CHP’nin 29 Mart Pazar günü düzenlediği ön seçim, üzerinde durmayı hak ediyor. 41 ildeki toplam 45 seçim bölgesini kapsayan seçimde 400 bine yakın parti üyesi oy kullandı. Eğer parti yönetimi son anda karar değiştirmezse, 7 Haziran’da yarışacak 301 aday, yaklaşık bin 500 aday adayı arasından ön seçimle belirlenmiş oldu. MADALYONUNUN BİR YÜZÜNDE SOL VAR Sonuçlarda ilk […]
CHP’nin 29 Mart Pazar günü düzenlediği ön seçim, üzerinde durmayı hak ediyor. 41 ildeki toplam 45 seçim bölgesini kapsayan seçimde 400 bine yakın parti üyesi oy kullandı. Eğer parti yönetimi son anda karar değiştirmezse, 7 Haziran’da yarışacak 301 aday, yaklaşık bin 500 aday adayı arasından ön seçimle belirlenmiş oldu.
MADALYONUNUN BİR YÜZÜNDE SOL VAR
Sonuçlarda ilk göze çarpan; İlhan Cihaner, Aykut Erdoğdu, Musa Çam ve Özgür Özel gibi pek çok solcu ismin bölgelerinde ilk sırayı almış olması. Birçok kişinin ortaklaştığı değerlendirme şu; önemli bir enerji yaratan ön seçimlere sol ve “Gezici” bir hava damga vurdu.
Sarıgül’ün listede gerilerde kalması, Deniz Baykal ve Önder Sav gibi “eski”yi temsil eden isimlerin seçimde aradıklarını bulamamaları dikkat çeken diğer noktalar.
Manisa’da açık ara farkla ilk sırada yer alan Özgür Özel’in sonuçlara ilişkin açıklaması, ön seçimdeki sol havayı özetliyor: “Üyelerin; gençlerin siyasette olmasına, emekten yana, mağdurdan yana ve gerçek sol değerlerle emek yoğun siyaset yapılmasına verdiği destek bu.”
CHP için seçimler öncesinde madalyonun bir yüzünde ön seçim ve sol var ancak madalyonun diğer yüzü oldukça farklı. Normalde soldan ölesiye korkan sermaye çevrelerinin, ön seçim sonucundan pek kaygılanmamalarını sağlayan da bu fark… Farkın kendisi ise asla önemsiz değil.
MADALYONU TERS ÇEVİRİNCE DERVİŞ
Madalyonun diğer yüzünde ön seçim değil Kemal Derviş var. Ön seçimin sadece üç gün öncesinde CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Derviş ile buluştu ve “dışarıdan bakanlık” teklif etti. Bir yandan CHP üyeleri Soma Katliamı sonrası adını ezberledikleri Özgür Özel’e rekor oy verirken, diğer yandan Kılıçdaroğlu Soma katliamına neden olan özelleştirmelerin arkasındaki isimlerden Derviş’e “Ekonomiden Sorumlu Devlet Bakanlığı” vaadinde bulunmuş oldu. Hem de bırakın ön seçime girmeyi, vekil olmaya bile uğraşmadan, atama yoluyla…
DERVİŞ’TEN BABACAN’A…
“Dışardan” ve “yukarıdan” gelmek, Derviş’in alışık olduğu bir yöntem. 2001 yılında Dünya Bankası ve IMF’nin Türkiye’ye “Ekonomiden Sorumlu Devlet Bakanı” olarak atadığı Derviş, Meclis’i by-pass ederek kısa sürede özelleştirme yasalarını geçirtmiş ve dahası koalisyon hükümetinin dağılıp AKP’ye giden yolun açılmasında kritik rol oynamıştı. Derviş’in bakan olarak atandığı Mart 2001 tarihinden sadece beş ay sonra AKP kurulmuş, Derviş’in bakanlıktan istifa edip koalisyonu dağıttığı Ağustos 2002 tarihinden ise sadece üç ay sonra AKP iktidara gelmişti. Derviş’in çıkardığı yasaları uygulamak ise AKP’ye düşmüştü. Derviş kendisi de Aralık 2014’teki bir açıklamasında, Türkiye ekonomisinin Ali Babacan yönetiminde 2002-2007 yılları arasında altın çağını yaşadığını söyleyerek kendisi ile AKP arasındaki sürekliliğe işaret ediyordu.
BÖKE VE ÖZTRAK İLE TABLO TAMAMLANIYOR
Madalyonun diğer yüzünde Derviş ile birlikte CHP MYK’sı bulunuyor. 18 kişilik MYK’da Kılıçdaroğlu dışında ön seçime giren tek isim Veli Ağbaba oldu. 39 kişilik genel merkez kontenjanıyla aday olması beklenen MYK üyeleri arasında iki isim dikkat çekiyor; Selin Sayek Böke ve Faik Öztrak.
Öztrak, Derviş’in IMF darbesiyle bakan olduğu dönem Hazine Müsteşarlığı’na atadığı isim. CHP’de bir süre “Ekonomi Politikalarından Sorumlu Genel Başkan Yardımcılığı” koltuğunda oturan Öztrak, Eylül 2014’te yerini Selin Sayek Böke’ye devretti. Kendisi ise “İşveren Sendikaları ve Kuruluşları Genel Başkan Yardımcılığı” koltuğuna oturdu.
Derviş gibi Dünya Bankası geçmişi olan Böke, tıpkı Derviş gibi Ali Babacan’a dönük övgüleriyle dikkat çekiyor. Bir örnek, 15 Mart 2015 tarihinde Habertürk’ten Kübra Par’ın “Ali Babacan’ı başarılı buluyor musunuz” sorusuna verdiği şu yanıt: “2007’ye kadar kendisine verilmiş olan programı iyi uygulayarak çok doğru bir şey yaptı. Daha sessiz ve daha geride durarak piyasaları sakinleştiren yaklaşımı kıymetli”. Aynı röportajda “’AK Parti’nin ekonomi politikası başarılı’ tezine katılıyor musunuz” sorusuna Böke’nin yanıtı şöyle: “AK Parti’nin tek başarısı, eline verilen reform paketini uygulamış olmasıyla sınırlı. 2007-2008’de Kemal Derviş’in programı bitmişti ve AK Parti’nin kendi politikasını uygulaması gerekiyordu. O günden bugüne AKP kendi ekonomik reformunu yazabilmiş değil.”
Böke’nin 26 Kasım 2014’te Hürriyet’ten Ahmet Hakan’a verdiği röportajda yine Babacan var. “Ali Babacan’ı nasıl buluyorsunuz” sorusuna Böke, “Türkiye’nin ekonomik başarısının temel aktörü Ali Babacan’dır” yanıtı veriyor. Böke, Babacan’ın yanı sıra Mehmet Şimşek’i de övüyor aynı röportajda.
ÖN SEÇİM İLE DERVİŞ ARASINDAKİ FARK VE HAZİRAN
CHP’de madalyonun iki yüzü arasındaki fark ise önemsiz değil. CHP ön seçiminde görülen açık gerçek şu; AKP karşısında milyonları harekete geçirebilecek enerji ancak soldan üretilebiliyor.
Liberal ve muhafazakar çizgide isimler merkez medyayı heyecanlandırıyor ancak halkı heyecanlandırmıyor. Sarıgül balonunun çok kısa sürede sönmesi, Bekaroğlu gibi isimlerin ön seçimden kaçması bunu gösteriyor.
Cumhuriyet’in kazanımlarına değer veren kitleler, “eskiye dönüş” özlemi değil AKP’yi yıkabilecek yeni bir siyasal çerçeve arayışında.
Derviş 2001’de bakan olarak atandığında, kamuculuk ve laiklik inişte, özelleştirmecilik ve gericilik yükselişte idi. Şimdi ise tablo tersine dönme işaretleri veriyor ve Erdoğan’sız ya da AKP’siz bir AKP rejimi isteyen çevrelerin işinin hiç de kolay olmadığı görülüyor.
Türkiye’de ancak Haziran Hareketi’nin yanıt verebileceği halkçı-sol bir siyasal seçenek arayışı açıkça kendini hissettiriyor.
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.