Erdoğan’ın kışkırtıcı dilinin de etkisiyle bir esnaf Nuh’u öldürdüyse de Yeldeğirmeni o katil esnafın değil Nuh’un mahallesi…
Erdoğan’ın kışkırtıcı dilinin de etkisiyle bir esnaf Nuh’u öldürdüyse de Yeldeğirmeni o katil esnafın değil Nuh’un mahallesi…
Nuh Köklü, Yeldeğirmeni Dayanışması’nın yürüyüşlerinden birinde, elinde pankart, dilinde slogan yürürken…
Kadıköy rıhtıma dik uzanan ve bu dik uzanan sokakları enine kesen onlarca dar sokaktan oluşan bir mahalle Yeldeğirmeni. İstanbul’un en merkezi mahallelerinden biri ve bu konumuna göre de ucuz. En azından 5-6 sene önce öyleymiş.
Adını İsyan günlerinde “Biz karşının devrimcileriyiz” sözüyle, Don Kişot Dayanışma Evi’yle, son olarak da Nuh Köklü’nün, vitrinine gelen kartopunu bahane eden bir esnaf tarafından öldürülmesiyle duyduk.
Kafesi, pub’ı, barı, kıraathanesi, bakkalı, çakkalı, öğrencisi, Erasmuslusu, işçisi, yoksulu, dolmuşçusu, tinercisi her şeyi olan bir mahalle Yeldeğirmeni.
Daha çok Erasmusluların ve üniversite öğrencilerinin gittiği bir kafeye gidiyoruz önce. Kafede Fransa’dan gelmiş bir öğrenciyle tanışıyoruz. Üç senedir İstanbul’da yaşıyormuş, bir yıldır da Yeldeğirmeni’nde… “Yeldeğirmeni çok hızlı değişiyor” diyor, iki buçuk yıl önce İstanbul’da ev ararken önce buraya gelmiş ama burada yaşamaktan çekinmiş. Bir yıl sonra ise Yeldeğirmeni’nin neredeyse tamamen değiştiğini kafelerin, sanat atölyelerinin açıldığını, sokakta daha çok insanın olduğunu ve burada yaşamaya karar verdiğini söylüyor. Bu hızlı değişim kiralara da yansımış ve bir iki sene içinde kendisinin de burada yaşayamayacağını düşünüyor.
O sırada mahalleli bir teyze içeri girip evde yaptığı bazlamalardan satıyor. 35 senedir bu mahalledeymiş. Geçim sıkıntısını bir kenara bırakırsak mahallenin eskiye göre daha güzel olduğunu söylüyor.
Çayımızı içip gönlümüze göre bir para bırakıp çıkıyoruz kafeden, ki bu kafenin özelliği belli bir satış bedelinin ve işçi-patron ilişkisinin olmaması.
Aynı sokakta bir emlak bürosuna giriyoruz. Emlakçı 20 senedir bu mahalledeymiş. “10 yıl önce buraya gelseydiniz şarapçıdan tinerciden geçemezdiniz. İki sevgili el ele yürüyemezdi burada. Şimdi çok güzel oldu herkes herkese saygı duyuyor” diyor. Nuh’un öldürülüşünü soruyoruz. Katil esnafı kastederek “O hasta bir adamdı” diyor. “Burada kimse kimseye kin gütmez. İsteyen istediği gibi yaşayabiliyor. Şimdi Moda’daki insan bile burayı tercih ediyor. Konut olarak tavan yaptı burası, 1500’den aşağı kira yok. Eski varoş insanlar kalmadı, inşallah daha da tavan yapacak” diyor.
Emlakçıdan çıkıp kahveye giriyoruz. Bir kişiyle başlıyoruz muhabbete, sonra kalabalıklaşıyor masamız. İlk dert yanma hep kiraların yüksekliğinden. Öğrencilerin ve yabancıların burada yaşamaya başlamasından sonra kiraların yükseldiğini söylüyorlar. “Buranın eski yaşayanlarıyla öğrenciler arasında anlaşmazlık var mı?” diye soruyoruz: “Buranın yerlisi Ağrılı, Bingöllü. Kültürü farklı insanlar kafelerini açtılar. İster istemez farklı bakanlar oluyor. Gezici’lerin hepsini taşıdılar buraya, rantını düşürmek istiyorlar.” “Eyvallah” deyip çıkıyoruz kahveden.
Birçok esnafın camında Nuh’un fotoğrafı var. Bir kitap kafeye giriyoruz. Son birkaç yıldır, özellikle de Gezi’den sonra burada bir canlanma olduğunu söylüyorlar. “Buranın halkı, açılan yeni bir yere yaklaşırken oranın ideolojisine bakmadan yaklaşır. Verimli mi değil mi ona bakarlar. Don Kişot’la mahalle halkı bir bağ kurmasaydı o gençler zaten burada barınamazdı. Aynı şey Nuh’un katili için de geçerli. O esnaf, o dükkân bu mahallede bir daha iş yapamaz. Mahalleli izin vermez.” Sohbet için teşekkür edip çıkıyoruz kafeden. Çıkarken bir de imza föyü imzalıyoruz. Mahallede kampanya başlatılmış, Nuh’un öldürüldüğü sokağa adı verilsin diye. İmzamızı atıp Don Kişot’a doğru yollanıyoruz. Açık kapıdan giriyoruz içeri. Karanlıkta yolumuzu el yordamıyla bularak üst kata çıkıyoruz. En üst katta biri sesimize ses veriyor nihayet.
Epeydir gelmiyormuş Don Kişot’a, sonradan tekrar gelmeye karar vermiş. İçeri tinercilerin alınıp alınmamasıyla ilgili bir problem yaşamış dayanışma evindekilerle,“Bence biz yokken burası onların eviydi. Onların burada kalmalarını engellemek gibi bir hakkımız olamaz” diyor. “Ama bir tinerci tarafından tacize vs. uğranmışsa o zaman da çekinmeye hakları var ama ben karşılaşmadım” diyor.
Farklı kültürlerin bir arada olduğu ve giderek bu çeşitliliğin arttığı bir mahalle Yeldeğirmeni.
Bu farklı kültürlerin bir arada yaşaması bir kutuplaşma doğurmuş mu? İstanbul’un herhangi bir yerinden fazla değil. Erdoğan’ın kışkırtıcı dilinin de etkisiyle bir esnaf Nuh’u öldürdüyse de Yeldeğirmeni o katil esnafın değil Nuh’un mahallesi.
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.