Uluslararası güçler, askeri-siyasi uzmanlar ve düşünce kuruluşları Ortadoğu bölgesel savaşının yıllarca sürebileceğini söylüyor. Altüst oluşun yaşandığı bölgemizde yaşananlar bölgesel savaşın ötesine geçmiş durumda. Ortadoğu’dan Afrika’ya kadar geniş bir coğrafyada devam eden savaşın en önemli aktörlerinden birisi şüphesiz ki İran. Şii dünyasının hegemon gücü ve Ortadoğu’nun önemli siyasal ve askeri aktörü İran, son dönemlerde DAİŞ ile […]
Uluslararası güçler, askeri-siyasi uzmanlar ve düşünce kuruluşları Ortadoğu bölgesel savaşının yıllarca sürebileceğini söylüyor. Altüst oluşun yaşandığı bölgemizde yaşananlar bölgesel savaşın ötesine geçmiş durumda. Ortadoğu’dan Afrika’ya kadar geniş bir coğrafyada devam eden savaşın en önemli aktörlerinden birisi şüphesiz ki İran.
Şii dünyasının hegemon gücü ve Ortadoğu’nun önemli siyasal ve askeri aktörü İran, son dönemlerde DAİŞ ile mücadele konusunda sahada daha görünür olmaya başladı. Önceleri Irak ve Suriye’deki savaşa askeri danışmanlık, Şii milisler ve Lübnan Hizbullah’ı aracılığıyla dolaylı katılan İran; Tikrit operasyonuyla birlikte doğrudan savaşa dahil oldu.
İran, başlattığı askeri, siyasi ve diplomatik atakla Şii nüfusa sahip ülkelerde(Irak, Suriye, Yemen, Lübnan) daha etkin rol oynamaya ve etki gücünü arttırmaya çalışıyor. Suriye ve özellikle de Irak’ta DAİŞ’e karşı verdiği mücadele ile batı dünyasıyla mesafesini aza indirmeyi hedefliyor.
İran için işlerin yolunda gittiğini, stratejisinin şimdilik işlediğini söyleyebiliriz. İran hem Şam hem de Bağdat siyaseti üzerinde hiç olmadığı kadar güçlü bir etki yaratmış durumda.
İran ordusu ve İran’a bağlı milis kuvvetler Suriye’de, güney Kürdistan’da ve Irak’ta yoğun faaliyet yürütüyor. Bölgesel Kürt Yönetimi Başkanı Mesut Barzani’nin muhalefetine rağmen İran, Kerkük’e Heşd El Şebi birliklerini(İran’a bağlı Iraklı Şii milis gücü) gönderdi. 2 Martta Tikrit’e yönelik başlatılan operasyonu Irak ordusunun desteğiyle Heşd El Şebî ve İran’ın Bedir Tugayları birlikte yürütüyor. Tikrit Operasyonu, İran’ın Suriye ve Irak savaşında “yetkili” kıldığı Devrim Muhafızları Komutanlarından General Kasım Süleymani bizzat yönetiyor. Bu durum, Irak hükümetinin İran’ın denetimine geçtiği iddialarını güçlendiriyor.
İRAN’IN KADERİ IRAK SAVAŞINA BAĞLI
Şii milisler öncülüğünde Irak ordusunun Orta Irak olarak adlandırılan bölgede DAİŞ’e yönelik başlattığı operasyonlar devam ediyor. Bu operasyonun başarısının veya başarısızlığının İran açısından hayati değerde olduğunu söyleyebiliriz. Öyle ki İran İstihbarat Örgütünün(İtlahat), “İran’ın başkenti Bağdat’tır” açıklaması Irak’ta verilen savaşın İran açısından önemini ve İran’ın bölgesel hegemonik güç olma hesaplarını ortaya koyuyor.
TİKRİT DÜŞMEZSE İRAN İÇİN FİYASKO OLUR
DAİŞ’in Tikrit’te ciddi bir direniş sergilemesi ve Bağdat ile Anbar’da Ramadi gibi rejimin elinde bulunan bölgelere saldırılar düzenlemesi beklenebilir. Tikrit düşmezse sonuç İran için tam bir fiyasko olur. Çünkü Musul’dan Tikrit, Selahattin kentine kadar uzanan Dicle nehri boyunca DAİŞ’in etkin olması İran için büyük tehlike demektir. Xaneqin’e açılması ise DAİŞ’e İran’a saldırabilme imkânı verecek. Sınır hattında Sünni nüfusun varlığı DAİŞ açısından önemli bir avantaj oluşturuyor.
Bu tehlikeden kaynaklı olarak İran, bölgedeki askeri varlığını arttırıyor. Irak Merkezi Hükümetinin onayıyla Kerkük’e Şii milisler gönderen İran’ın Xaneqin’de ise öteden beri etkinliği var. Öte yandan güney Kürdistan’ı doğu Kürdistan’a bağlayan bölgelerde İran azımsanmayacak sayıda silahlı Şii milis(Spayi Kuds) bulunduruyor.
İRAN ŞİİLERİ DAİŞ SÜNNİLERİ KIŞKIRTIYOR
DAİŞ, Tikrit operasyonundan sonra “Şii-Sünni savaşı resmen başlamıştır” açıklamasıyla bu kozu kullanacağının sinyalini verdi. Şialığın dini(Kum ve Necef) ve siyasi merkezleri(Bağdat ve Tahran) Şiileri silahlandırırken, DAİŞ de boş durmuyor. DAİŞ, tüm Sünnileri “savaşta yer almaya” çağırıyor. Eğer DAİŞ’in bu siyaseti başarılı olur ve yerel Sünni aşiretlerin desteğini alabilirse Tikrit-Selahadin alanından sökmek oldukça zor olacaktır.
Ancak Tikrit düşerse İran ve Irak ortak güçlerinin yeni hedefi neresi olacak? Operasyona ara vermeden devam edecek mi? belirsiz.
TİKRİT SAVAŞI BELİRLEYİCİ
Bu operasyona Koalisyon Güçlerinin destek vermemesi de üzerinde durmaya değer bir başka konu. Koalisyon güçleri DAİŞ’in kısa sürede bitirilmesini istemiyor. Çünkü oluşacak boşluktan İran’ın faydalanma olasılığı çok yüksek. İran’ın daha fazla güçlenmesini istemeyen uluslararası ve bölgesel güçlerin bu süreçte DAİŞ’i bitirmek bir yana dolaylı da olsa desteklemesi beklenebilir.
Irak ordusu, Selahaddin kentine bağlı El Dur ve Hemrin, Anbar’a bağlı El Bağdadi kasabasıyla buralara bağlı birçok kasaba ve köyün ordu denetimine geçtiğini açıkladı. İran ve Irak ordu yetkilileri; “Tikrit merkezi kısa süre sonra denetimimize geçecek” derken, DAİŞ “Tikrit operasyonu başarısız, Musul’u almak ise hayal” açıklaması yaptı.
ANBAR MI MUSUL MU?
Tikrit’in düşmesi Musul’un hatta Rakka’nın düşmesine yol açacak bir süreci başlatabilir. Dolayısıyla Tikrit’in bahsedildiği gibi kısa sürede düşeceğini beklemek yanlış olacaktır. Ancak Tikrit’in düşmesinden sonra ilk hedef Musul mu olacak yoksa Anbar mı? Sorusunun yanıtı da önemli. El-Anbar, Irak’ın en geniş topraklarına sahip Sünni eyalet. Ancak İran’ın DAİŞ’in elinde bulunan Anbar’ı tercih etmeyeceğini öngörmek mümkün. Çünkü Anbar, Arabistan çöllerine kadar uzanan Irak’ın coğrafik olarak en büyük eyaleti. Çok fazla yerleşim yeri olmayan bölgede kısa sürede askeri başarı elde etmek de kolay değil. Öte yandan Anbar’ın İran’ın eline geçmesi komşu ülkeler olan S. Arabistan ve Ürdün’ü rahatsız edecektir. Bölgenin Şii milislerin eline geçmesi durumunda her iki ülkenin DAİŞ’i daha fazla desteklemesi beklenebilir. Bu, İran açısından bir risk faktörü.
Musul ise Eski BAAS’çıların ve Arap milliyetçiliğinin güçlü olduğu bir merkez. Operasyonun Musul’a yönelme ihtimali daha yüksek. Çünkü Musul hem petrol kaynağı hem de coğrafi açıdan stratejik öneme sahip. Öte yandan DAİŞ ve destekçileri kadar DAİŞ ile mücadele eden güçler açısından psikolojik öneme sahip. Musul’un DAİŞ’ten temizlenmesi ikinci Kobanê etkisi yapabilir. Ancak Musul’un düşmesinin çok zor olacağını beklemek gerekiyor.
KOALİSYON İRAN’IN ÖNCÜLÜK ETTİĞİ MUSUL OPERASYONUNA İZİN VERMEZ
Koalisyon güçlerinin DAİŞ’in kısa zamanda bitirilmesini istediğini söylemek safdillik olur. Çünkü DAİŞ, bölgesel dengeleri altüst etmek ve bölgeye yeniden dizaynı için batının kurguladığı bir örgüt. İran’ın varlığı batılı güçleri DAİŞ’e muhtaç hale getiriyor. İran’ın DAİŞ karşısında ilerlemesi ise hesapları altüst edebilecek bir gelişme olur. İran öncülüğünde gelişecek bir Musul operasyonuna Koalisyon Güçleri izin vermeyecektir. Dolayısıyla Musul’a müdahalenin bahsedilen tarihte(Nisan-Mayıs) yapılması imkansız gibi. Koalisyon Güçleri’nin tercihi Irak ordusuna bağlı “Sünni askerler”in ve Peşmergenin Musul’a operasyon yapması, Şii güçlerin ise operasyona destek vermesi biçiminde olacaktır.
İRAN’IN KÜRT SİYASETİ
İran’ın bölge politikasında kaderini belirleyecek önemli bir olgu ise Kürtlerle olan ilişkisi olacaktır. Haseke’deki çatışmalarda İran parmağı, Kandil’in bombalanması, Kürt siyasetçilerin ard arda idam edilmesi, İran’ın Kürt siyasetinin göstergeleri oluyor. Ancak İran’ın, var olan siyasal ve askeri konjonktürde Kürtleri karşısına alarak başarı elde etmesi zayıf bir olasılık. Dolayısıyla İran’ın Kürt siyasetinin nasıl bir seyir alacağı da güç dengeleri açısından önemli bir husus olacak.
İRAN’IN UZUN VADEDE ŞANSI YOK
İran’ın Irak savaşında elde edeceği sonuç ne olursa olsun İran açısından nihai açıdan bir başarıdan söz edemeyiz. Her iki durumda da uzun vadede kaybetme ihtimali yüksek. Ancak İran’ın izleyeceği siyasetin hem bölgenin hem de İran’ın geleceğini belirleme potansiyeli var. İran eğer savaşı kaybederse, stratejisi çökecek ve saldırılara açık hale gelecek. DAİŞ’i Suriye ve Irak’ta zayıflatır veya bitirebilirse gücünü arttırmış olacak ama güçlenmiş bir İran’ı ABD ve İsrail zayıflatmak isteyecektir. Bu durumda İran, bölgesel düzeyde bir savaş başlatmayı göze alabilir. Olası bir müdahale durumunda İran, mezhepsel gerilimin olduğu Ortadoğu’nun bütün coğrafyalarını savaşın içerisine çekmekten kaçınmayacaktır. Bu da Ortadoğu açısından biri bitmeden yeni bir felaketin kapıda olduğunu gösteriyor.
Bölgesel savaş daha uzun yıllar devam edeceğe benziyor. DAİŞ merkezli ya da İran merkezli olması ise bu sonucu değiştirmiyor.
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.