Okuldaki temizlik işçileri deyince herkesin zihninde gülümsemesiyle “Hafize Ana” yer alsa da aşırı çalışmaktan, yorgunluktan, gülmeyi unutanları hatırlamak biraz da onlardan bahsetmek gerekmiyor mu? Ankara’da soğuk havada sabaha karşı yürürken yakın bir dostum şöyle demişti: “Görüyor musun temizlik işçilerini. Bu ülkede herkesin adı vardır ama onların adı yoktur, herkes uyurken çalışırlar kimse görmez onları, sanki […]
Okuldaki temizlik işçileri deyince herkesin zihninde gülümsemesiyle “Hafize Ana” yer alsa da aşırı çalışmaktan, yorgunluktan, gülmeyi unutanları hatırlamak biraz da onlardan bahsetmek gerekmiyor mu?
Ankara’da soğuk havada sabaha karşı yürürken yakın bir dostum şöyle demişti: “Görüyor musun temizlik işçilerini. Bu ülkede herkesin adı vardır ama onların adı yoktur, herkes uyurken çalışırlar kimse görmez onları, sanki gizli bir iş yapıyorlarmış gibi, bir şey kaçırıyorlarmış gibi. Onlar olmazsa hiç bir şey olmaz, gün başlamaz bir kere ama bir kez daha söylüyorum, bu ülkede herkesin adı vardır onların adı yoktur.”
Eğitim denilince herkesin aklına belli kelimeler, isimler gelir: Her şeyin adı vardır bu sistemde. Öğretmenin öğrencilerine sistemin bilgilerini aktarıp aktarmadığını ölçen araç, sınavdır onun adı. Bütün halkı bekleyen tehlike özelleştirme. Burjuva sınıfıyla işçi sınıfının sınav salonlarında gelecek için yarışması eşitsizlik. Güvencesizlik: 4-b, 4-c. Bir tek onların adı yoktur. Okullardaki taşeron işçilerin.
İstanbul ili Tuzla ilçesindeki nüfus yaklaşık 200 bindir. 2011 yılında yaptığımız bir araştırmaya göre ilçede bulunan okullarda 187 taşeron temizlik işçisi çalışmaktadır.[1] Çalışma koşulları tam anlamıyla despotik emek rejiminin özelliklerini yansıtmaktadır.[2] Kapitalizmin okullara soktuğu taşeronlardır onlar. Gelecekleri yoktur, çalışıp çalışmayacaklarına dair kararın amirin dudağının arasında olduğu zannedilir, söylenir ama gelecekleri vardır çünkü bu kadar ağır koşullarda kimse çalışmak istememektedir. Evlerine bir nebze olsun destekte bulunmak isteyen kadınlar dışında. Okuldaki bütün işi bitirip bir de evlerinin işini yapmak zorunda bırakılan, kapitalizmin en aşırı sömürü mekanizmalarıyla karşı karşıya kalan kadınlar dışında.[3] “24 derslikli” okulların -İstanbul’da öğrenci sayıları 3000’e kadar çıkmaktadır- temizliğini yapmaktadırlar. Bazı zamanlar kokudan yanına yaklaşılamayan tuvaletleri, upuzun koridorları, herkesin sabah tertemiz bulduğu sınıfları temizlemektir görevleri. Çalışma saatleri sınırsızdır. “Temizlik işi ne zaman biterse”dir. Yazları hep tatildir. Çünkü her yaz işten çıkartılmaktadırlar. Her türlü işi yaparlar, tamirat, tadilat, temizlik, evrak getir, götür. Ücretleri kadrolu bir çalışanın yarısı kadardır.[4]
Onlar, kamuda kendisine gitgide daha fazla yer bulan esneklik devriminin[5] her türlü öğesine maruz kalırlar ama adları yoktur, herkes derse girince çalışırlar kimse görmez onları veya öğretmen ve öğrenciler derslerini bitirip gittiklerinde çalışırlar gene görünmezdirler. Bazen çalışma saatleri 16,5 saate kadar çıkar.[6] Kimi durumlarda koskoca bir okulu tek başına temizlemek zorunda bırakılırlar. Herkes amiridir onların; idareciler, öğretmenler, okul aile birlikleri hatta öğrenciler, ama adları yoktur. Okuldaki temizlik işçileri deyince herkesin zihninde gülümsemesiyle “Hafize Ana” yer alsa da[7] aşırı çalışmaktan, yorgunluktan, gülmeyi unutanları hatırlamak biraz da onlardan bahsetmek gerekmiyor mu? Wallraf’ın dediği gibi “en alttakilerden”[8] her gün yanından geçtiğimiz, kendi dertlerimizden körleşip göremediğimiz o isimsiz kahramanlardan.
Dipnotlar:
[1] Özgür Yüce (2011) “Öğretmen Emeği ve Esneklik: Milli Eğitim Bakanlığı İstanbul ili Tuzla İlçesi Örneği, TODAİE, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi. 187 işçinin 167’si kadındır.
[2] Baskı, yüksek iş değiştirme oranları, çalışma saatlerinin esnetilmesi, sosyal hakların azlığından dolayı taşerona bağı çalışma, despotik emek rejimi olarak tanımlanmaktadır. Özdemir Yücesan, G. (2010) “Despotik Emek Rejimi Olarak Taşeron Çalışma,” Çalışma ve Toplum,2010(4),35-50.
[3] Bu konuda bakınız. Özuğurlu, M. (2009) “Taşeronlaşma, Güvencesiz İstihdam Ya Da ‘Hayata Dikiş Tutturamama’ Halleri,” Memleket Siyaset Yönetim, 2009/9, 122-128
[4] 2015 yılı nisan ayı itibariyle asgari ücret 949 lira iken, aynı çalışma süresine bağlı kadrolu bir memurun ücreti 1955 liradır.
[5] Bir olayı devrim olarak nitelendirmek, olaya hangi sınıf tarafından bakıldığına göre değişir. Bu mükemmel atıf Şen’e aittir. Şen. S.(2006) “Alt İşverenlik ve İşin Bir Bölümünün Alt İşverene Verilmesi,”
Çalışma ve Toplum, 2006(3), 71-98.
[6] Yaptığımız araştırmaya göre ortalama çalışma süresi günlük 10,3 saat olarak çıkmıştır.
[7] Hababam Sınıfı, 1975, İstanbul. Arzu Film
[8] Walraff, G.(1986) En Alttakiler, Çev.: O.Okkan, İstanbul : Milliyet Yayınları
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.