Asgari ücretli vatandaş, ki nüfusun önemli bir kısmına tekabül eder, yıllardır resmen yerinde sayıyor. Al sana Amerikan rüyası
ABD’de federal asgari ücretin saati 7.25 dolar. Bozdur bozdur harca. 6 yıldır bir kuruş artmamış. Yani asgari ücretli vatandaş, ki nüfusun önemli bir kısmına tekabül eder, yıllardır resmen yerinde sayıyor. Al sana Amerikan rüyası. Çılgınlar gibi. Uçuyoruz
İşgücüne katılım oranı çok düşük ama barlara katılım oranı çok yüksek. Buradaki “dive” barlar yapacak hiçbir şeyi olmayan, evi elinden alınmış, ailesi yıkılmış, işsiz Amerikalılarla dolu.
Ekonomi toparlanınca Fed faizleri arttıracak, ABD faizleri makul seviyelere çıkınca dünyadaki dolarlar Amerika’ya geri dönecek bu da gelişmekte olan ülkeleri ciddi bir krize sokacak. Yıllardır aşağı yukarı herkesin beklentisi bu yönde.
Peki, ekonominin toparlandığını nereden anlıyoruz? İşgücü piyasası verilerine bakıyoruz. En azından Fed bu verileri dikkate aldığını söylüyor. Birkaç senedir Amerika ekonomisi az da olsa büyüyor, kriz yok (yersen). Zaten krizin ne zaman başladığını ve bittiğini deklare eden NBER’nin (National Bureau of Economic Research) tanımına göre ABD krize 2007 son çeyrekte girmiş, 2009 ikinci çeyrekte çıkmış. Yani 6 yıldır ortada kriz filan yok, hesapta.
Kriz yok ama iş de yok. ABD’deki büyüme istihdamsız büyüme dedikleri cinsten bir büyüme olduğundan Fed ekonominin henüz düzelmediğini görüyor. Yani NBER’ye göre kriz yok, ama Fed’e göre var. Bu yüzden de Fed politika faizini 2009’dan beri hala miktar kolaylaştırması (gevşek para) seviyesi olan %0.25’te tutuyor, hiç değiştirmeden. Krizden çıkılsa faizler de artardı.
Amerika bayram yeri, işgücü piyasasından gelen son rakamlar herkesi sevindirdi. Neymiş, Şubat ayında 295 bin yeni iş yaratılmış, epey yüksek bir rakammış. İşsizlikte, trend olarak, hissedilir azalmalar varmış falan filan. Bir optimizm, sormayın gitsin. Bu madalyonun bir yüzü.
Madalyonun diğer yüzü
1) Öncelikle, ABD’de işsizlik %5.5 seviyesinde. 2010’dan beri düşüyor gibi gözükse de hala 2007’deki kriz seviyesinin epey üzerinde ve ABD standartlarında yüksek bir işsizlik oranı. Yani öyle pek de krizden çıkılmış gibi durmuyor. Son yıllardaki tepe noktasından aşağı doğru %4 civarı bir iyileşme var. Gibi.
2) İşgücüne katılım oranı bugün %62.7 ile son 37 yılın en düşük seviyesinde. Zaten %60 katılım oranı başlı başına skandal bir oran. Çalışabilir nüfusun yarına yakına iş dahi aramıyor. Peki katılım neden düşük? Çünkü iş yok. Yıllarca iş arayıp bulamadıktan sonra iş bulmaktan ümidini kesen insanlar artık iş aramamaya başlayınca tanım gereği de işgücünden çıkıyorlar. İşgücüne katılım oranı çok düşük ama barlara katılım oranı çok yüksek. Buradaki “dive” barlar yapacak hiçbir şeyi olmayan, evi elinden alınmış, ailesi yıkılmış, işsiz Amerikalılarla dolu. İnsan üzülüyor gerçekten. Şimdi yukarıdaki tablodan görüyoruz ki 2009 yılında iş gücüne katılım %66, şimdiyse %62 civarı. İş bulmaktan ümidini kesip iş gücünden çıkanlar (en sağda aşağı inen eğri) takribi %4. E zaten işsizlik oranı da yaklaşık o kadar azalmış. Dolayısıyla cesareti kırılanlar işgücünden çıkmamış olsa, basit bir hesapla, işsizlik yine %10 civarlarında olacak, belki daha da fazla. Yani 6 senedir neredeyse bir arpa boyu yol gidilmiş değil. Zaten yol alınmadığı için faizler hala yerinde sayıyor. %5.5 işsizlik oranı aslında bir illüzyondan ibaret.
3) Ücretler yerinde sayıyor. Ekonomi büyüyor, işsizlik azalıyor (hesapta); peki o zaman ücretler neden artmıyor, değil mi? Aşağıdaki ilk grafik çok komik, neredeyse grafiğin ne olduğu anlaşılmıyor. Dümdüz bir çizgiden ibaret. ABD’deki federal asgari ücreti gösteriyor. Saati 7.25 dolar, bozdur bozdur harca. 6 yıldır bir kuruş artmamış. Yani asgari ücretli vatandaş, ki nüfusun önemli bir kısmına tekabül eder, yıllardır resmen yerinde sayıyor. Al sana Amerikan rüyası. Çılgınlar gibi. Uçuyoruz.
Son tablo da ortalama ücreti gösteriyor. Öyle artmış gözüktüğüne bakmayın, eksenlerin bandı dar. Ortalama ücret kriz seviyesi olan 10 dolar 40 sentten, bugün 10 dolar 55 sente çıkmış. Hepi topu 15 sentlik bir artış var. Daha önce isteselerdi ben cebimden çıkartıp verirdim 15 sent, ne olacak. Yani dünyanın süper gücünde ücretler de 6 yıldır durgun seyrediyor.
Ekonomide büyüme var ama limoni. %2 ile %3 arasında gidip geliyor 6 yıldır, potansiyelin altında. O da zaten tepedeki en zengin %1’in cebine gidiyor, ekonomiye yayılmıyor. Şubat ayı ihracat rakamları korkunç kötü geldi. 3-4 yıldır ihracat ABD’de iyice durgunlaşmış durumda zaten. Kapasite kullanım oranları %80’in altında, yıllardır. Atıl kapasite var çünkü canlı bir ekonomi yok.
Kıssadan hisse
Rakamlar ortada. Düşen işsizlik neredeyse tamamen milletin iş bulamayıp aramayı bırakmasından kaynaklanıyor. Fakat istatistiki bir el çabukluğu ile sanki Amerikan ekonomisi krizden çıkmış, her şey rayına oturmuş gibi bir tablo yaratılıyor. Sermet Erkin görse alkış tutar. Ücretler durgun. Ekonomi patates. Faizler yerinde sayıyor. İşsizlik azalmış gibi ama aslında azalmamış. 6-7 yıldır ne yapıyor bu ABD ekonomisi diye sorarlar adama. Henüz toparlanma filan olduğu yok.
Burada yıllardır tekrar ettiğimiz gibi 2007 krizi sıradan bir kriz değil, sistemik ve yapısal bir krizdir. İnsanlar artık kriz halinde yaşamaya alıştığı için durumun vahametini kavrayamıyorlar ama yıllar geçtikçe ve kriz daha da derinleştikçe bu buhranın boyutları daha da belirginleşiyor. İdeoloji de buna katkıda bulunuyor, sanki vahim bir durum yokmuş gibi göstermek için elinden geleni yapıyor. Düpedüz milleti kandırıyorlar. İşin aslını görebilmek için medyadaki rakamların ve yorumların perde arkasına bakmak gerekiyor. Joan Robinson’ın meşhur sözü tam yerine rast gelir: İktisat öğrenmenin amacı ekonomik sorunlara karşı bir dizi hazır çarenin neler olduğunu öğrenmek değil, iktisatçıların bizi kandırmasını nasıl engelleyebileceğimizi öğrenmektir.
Velhasıl, batı yakasında yeni bir şey yok.
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.