İki üniversite, iki sonuç, iki farklı durum ve bazı tutarsızlıklar – İsmail Topkaya
İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ VE ÇANAKKALE 18 MART ÜNİVERSİTESİ ÖRNEĞİNDE REKTÖRLÜK SEÇİMLERİ İstanbul Üniversitesi Rektörlük seçimleri sonuçlandı ve Türkiye için bir örnek oluşturacak biçimde ne Cemaat yanlısı ne de iktidar yanlısı olan Raşit Tükel ciddi bir oy farkı elde ederek 1. sırada rektör olma hakkını elde etti. Çanakkale 18 Mart Üniversitesi’nde de bir, iki hafta önce rektörlük […]

İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ VE ÇANAKKALE 18 MART ÜNİVERSİTESİ ÖRNEĞİNDE REKTÖRLÜK SEÇİMLERİ
İstanbul Üniversitesi Rektörlük seçimleri sonuçlandı ve Türkiye için bir örnek oluşturacak biçimde ne Cemaat yanlısı ne de iktidar yanlısı olan Raşit Tükel ciddi bir oy farkı elde ederek 1. sırada rektör olma hakkını elde etti.
Çanakkale 18 Mart Üniversitesi’nde de bir, iki hafta önce rektörlük seçimleri yapıldı ve mevcut rektör olan kişi Sedat Laçiner oyların daha çoğunu alarak 1. sırada rektör olma hakkını elde etti.
Şimdi gelelim iki üniversitede iki aynı sonucun, iki farklı sonuç olma nedenlerine ve bazı tutarsızlıklara.
- Üniversitelerde rektörlük seçimleri, seçimlerin sonuçlarının uygulanması ve uygulanmaması bakımından “gerçek bir seçim” değildir. Çünkü seçimlerden 1. sırada çıkmanız pek bir anlam taşımıyor. Önce YÖK rektörlük seçimlerine katılan altı adayı aldığı oy oranlarına bakmama tasarrufunu sahip olarak uygun gördüğü üç adayı, ilk üç sıralamasına tabi tutarak Cumhurbaşkanlığına iletiyor. Cumhurbaşkanı da YÖK’ten gelen üç kişi arasından istediği kişiyi Rektör olarak atıyor. Buradaki prosedürü ve işleyişi demokratik yönetim ve bilimsel özerklik ve insan hakları açısından tartışmaya bile gerek yok.
- İki üniversite örneğinde, en çok oyları alarak birinci sırada rektör olma haklarını alan kişilerden İstanbul Üniversitesi Rektör adayı Raşit Tükel ile Çanakkale 18 Mart Üniversitesi rektör adayı Sedat Laçiner’in rektör olma haklarını birinci sırada elde etmiş olmaları, ilk bakışta aynı olguymuş gibi görülse de durum hiç de öyle değildir. Çünkü Sedat Laçiner rektörlük seçimlerine mevcut rektör olarak girmiştir. Üstelik seçimlere girerken oy verme hakkı olan öğretim üyelerine dağıtılan dizüstü bilgisayarların, oda mefruşatları yenilemeleri, bina duvarlarına asılan yardımcı doçent ve üstündeki akademik personel fotoğraflarının ona sağladığı çok bir şey olmasa da, kötüsü rektörlüğü boyunca öğretim üyesi kadrolarına atadığı kişilerin sadece kendi dünya görüşüne ait kişilerden oluşmasının ona sağladığı avantajları kullanıp oyların sadece %35’ini alarak rektör alma hakkını birinci sırada elde etmiş olması ile Raşit Tükel’in Cemaat ve iktidar muhalifi olduğu halde ve kendisine oy verilmesini sağlayacak etik dışı hiçbir tavrı olmadığı ve olamayacağı pozisyonu nedeniyle, bulunduğu üniversitede aldığı oylarla diğer adaylara fark atarak rektör olma hakkını birinci sırada kazanması aynı önem ve değerde sonuçlar değildir.
- Ve fakat seçim denilen şey pratik anlamda öncelikle bir sandık meselesi ise, bu durumda sandıktan birinci çıkanların, birinci çıkmış olmanın gereği uygulamalar bakımından eşit olmaları gerekir. Raşit Tükel’in rektör olarak atanmasını isteyenlerin, Sedat Laçiner’in de rektör olarak atanmasını tutarlılık adına kabul etmeleri gerekmez mi? Raşit Tükel’in atanmasını ama Sedat Laçiner’in atanmamasını isteme durumu sadece bir duygu olabilir ama asla savunulacak bir fikir olamaz. Daha sonra bunun düşünsel boyutta izahını temellendirmek için sübjektif davranmak durumunda kalındığı birçok benzer olayda yaşanılan şeylerdir.
- Elbette Sedat Laçiner ve onun gibi bir dünya görüşüne sahip olanlar, bilimsel ve seküler bir kurum olması gereken üniversitelere rektör olmasın. Ama bunun yöntemi ve savunusu öncelikle YÖK’ün sözü geçen şahsı üç kişilik rektör adayı arasında ikinci sıraya koymasını ve ardından Cumhurbaşkanı’nın onu atamamış olmasını/olacağını savunmak ve onaylamak biçiminde olmamalıdır. Tıpkı Raşit Tükel’in en çok oyu almasına rağmen muhtemelen YÖK tarafından ilk üç kişi arasında birinci sıraya konmaması ve Cumhurbaşkanı tarafından da atanmaması durumunda isyan etme hakkını kendimizde görebilme tutarlılığında olduğu gibi.
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.