Ortadoğu toplumlarında “namus” kavramına yüklenen ya da yüklenmek istenen anlam açısından erkek ve kadın arasında bir ayrım söz konusu. Namus, kadınlar için cinselliğinin kontrol edilmesi/sınırlanması, bedeninin denetim altına alınması anlamlarını taşırken; erkekler için hem “alın teriyle para kazanmak”, “güven vermek” hem de akrabası, eşi, dostu, yakını olan kadınların namuslu, erdemli olup olmaması üzerinden tanımlanır. Kadının […]
Ortadoğu toplumlarında “namus” kavramına yüklenen ya da yüklenmek istenen anlam açısından erkek ve kadın arasında bir ayrım söz konusu. Namus, kadınlar için cinselliğinin kontrol edilmesi/sınırlanması, bedeninin denetim altına alınması anlamlarını taşırken; erkekler için hem “alın teriyle para kazanmak”, “güven vermek” hem de akrabası, eşi, dostu, yakını olan kadınların namuslu, erdemli olup olmaması üzerinden tanımlanır. Kadının namusu erkeğin, ailenin şerefidir.
Namus muğlak bir kavramdır: Toplumda hâkim olan anlayışa, egemen olanların hedeflerine göre, kadınları tehlikeye sokmak, zarar vermek pahasına biçimlendirilir, kullanılır. Namus özel alanla ilişkili olduğu kadar kamusal alanla da ilgilidir, politik bir kavramdır. Kadının özne/ birey olarak kabul edilmesine izin vermez. Özel ve kamusal alanda kadınları “annelik” ve “iyi eş” üzerinden kurgulayan ve sunan erkek egemen sistem buna uygun rol modellerini yaratır ve bu kavramları daima besler; sınırlarını çizer. Aşk/tutku yerine kadınlara uygun görülen sevgi/sadakat kavramları dolaşıma sokulur. Çocuklarına bağlı, kocasına sadık, namusuna el uzattırmayan ideal kadın imajı, egemen olan yazın alanı ve görsel medya tarafından daima yeniden üretilir. Bu anlayışa göre kadının yeri evidir. Kamusal alana çıktığında erkek egemen zihniyetin izin verdiği ölçüde gezip tozmak, gülmek, giyinmek, çalışmak kısaca “haddini bilmek”, “namuslu” davranmak durumundadır. Aksi halde toplum tarafından dışlanır ve ağır bir bedel ödeyebilir.
Namus şiddettir, erkek iktidarıdır: Evlilik öncesi bekârete verilen önem, kadın sünneti, küçük yaşta, zorla ya da görücü usulüyle evlenme, kadınların evlilik dışı ilişki kurmasının damgalanması namusun görünen ve bedeli ihtiras/tutku cinayetlerine yol açan en ağır yüzüdür. Ancak kimi zaman vakitsiz sokağa çıkmak, kimi zamansa pencereden bakmak bile namussuzluk olarak görülüp, kadının yaşamını sonlandırabilir…
Fas evlilik geleneklerini ve namus anlayışını sorgulayan Baba Evinde isimli filmde Fatima Jebli Ouazzani’nin dediği gibi “namusun yoksa kaybetmezsin de” sözü çok katmanlı, üzerinde çok düşünüp, tartışacağımız bir mesele. Kavramların içini boşaltmak, anlamsızlaştırmak bu konudaki bazı seçenekler. Dolayısıyla özellikle toplumsal cinsiyet rollerini pekiştirdiği, “namus” zemini üzerinden kadını ve kız çocuklarını tanımladığı için “aileyi” her daim sorunsallaştırmamız gerek. Kadınların aile üzerinden tanımlanmaması önemli; çünkü buradaki heteroseksüel ilişki biçimleri üzerinden yürüyen erkek egemen sistem yapısı kadınları sakatlıyor ya da öldürüyor.
Ve “biz yaşamak istiyoruz…
*Arel Üniversitesi Sosyoloji Bölümü – Yard. Doç. Dr. Feryal Delfin Saygılıgil Gündüz
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.