Uluslararası sömürü tekellerinin ihtiyaçlarına cevap vermek, kendi sömürü alanlarını oluşturmak için çırpınan AKP iktidarı, tarım sektörüne saldırılarına kanuni boyut kazandırmak için yeni tarım kanunlarında, sürekli değişiklikler yapmaktadır Türkiye’de gerek İç Güvenlik Paketi gerekse Süleyman Şah Operasyonu ile gündem olanca yoğunluğu ile ilerleyedursun, biz ülkenin kalıcı sorunlarından tarımda köylülerin sorunlarının önemli olduğunu, halkın gerçek gündemlerinin geri […]
Uluslararası sömürü tekellerinin ihtiyaçlarına cevap vermek, kendi sömürü alanlarını oluşturmak için çırpınan AKP iktidarı, tarım sektörüne saldırılarına kanuni boyut kazandırmak için yeni tarım kanunlarında, sürekli değişiklikler yapmaktadır
Türkiye’de gerek İç Güvenlik Paketi gerekse Süleyman Şah Operasyonu ile gündem olanca yoğunluğu ile ilerleyedursun, biz ülkenin kalıcı sorunlarından tarımda köylülerin sorunlarının önemli olduğunu, halkın gerçek gündemlerinin geri plana düşmemesi gerektiği inancındayız.
1980’lerden başlayarak gelişen serbest rekabetçi sömürü biçimleri, AKP’nin 13 yıllık iktidarında, uluslararası sömürü sahiplerinin denetiminde, tarım girdileri sürekli yükselmiştir. Yükselen tarım girdileri üretimi azaltmış, küçük köylüleri üretim dışına itmiş, milyonlarca dönüm tarım arazileri terk edilmiş; tarım dışı kullanıma açılmıştır. IMF, Dünya Bankası ve Avrupa Birliği tarafından önceden beri dayatılan bu tarım politikaları AKP tarafından renklendirilerek uygulanmaya konmuştur.
Tarım girdileri; mazot, gübre, ilaç, tohum, toprak gibi metalardan ve kullanılan tarım alet, edevatlarının amortismanları ve en önemlisi de üretken meta olan işgücü maliyetinden oluşmaktadır. Tarımda üretim maliyetini tayin eden bu faktörler, tarımın üretiminin araçlarıdır. Tarım ürünlerinin maliyetlerini doğrudan etkileyen bu girdiler kimler tarafında hangi maliyetlerle üretildikleri ve nasıl pazarlandıkları tayin edici önemdedir. Durumun daha açıklayıcı olabilmesi için şimdi bu girdilere daha yakından bakalım.
Mazot:
Dünyadaki son gelişmelere bağlı olarak petrol varil fiyatlarında yüzde 50’lere varan düşüşlere rağmen Türkiye’de göstermelik, kuruşluk küçük indirimler yapılmasına rağmen, mazot fiyatı 4 TL/ltd civarındadır. Dünyanın en pahalı mazotunu kullandığımız herkesin bilgisi dâhilindedir. Bunun yüzde 56’sı devletin yüklediği vergilerdir. Ülkede kullanılan petrolün yüzde 93’ü dışarıdan alınıyor. Türkiye kullandığı petrolün yüzde 7-8’ini ancak üretmektedir. Çare aranmayan bu durum çiftçinin 1 ltd. mazot ücretini için, 5-6 kg. buğdayla karşılamasına yol açmaktadır. Mazot fiyatı tarım girdisini yükselten en önemli faktördür.
Tohum:
Dünya tohum piyasasında GDO’lu denilen genetiği değiştirilmiş tohumculuğun etkisi her geçen gün artmaktadır. Yalnız tohum değil, üretilen tohuma göre ilaç üretimi yüksek ticari yaklaşımlarla aynı firmalar tarafından yapılmaktadır. Türkiye’deki tohum piyasasına bu yabancı firmalar hâkim durumdadır. Özel tohum şirketlerinin birçok bitki tohumculuğundaki payı yüzde 100’e ulaşmaktadır.
Hibrit mısır tohumculuğunun yüzde 60’tan fazlası, ayçiçeğinin yüzde 90’dan fazlası, Pamuğun yüzde 50’ye yakını, sebze tohumculuğunu yüzde 80’i ve çim bitkilerinin yüzde 80’den fazlası yabancı tohum tekelleri tarafından yapılmaktadır. Her türlü tohum ihtiyacını kendisi karşılama potansiyel ve geleneğine sahip olan Türkiye de bu alan tamamen yabancı tekellerin denetimine bırakılmıştır. Çıkartılan tohum kanunu ile köylünün tohumunu kendi imkanları ile temin etmesi bile yasaklanır durumdadır. Tarım üretimini başlangıç kaynağı olarak tohum üretimini tarımın bel kemiğidir. Tohumu kendisine ait olmayanın, tarımının kendisine ait olduğunu söylemek mümkün değildir.
İlaç:
Türkiye’de tarımsal ilaç üreten firmalar çoğunlukla yabancı şirket ortakları durumundadırlar. Yerli üretim gibi gösterilen tarım ilaçlarının, aktif maddeleri yüzde 95’i ve yine imalatta kullanılan girdilerin yüzde 90’ı dışardan ithal edilmektedir.
Firmalar aktif madde ithal ederek eşdeğer ilaç üretiyor. Bu pazarda yüzde 20’lik payıyla HEKTAŞ ilk sırayı almakta, onu Bayer ve Syngenta izlemekte. Bu üç şirket pazarın yarısından fazlasını kontrol ediyor. Bunlardan Hektaş; DuPont ve Makhteshim-Agan gibi agro-kimya devlerinin Türkiye dağıtıcısıdır. Tarımın en önemli girdilerinden biri olan tarımsal ilaçlarda, ülkemiz tamamen dışarıya bağımlı hale getirilmiştir. Dolayısıla tarımda ilaç girdileri yabancılar tarafından kontrol ediliyor.
Gübre:
Kimyasal gübre hammaddelerinin yüzde 90’dan fazlası dışardan ithal edilmesine ve ülkede gübre sanayinin üretim kapasitesi de müsait olmasına rağmen; yeterince gübre üretimi yapılmamaktadır. Yeterli yerli üretim yapılarak, çiftçiye daha ucuz gübre üretme yerine, tüm iktidarlar dışardan gübre alarak, hem kaynaklarımızı dışarıya aktarmışlar; hem de yüksek girdilerle çiftçilerin kazançlarına engel olmuşlardır.
Aşağıda tabloda görüldüğü gibi, tarımın önemli bir girdisini oluşturan gübre fiyatları tarım ürünlerinin kat kat yüksek oranda artarak, çiftçinin zarar ederek tarım üretiminden çekilmesine neden olmuştur.
Türkiye gübre ham maddesinin yüzde 90’ını dışardan almakla kalmayıp, tabloda görüldüğü gibi kullanılan gübrenin de yarısını dışardan ithal etmektedir.
Bunların dışında tarım kullanılan makine ve aletler (Traktör, biçerdöver, mipser, pulluk, ilaç makinesi vb.) eskiden beri dışarıdan ithal edildiğinden; tarım girdilerini olumsuz etkilemiştir. Bu gün bu aletlerden yerli üretim diye reklam edilenler ise sadece ülkemizde monte edilen yabancı makinelerdir. Bunlarında fiyatları, yedek parça, tamir bakım ücretleri tarım ürünlerinden kat kat fazla oranlarda artmaktadır.
İşgücü:
Sermaye sınıfının tarıma sürdüğü tüm sanayi ürünlerinin fiyatları sınırsızca artarken, en ucuz girdi tarım işçilerinin işgücü olmuştur. Tarımda üretkenliği tartışılamayan işgücü korumasız ve kaidesizdir. Özellikle mevsimlik tarım işçileri. Gayri insani şartlarda angaryaya yakın bir ücretlendirme ile çalışmaktadırlar. Tarımda işçi çalıştıran küçük ve orta ölçekli çiftçiler de yaşamlarını sürdürmekte zorlanmaktadırlar. Sektörün tüm artı değerleri uluslararası sanayileşmiş tarım tekellerinin kasalarına akmaktadır.
Bütün bu yüksek girdilerle birlikte tarımın ve üreten çiftçilerin durumu her geçen gün kötüye gitmektedir. Bu girdilerle üretim yapan köylüler son 10 yıl boyunca tüm dirençlerine rağmen, üretimlerini sürdüremeyerek tarım sektöründen çekilmek zorunda bırakılmışlardır. Özellikle küçük köylüler arazilerini terk ederek, yaşamlarını sürdürebilmek için şehirde taşeronlara ucuz işçi olmuşlardır.
Ülkemizde tarım sektörü yüksek girdilerle boğulurken, uluslararası tekeller, yeni teknolojilerle ürettikleri maliyeti düşük tarım ürünlerini ülke piyasasına sürmektedirler. Emperyalist tekeller sanayide daralan pazarlarını, tarım sektöründeki faaliyetleri ile geliştirerek, köylüleri mülksüzleştirip birikimlerini bu yolla sağlamayı planlamaktadırlar.
Uluslararası sömürü tekellerinin ihtiyaçlarına cevap vermek, kendi sömürü alanlarını oluşturmak için çırpınan AKP iktidarı, tarım sektörüne saldırılarına kanuni boyut kazandırmak için yeni tarım kanunlarında, sürekli değişiklikler yapmaktadır.
Gelecek kırda ve kentte, yoksulların AKP eliyle uygulanan bu sömürü çarkına karşı nasıl tavır alacaklarına göre şekillenecektir.
Not: Yazıda kullanılan veriler TMMOB Ziraat Mühendisleri odası yayınlarından alınmıştır.
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.