikkat ve özenle kendini sorumlu bilip anında müdahale etmiş. Dönem Osmanlısında bu denli tozpembe bir yaşam ve sosyo-politik gelişim düzeyi olduğunu iddia edecek kadar şuursuz değilseniz, Ermenilerin başına gelenlerin o dönemin şartlarında her devletin pekala aklından geçirdiği bir vahşilik olduğunu anlamak gerekiyor. 19. ve 20. yy siyasal koşulları devletlerin ve özellikle emperyalist hegemonyanın en gözü karar dönemlerinden biridir. Benzer şekilde dağılan imparatorlukların da. Çünkü bu dönem, siyasal terimleri boşverin, medeniyet anlamında büyük bir çözülme, çöküş ve buhran dönemidir.
Noter tasdikli beyanname
20. yy büyük bir çöküş ve buhran dönemidir; amma velakin, bu yüz yılın günahlarıyla birçok devlet ve toplum hala tam manasıyla yüzleşmiş değildir. Hitler gibi savaşı kaybeden mostralık birkaç örnek didik didik edilmiş, fakat, Hitleri yaratan medeniyet evreni ve tarihi hakikatler çoğu kere hasır altı edilmiştir. İnsanlık aklı, yaygın ve görünür biçimde ancak 20.yy’ın ikinci yarısından itibaren ve özellikle son 30-40 yılda ‘devlet ve medeniyet’ denilen bir halisünasyonla yüzleşmeye başlamıştır. Yine de, özellikle geç uluslaşan toplum ve kesimler, görece genç devletler bu sancılı ve buhranlı süreçleri hala sömürmeye devam etmektedir ki onlardan biri TC’dir. Berkin Elvan’ın ekmek almaya gidip gitmediğine dair belge soran medeni zeka, Ermenilerin de öldürüldüğüne dair noter tasdikli beyanname soruyor. Hırsızların çaldıktan sonra isimlerini not düştüğüne inanan romantik hissiyat, bu denli büyük suçların aleni plan ve belgelerinin olabileceğini iddia ediyor. Bundan daha önemlisi ise şu: Berkin’in ekmek fişini soran yüksek şuur, esasen 13-14 yaşında bir çocuğu ‘öldürme ehliyeti’ vardır demeye çalışıyor. Keza, Ermeni kıt’aline noter tasdikli belge soran zeka da özünde ‘düşman bellenen bir ırkın, mezhebin, grubun pekala öldürülebileceğini söylüyor. ‘Düşman, hain, eşkıya, anarşik, terörist’ gibi siyasi’ kategoriler de esasen bu ölüm ilanı-fermanı için icat edilir. Terörist, hain, düşman deneni hukuk-beşeriyet dışı bir kategoriye hapsedip üzerinde her türlü tasarrufu mümkün kılar.
Mesele soykırım değil, kanatlar
Yağmur mevsiminde bataklıkta geziyorsanız donunuza kadar balçığa batarsınız. Aksi her söz ‘’Benim dedem kanatlıydı, gece-gündüz uçardı’ demek kadar naif hayallerden ibaret olacaktır. Milliyetçilik dediğimiz şey de kanatlı ceddimizden ibarettir. Hazretler uçadursun, meselemiz şudur: Nasıl ki köleci-feodal toplumlarda kadının statüsü bir hayli sorunlu, yaşamı çetinse; birkaç yüzyıl öncesinin dünya ahvali de birey, toplumlar ve halklar için oldukça sancılı, kanlı ve bol kırımlıydı. Feodal toplumlarda ninemin(Milliyetlerin, mezheplerin vs) huzuru ve refahı(statüsü) dedemin kanatlarıyla(mastürbasyon artığı ideolojik zırvalarla) değil, toplumun maddi ve geleneksel evreniyle anlaşılır. O evren de bataktır. Kölecidir, feodaldir, şiddet yaygındır, kadın(milliyetler, mezhepler) bağımlıdır, hakları sınırlı hatta yok gibidir. Keza 19-20.yy modern-medeni evre de pek parlak değil: Katırları(insanlar, halklar, kadınlar) rengine, boyuna, kafatası hacmine hatta burun deliklerine kadar nice nitelikle tasnif buyurmuş, ayrıştırmıştır. 50 milyon insanın 5-6 yılda öldüğü, milyonlarcasının sakatlandığı, sille tüm şehirlerin yıkıldığı medeniyet şovları icat etmiştir.
Hülasa;
– Ceddim kanatsız gezmez, vegandır, pasifist anarşisttir falan diyorsan iyi bir kliniğe yat.
– Tarihi tarihçiye emanet etmek, cinsel saldırı davasında mahkeme başkanlığını tecavüzcüye emanet etmekten evla değildir.
– İlle de belge-bilgi aranıyorsa belge ‘hafızadır, insandır, tanıklardır, mağdurlardır’. Belge ‘bilgidir, bilimdir, hakikati kem-küm etmeden teşhir edecek’ kanatsız meleklerdir.
– 20.yy başı ve hemen öncesi çözülüş, kaos, bunalım ve Ulus-devletler çağıdır. Kırım-kıt’al var mı yok mu ne demek? Vaka-yı adiyedir.
– Ulus-devlet, homojenleştirme, tek tipleştirme, etnik temizlik demektir. (Dönemi için) Dönemin bilgi-ideoloji-uygarlık anlayışı budur.
– Kolektif, toplumsal ve örgütlü şiddeti yaratacak tüm sosyo-iktisadi ve kültürel şartlar mevcuttur. Öncesinde insanlar barıştan ve huzurdan ölüyordu da, sonradan bozmuş değil.
Soykırım diyememek yahut liberal tanım…
Bir görüş de şu: Ermenilerin başına gelenler hoş değil; ama bu soykırım gibi liberal tanımla anlaşılmazmış. Sebebi de, bu işin içinde emperyalizm parmağı olması, bu tanımın tüm failleri ortaya çıkarmamasıymış. Oldu canlarım: Berkin Elvan’a ‘katl/cinayet’ demiyelim, kapitalist hukuk da olsa adil yargılama talep etmeyip asrısaadetteki halk adaletini bekleyelim? Bir suçun ‘faili’ suçun niteliğini esastan değiştirmez. Mevcut tanım, Ermenilerin ulusçu bir etnik temizlik harekatıyla yok edilip mülklerine en konduğunu ifade ediyor mu etmiyor mu? Etnik temizlik harekatıyla servet-mülk değişimini ifade eden soykırım kavramı pekala esaslı ve ciddi bir tanımlamadır. Faillerin Osmanlı’dan ibaret olması ya da olmaması bu tanımın (yani suçun) esasına ilişkin bir şey söylemez. Ermeniler etnik temizliğe uğradı, katledildi, servet-mülklerine el kondu mu? Bunun asli faili(uygulayıcısı) egemen devlet midir? Buna liberal, Marksist, anarşist, Dadaist, kübist, fütürist, sembolist her halt ve dilde Soykırım denir, nokta.
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.