Can Şafak’ın “Ereğli 1965-1980 Çelik İşçileri” kitabı Sosyal Tarih Vakfı yayınlarından çıktı. Kitabın sunuş yazısı: 10 Şubat 1978, Karadeniz Ereğlisi. Gece yarısı. Sahili kasabadan upuzun bir şerit gibi ayıran telörgülerin gerisindeki Ereğli Demir ve Çelik Fabrikaları’nın ışıkları Karadeniz’i bir baştan bir başa aydınlatıyor. Ana kapının önü gece vardiyasına gelen işçilerle dolu. İşçiler içeri girmiyorlar. Kalabalık […]
Can Şafak’ın “Ereğli 1965-1980 Çelik İşçileri” kitabı Sosyal Tarih Vakfı yayınlarından çıktı. Kitabın sunuş yazısı:
10 Şubat 1978, Karadeniz Ereğlisi. Gece yarısı. Sahili kasabadan upuzun bir şerit gibi ayıran telörgülerin gerisindeki Ereğli Demir ve Çelik Fabrikaları’nın ışıkları Karadeniz’i bir baştan bir başa aydınlatıyor. Ana kapının önü gece vardiyasına gelen işçilerle dolu. İşçiler içeri girmiyorlar. Kalabalık büyüyor. Girişin hemen önündeki tek katlı Baştemsilcilik binasından sendikacılar çıkıyorlar. Ve beklenen açıklama geliyor: Grev! Grev kararını açıklayan zayıf, sert mizaçlı Karadeniz insanı, Erdemir’de sendika hareketi içinde adından söz ettirmiş olan Maden-İş’in 9. Bölge Temsilcisi Şükrü Özbayrak’tan başkası değildir. Ve sendika hareketi içinde “şike grev” olarak hatırlanacak, Erdemir’de Maden-İş’e karşı Devrimci Maden-İş’in kıvılcımını ateşleyecek olan 1978 grevi, böyle başlamıştır. Bu manzaralar, Ereğli’de 1965-1980 dönemi içinde yürütülen sendika mücadelesinin en çarpıcı anları olarak Erdemir işçilerinin anılarında bugün de canlıdır.
Bu kitap 60’ların başından 1980, 12 Eylülü’ne kadar Karadeniz Ereğlisi’ndeki işçi/sendika hareketleriyle ilgili tek bir çalışmanın ikinci ve daha geniş olan bölümüdür. Ereğli’nin hemen burnunun dibinde kökleri Osmanlı’ya uzanan, ilk grevlere beşiklik etmiş Zonguldak kömür ocakları vardır. 1960’lara kadar küçük bir balıkçı kasabası olan Ereğli, çok eski tarihlerden başlayarak Zonguldak’taki işçi hareketlerine tanıklık etmiştir. Ancak Ereğli’de işçileşme süreci; sendikalaşmanın, sol siyasetin serüveni, esas olarak 1960’ların ilk yıllarıyla ve adına kentleşme denilen büyük altüst oluşla birlikte başlamıştır.
Nora Şeni, 1978’de yayınlanan Emperyalist Sistemde “Kontrol Sanayii” ve Ereğli Demir-Çelik1 başlığını taşıyan araştırmasında, Erdemir’deki işçi sayısının, “Türkiye’de bir sermaye birimi tarafından çalıştırılan ve bir üretim biriminde toplanan ortalama işçi sayısının” hayli üstünde olduğuna işaret etmektedir. Ve çokuluslu parasal sermayenin Ereğli’de satın aldığı bu emek gücü, “Türkiye’de kapitalist üretici güçlerin gelişme tarihine paralel olarak çok eskilere dayanmayan bir işçi sınıfından gelmektedir.” Yani gençtir. Şeni, bu emek gücü nün, Erdemir teknolojisine, buradaki sabit sermayenin tarihine, bu çokuluslu sermayenin yoğunlaşma ve merkezîleşme tarihine paralel olarak gelişmemiş olduğuna dikkat çekmektedir. “[B]ir yanda genç bir işçi sınıfının üyesi olan ve bu işçi sınıfının nesnel ve öznel gelişme düzeyinde bulunan bir emek – gücü, öte yandan bu emek – gücünün çalıştırdığı, yüzyıllara dayanan bir sermaye birikiminin meyvası, yüksek düzeyli bir teknoloji.”2 Ereğli’nin bir işçi kasabasına dönüşmesi, 60’ların başlarında, çokuluslu, yabancı (ya da yerli) sermayenin burada, devasa demir-çelik fabrikalarının ilk çivisini çakmasıyla başlar. 60’ların başında Ereğli sokakları, kahveler, oteller Türkiye’nin dört bir yanından gelen genellikle kır kökenli insanlarla dolup taşmaktadır. Ereğli’de işçileşme süreci, dev şantiyelerde olağanüstü kötü şartlarda gelişir, dayanışmanın çok eski ve köklü bir biçimi olan “hemşeri bağları” kurulan ilk sendikaları şekillendiren faktörlerden biri olur.
Erdemir’de sendika hareketine 1960’ların başlarında Türkiye Yapı İşçileri Federasyonu’na bağlı olarak kurulan yerel Yapı İşçileri Sendikası (Yapı-İş) damgasını vurur. Türkiye’de sendika hareketi ve sol siyasette derin izler bırakmış gençlik önderlerinin, sendikacıların, sendika aktivistlerinin uğrak yeridir artık, Ereğli. Fukara Tahir [Tahir Öztürk], Türkiye Yapı İşçileri Federasyonu’nun başındadır ve bir ayağı Ereğli’dedir. Türkiye’nin dört bir yanından gelen sendikaların katıldığı Ereğli’deki ilk büyük işçi mitingini 1962 yazında örgütler. Fabrikalarda, atölyelerde, işliklerde eylemler, direnişler örgütlenir. İsmet Demir, Ereğli’de işçidir, ilk işçi eylemlerinin, direnişlerin içindedir. Ereğli’nin dokusu değişir. Ereğli’nin yapı işçilerinden pek çoğu faaliyete başlayan Ereğli Demir Çelik Fabrikaları’nın ilk işçileri olurlar. Yapı-İş’in kadroları, Erdemir’de metal işkolundaki sendikaların başkanları, yöneticileridir. Yusuf Sarı, Fikri Yıldız… Bu kadrolar Erdemir kurulduktan sonra gelen sendikaların arasında yaşanacak kavganın, Maden-İş ile Metal-İş arasındaki kıyasıya rekabetin de ön saflarında olacaklardır. Yıllar sonra Erdemir’de patlak veren bir başka sendika rekabetinin, Devrimci Maden-İş kavgasının en önünde ve karşı saflarında yer alacak olan Şükrü Özbayrak ve Cevdet Yılmaz bu yıllarda Erdemir’e gelirler. Ereğli Kömür İşletmeleri’nden (EKİ) gelen Şükrü Özbayrak 1964’te, Cevdet Yılmaz 1966’da Erdemir’de işe başlar. Bu dönemde, Maden-İş’in 1974 Genel Kurulu’ndaki gençleşme hareketinin önde gelen figürlerinden Özer Er de Erdemir’de işçidir. Fehmi Işıklar Erdemir’deki sendika rekabetinin içindedir. Halil Tunç 60’ların ilk yıllarından başlayarak sık sık bölgededir. Bu küçük balıkçı kasabasının sanayileşme sürecinin birkaç yıla sığan kısacık tarihi içinde daha pek çoklarının yolu, Ereğli’de keşişir. Bu emek tarihi için olduğu kadar siyasi tarih açısından da olağanüstü ilgi çekicidir. 1968 ilkbaharında Erdemir’de Elektronik Atölyesi’nde sistem mühendisi olarak çalışmaya başlayan ve birkaç yıl sonra da THKP-C’nin kurucuları arasında yer alacak Bingöl Erdumlu, işçinin arasındadır. Erdumlu, Necmettin Giritlioğlu’yla o günlerde karşılaşır. TİP Ereğli’dedir. Bingöl Erdumlu ve Necmettin Giritlioğlu TİP’e üye olurlar. Sadun Aren ve Fatma Hikmet İşmen Zonguldak ve Karadeniz Ereğlisi’nde siyasi çalışmalar yürütürler.3 Mahir Çayan, Yusuf Küpeli, Ulaş Bardakçı… Gelip gitmektedirler, Karadeniz Ereğlisi’ne. THKP-C’nin kuruluşunun açıklandığı ve ilk işbölümünün ortaya çıktığı toplantıya katılanlar arasında Bingöl Erdumlu’da vardır. Mahir Çayan, Yusuf Küpeli ve Münir Ramazan Aktolga’nın yönetimi oluşturduğu bu toplantıda, Bingöl Erdumlu ve Sina Çıladır işçiler arasındaki çalışmalardan sorumlu kılınırlar.4 Necmettin Giritlioğlu artık THKP-C saflarındadır. Bir başka THKP-C’li, İbrahim Kalyoncu Erdemir’de işçidir. CHP teşkilatı Ereğli’de bu dönemde kabuk değiştirir, CHP’nin sol kanadı ve Kemal Anadol bölgedeki sendika hareketi içinde aktif rol oynar. Ve bir dönem Ereğli’de bulunmuş, Ereğli’deki şantiyelerde, işliklerde, fabrikalarda çalışmış, buraları örgütlemiş, Ereğli sokaklarında dolaşmış sol siyasetin ve sendika hareketinin önde gelen simaları, birbirinden farklı siyasi yönelimlere sahip olsalar da birbirlerinden etkilenmişlerdir. Teşkilatta “Fukara” ismiyle anılan Ulaş Bardakçı, THKP-C’li İbrahim Kalyoncu’dan nakledersek, bu ismi kendisi, Fukara Tahir’den esinlenerek almıştır.5
Bu zaman dilimi içinde Türk-İş ve DİSK arasındaki rekabeti, işçi arasındaki kutuplaşmaları yaşar Erdemir. DİSK’in giderek politikleşen diliyle tanışır. Zonguldak’ta güçlenerek gelişen sol siyasetten etkilenir. Naif ve çok özgün bir yayın Sömürücüye Yumruk ve 70’lerden başlayarak da İşçi Davası, bu topraklarda yeşerir. Grevler yaşar, Erdemir. Ortaklaşa hareket edebilme yeteneği, örgütsel olgunluk kazanır. 70’ler Erdemir işçisinde sınıf bilincinin, politik bilincin geliştiği yıllardır. Nora Şeni, kitabı üzerinde çalıştığı yıllarda, 70’lerin ortalarında yani, Ereğli Demir Çelik Fabrikaları’ndaki işçi mücadelelerinin öznel gelişim düzeyinin, “seviyeli ve Türkiye ortalama mücadele düzeyinin üstünde olduğunu” gözlüyor. “Dolayısıyla modern teknoloji, yüksek üretkenlik düzeyine sahip üretim araçlarıyla çalışan emek-gücünün öznel gelişim düzeyi bir başka ulusal çerçeve birikimi içinde gelişmiş bu teknoloji karşısında belirgin bir atlama gerçekleştirmekte ve kendi ulusal mücadelecilik düzeyinin üstüne çıkmaktadır. Uluslararası normlar içinde yoğunlaşmış ve merkezileşmiş (tekelleşmiş) bu teknoloji karşısında, genç emek-gücünün bilinç düzeyi, kavgacılığı kendi tarih normlarının üstüne sıçramaktadır.”6 Maden-İş’in toplu sözleşme uzmanlarından Alpay Biber, o yılarda Erdemir’de “yüksek bir tartışma düzeyi” olduğunu söylemektedir: “Neredeyse, adeta İstanbul’da sol [grupların] tartıştığı şekilde bir tartışma düzeyi vardı. Ama çok içine kapalıydı.”7 Maden-İş avukatlarından Alp Selek’in Ereğli işçisine ilişkin gözlemleri de paralellik taşımaktadır. Selek Ereğli’de kendini yetiştirmiş “korkunç yetişmiş, okuyan” bir ekiple karşılaşır: “İşçi, Marks’tan tartışmaktadır, Engels’ten tartışmaktadır.”8
. . .
Karadeniz Ereğlisi’nin 1965’ten 1980’e kadar olan on beş yıllık sendika serüvenini konu edinen ve iki yıldan daha uzun –ilk hazırlıklarıyla birlikte dört yıla yakın- bir zaman alan bu çalışma, esas olarak birincil kaynaklara/belgelere ve sözlü tarih çalışmasına dayanıyor.
Bu araştırma boyunca bildiriler, el ilanları, sendika yazışmaları, afişler, raporlar, toplu sözleşmeler gibi her türden belgeleri, Türkiye Sosyal Tarih Araştırma Vakfı (TÜSTAV) arşiv fonları, Birleşik Metal İşçileri Sendikası arşivi ve klasörleri içinden topladım. Ereğli’de görüştüğüm Cevdet Yılmaz’ın özel arşivinde de pek çok orijinal belgeye ve fotoğrafa ulaşabildim. Milli Kütüphane, Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Kütüphanesi, Atatürk Kitaplığı, Beyazıt Devlet Kitaplığı ve hatta “yerel” Ereğli Kitaplığı, Erdemir’in emek tarihinin birincil kaynakları açısından bir çölü andırıyordu. Bu kaynakların Erdemir emek tarihi için saklayıp/koruyup araştırıcıya sunduğu dokümanın, esasen günlük gazetelerden ibaret olduğunu gördüm. Yerel Şirin Ereğli ve Ereğli Memleket gazetelerinin, Politika, Milliyet ve Vatan gazetelerinin bütün bu döneme ilişkin tam bir taramasını yaptım. Başta Aydınlık olmak üzere diğer bazı günlük gazeteleri de belirli dönemlerle sınırlı olarak elden geçirdim. Maden-İş gazetelerinin, Maha Ajansı’nın, DİSK Ajansı’nın bütününden, Devrimci Maden-İş gazetesinin, Dev. Maden-İş Ajansı, Çelik-İş Haber Bülteni gibi sendika yayınlarının ulaşabildiğim sayılarından yararlandım.
Bu yazılı kaynaklar, Erdemir’in 1965-1980 döneminin emek tarihi açısından “sağlam görünen” bir çatı oluştursalar da, bu kitap, yazılı kaynaklar/belgeler kadar, belki de bundan daha fazla alternatif kaynaklara dayanmaktadır. Yazılı birincil kaynakların çok önemli bir bölümünü oluşturan sendika belgelerinin, olayları sendika yönetimlerinin ve bu yönetimlere hâkim olan siyasi parti, oluşum ya da akımların diliyle aktaran sübjektif kayıtlar olmaları, bu çalışmayı ağırlıklı olarak alternatif kaynaklara yönelten asıl faktör oldu. Üstelik ikincil kaynaklardaki bilgi ve aktarımlar da ağırlıklı olarak siyasi eğilimlere ve karşıtlıklara dayandığından birincil kaynakların bu yolla bir sağlamasının yapılması da çoğu kez mümkün olamamaktaydı.9 Alternatif kaynaklar arasında anı, biyografi, otobiyografi formatına yakın görülebilecek çok önemli bir yazılı kaynak, Kemal Anadol’un 12 Eylül Günleri10 kitabıdır. Bir diğer alternatif kaynak olarak sözlü tarih, özellikle yakın tarih açısından eşsiz değerdedir. Bu kitabın hazırlanması süreci boyunca dönemin tanılarıyla İstanbul’da, Zonguldak’ta ve Ereğli’de pek çok görüşme yaptım. Ali Vardal, Alpay Biber, Bingöl Erdumlu, Cengiz Turhan, Cevdet Yılmaz, Erkan Arslan, Fahrettin Ozan, Fahri Saka, Faruk Türkoğlu, Gün Zileli, Halit Erdem, Hanefi Öztürk, Hikmet Kuşhan, İbrahim Kalyoncu, Kemal Anadol, Kenan Özbayrak, Mahir Çetin, Mehmet Ali Alçınkaya, Mehmet Atay, Mehmet Karaca, Memet Ertürk, Müşür Kaya Canpolat, Selim Mahmutoğlu, Şükrü Özbayrak, Ufuk Erdoğan, Yakup Erdem, Yavuz Ünal’la görüşmeler gerçekleştirdim. Alp Selek ve Nurettin Çavdargil’le arkadaşım Zafer Aydın’ın yaptığı görüşmelerin kayıtlarından yararlandım. Hepsine şükranlarımı sunarım. Bu görüşmeler arasındaki çok kritik ve bence eşsiz önemde/değerde olan, Şükrü Özbayrak’la Ereğli’de yaptığımız görüşme ve bunun kayıtlarıdır. Cevdet Yılmaz’la Ereğli’de yaptığımız görüşme, kayıtlar açısından olduğu kadar pek çok önemli, değerli belgenin, fotoğrafın kitaba aktarılması bakımından da yararlı ve oldu. Kemal Anadol, yaptığımız uzun telefon görüşmeleriyle gerek Erdemir’in ilk yıllarındaki sendika rekabeti ve gerekse Devrimci Maden-İş sürecinde CHP’nin Erdemir’deki ve Türk Demir Döküm’deki sendika hareketine dahli konusunda çok kritik bilgiler verdi, bu noktalarda çalışmaya doğru bir rota çizdi. Kitabın tamamlanmasından sonra 21 Ocak 2015 günü Cengiz Turhan ve Halit Erdem’le İstanbul’da yaptığımız görüşme, Devrimci Maden-İş sürecini ve bu süreç içinde Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu’nun (DİSK) rolünün anlaşılabilmesi bakımından çok kritiktir. Nihayet, Zonguldaklı, Ereğlili yoldaşlarımın, Ahmet Öztürk’ün, Ufuk Erdoğan’ın, Fahri Saka’nın, Hayrettin Kartal’ın, Cengiz Özdemir’in katkılarını ve yakın, sıcak dostluklarını unutmayacağım. Ve kitabın tamamını okuyarak önemli uyarılar ve düzeltmeler yapan arkadaşım Zafer Aydın’ı sevgiyle anıyorum.
Herkesin aynı olayı farklı şekilde yaşıyor/algılıyor ve hatırlıyor olması, bu uzun mücadele sürecini; bütün aktörlerinin, tanıklarının zihinlerinde elbette pek çok ortak yanları da olan ama birbirinden farklı hikâyelere dönüştürmüş. Kimi zaman kaymaları da ortaya çıkmış. Benim yapmaya çalıştığım, zihinlerdeki bu birbirine düğümlenmiş “gerçek”leri, önce belgelerden yararlanarak doğru bir kronolojik sıraya koymak ve sonra da ortak noktaları bir zincirin halkaları gibi birleştirmek, nihayet farklılıkları tartışarak ve yorumlayarak Erdemir’in emek tarihinin bir dönemine yeni bir pencere açmaktı. Yazılı belgeleri bütün bir araştırma boyunca üzerinde yürüdüğümüz taşlara benzetirsek, “sözlü tarih” yoluyla bu taşların altına bakmaya çalıştım. Böylece yaşanmış, genellikle dar bir grup içinde bilinen ama yazılmamış hatta çokça da konuşulmamış bir diğer tarih eksikleriyle de olsa yazıya, kayıtlara geçmiş oldu.
Erdemir işçisinin ve sendikaların hikâyesini, makro ölçekteki sosyal, ekonomik ve siyasal süreçler, sendika hareketinde yaşanan genel, devresel değişimler/dönüşümler içinde ele almaya ve bunların Ereğli’deki sendika hareketiyle bağlarını ve karşılıklı etkilerini görmeye/göstermeye çalıştım. Gerek 1969-1970 yıllarında ve gerekse 1977 sonrasında Erdemir süreciyle çok yakından ilişkili bir diğer çatışma alanı da Türk Demir Döküm Fabrikası olmuştur. Erdemir ve Türk Demir Döküm süreçlerinin dinamikleri benzerlikler taşımaktadır; 1977 sonrasında ise her iki sürecin aktörleri aynıdır ve bu süreçler pek çok açıdan bir bütünlük gösterir. Türk Demir Döküm olayları, Erdemir’deki sendika rekabetinin anlaşılabilmesi bakımından da üzerinde mutlaka durulması gereken bir gelişmedir. Bu nedenle, hikâyenin akışının kesilmesi pahasına, Türk Demir Döküm’ün 1970’lerin başlarında Maden-İş’e gelişini ve 1970’lerin sonlarında Maden-İş’ten kopuşunu anlatan iki uzun “bölüm eki” kaleme aldım ve kitaba koydum. Kitaba, Erdemir serüveninin anlaşılabilmesi bakımından yararlı/gerekli olduğunu düşündüğüm, “Maden-İş’in üç yılı (Eylül 1977-Eylül 1980)” başlığını taşıyan bir “ek bölüm” yazdım. Ereğli 1965-1980 Çelik İşçileri aynı zamanda bir belgeleme çalışması ve bu nedenle önemli kimi belgeleri kitaba koydum, sözlü tarih kayıtlarını genellikle uzun metinler halinde ve orijinal biçimiyle verdim. Önemli ama okuyucu için sıkıcı olabilecek kimi teknik bölümleri genellikle çerçeve içinde ana metinden ayırarak verdim. Detayları, uzun dipnotlar halinde aktarmaya çalıştım. Kitabın hacmi nedeniyle araştırma süreci boyunca topladığım çok zengin görsel malzeme içinden zor bir seçim yaparak birkaçını kitaba aldım. Bunlar arasında, Cevdet Yılmaz’ın ve Nurettin Çavdargil’in albümünden aldığım ve Kemal Anadol’un gönderdiği çok değerli fotoğraflar için kendilerine teşekkür ederim. Ne yazık ki, Ereğli 1965-1980 Çelik İşçileri bir fotoğraf albümü ve bir dizin içermiyor, bunları kitabın en önemli eksikleri olarak görüyorum.
Bu kitabı yayınlayan ve çok değerli sözlü tarih kayıtlarını yazıya, “tarihe” aktaran TÜSTAV’a sonsuz teşekkürler. Burada, kitabın bütün haklarını TÜSTAV’a bağışladığımı yazmaktan büyük mutluluk duyuyorum.
CAN ŞAFAK
Heybeliada, Ocak 2015
Kitabın künyesi:
TÜSTAV (Türkiye Sosyal Tarih Araştırma Vakfı) Sosyal Tarih Yayınları
İşçi Hareketi Dizisi: 10
1. Baskı İstanbul, 2015
512 sayfa.