Bu sabah farklı bir güne uyanmıştı. Gökyüzü mor ve morun tonlarıydı. Yadırgamasına rağmen içinde tuhaf bir huzur vardı. Bu huzurun sebebini anlamak için hemen kendini sokağa attı. Mini etekli kızlar, kahkahalar atarak geziyor, kimse onlara bakmıyor, laf atmıyor, taciz etmiyor, takip etmiyor, önünü kesmiyor, kaçırmıyor, tecavüz etmiyor, öldürmüyordu. Sevindi, yoluna devam etti. Gece kulüpleri kapatılmıştı, […]
Bu sabah farklı bir güne uyanmıştı.
Gökyüzü mor ve morun tonlarıydı.
Yadırgamasına rağmen içinde tuhaf bir huzur vardı.
Bu huzurun sebebini anlamak için hemen kendini sokağa attı.
Mini etekli kızlar, kahkahalar atarak geziyor, kimse onlara bakmıyor, laf atmıyor, taciz etmiyor, takip etmiyor, önünü kesmiyor, kaçırmıyor, tecavüz etmiyor, öldürmüyordu.
Sevindi, yoluna devam etti.
Gece kulüpleri kapatılmıştı, işyerlerinde mobbing uygulayanlara ceza yaptırımları uygulanıyordu artık, hiçbir kadın hamile olduğu için işten durdurulmuyordu. Zaten mobbing çok sık yaşanmıyor, kadınların doğurganlığı yüzünden çalışma yaşamını ellerinden alma haksızlığı nadiren görülüyordu.
Devlet, şiddete maruz kalan kadınlar için sığınma evleri sağlamış, alo şiddet hattı kurmuştu. Polis devletle el ele vermiş şiddete karşı mücadele ediyordu. Ve böylece kadına yönelik şiddet çok azalmıştı adamızda.
Gerici politikalardan eser kalmamıştı, kadınlar evde hapis değildi. Kimse onlara “En az üç çocuk doğuracaksın” diyemiyordu. Tarlada, özel sektörde, kamuda, sendikalarda, siyasi örgütlerde, her yerde kadınlar vardı ve aktifti. Esnaf kadınların sabah kahve merasimleri bandabuliyada, arastada… Ne güzeldi.
Daha neler göreceğim merakıyla daha hızlı yürümeye devam etti.
Ücretsiz kreşler vardı devletin yaptığı.
Ev emeğine sosyal güvence yasası meclisten geçmişti.
Sosyal Güven(siz)lik Yasası yürürlükten kaldırılmış; kadınların yıpranma payı geri gelmiş ve emeklilik yaşı yeniden iyileştirilmişti.
Her köye bir cami projesi, yerini, her köye bir kadın üretim kooperatifine bırakmıştı. Yaşlı, genç, çocuk bir sürü kadın el işleri, seramikler, resimler, oyma işleri, börekler, çörekler üretiyorlar satıyorlardı. Böylece ev ekonomilerine katkıda bulunuyorlar, ekonomik özgürlüklerine kavuşuyorlar ve bir şey üretmenin hazzını yaşıyorlardı. Mis gibi çörek kokusunu içine çekip devam etti.
Geceler, sokaklar, meydanlar capcanlı, herkes özgürce yürüyor. Geceler kendini daha çok insan sesi, daha çok kahkahaya bırakıyor, gündüzün iş telaşı yavaş yavaş yok oluyordu.
İki kız el ele, iki oğlan sarmaş dolaş yürüyorlar… Kimse bakmıyor, kimse kötülemiyordu.
Az ilerde, Kuğulu Park’ta LGBT’lerin etkinliğine rastladı; bir kermes. El işi ürünleri satılıyor; kadın kooperatiflerinde üretilenlerden. Müzik sesleri geliyor canlı ve eğlenceli. Meğer az önceki çiftler de oraya yürüyor… Kalabalık, çok kalabalık var. Herkes birlikte uğraşıyor, dayanışıyor ve eğleniyordu. Çocuklar için bilim ve sanat kursları yararına bir etkinlikmiş bu. Hani şu kuran kursları kaldırılınca yerine açılanlar.
Koşmaya başladı zafere doğru yol aldığını hissederek, gururla… Kadın ve erkeğin eşitlik mücadelesi daha da büyümüştü.
Kadınlar her yerdeydi. Sokaklarda isyan ederek, mücadele ederek zafere doğru atılan büyük bir adımdı bu. Evlerden çıkarak, evlere tıkanlara başkaldırarak elde edilecek olan bir zafere… Dayatılan neoliberal politikalara, erkek egemen devlete, ataerkiye karşı, dayanışarak kazanılacak bir zafere!
* Zekiye Şentürkler – Baraka Kültür Merkezi Kıbrıs
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.